üniversitenin acı gerçekleri volume 4'ün baş kahramanlarından biridir. böyle bir seri var mı bilemiyorum ama olsaydı adı muhtemelen böyle olurdu. bu hocamız genellikle yemekteyiz yarışmacısı profili çizer, yazdığınız hiçbir raporu ya da yaptığınız hiçbir çeviriyi beğenmez, sürekli hata bulur. verdiğiniz taslaklar üzerindeki binlerce düzeltmeyle size geri döner; işin kötüsü nasıl düzelteceğinizi de bilmemektesinizdir. karşınızda popstar jürisinden armağan çağlayan var gibi hissedersiniz, hatta işi abartıp "istanbul'a gelemiyorsun" diyenlerine bile rastlanmıştır.
zaten malum eğitim sistemiyle üniversiteyi kazanmak zor. daha lise sıralarını terkedeli pek az bir zaman olduğu dönemlerde ilk hedef dersten kalmadan kazasız belasız üniversiteyi 4 yılda bitirmektir. tabii bu düşünüldüğü gibi kolay değil; bütün derslerin vize, final, sunum, dönem projesi gibi binbir ıvır zıvırla not dağıttığı göz önüne alınınca bir süre sonra öğrencinin gördüğü her altını kapan süper mario gibi olması kaçınılmaz hale geliyor.
işte buradaki en kilit noktalardan biri de genellikle o dersin final notunun önemli bir yüzdesini oluşturan dönem projesi olur. uzun ve kıçının ağzına kinder sürpriz gelmeden çalışmayı sevmeyen bir milletin evlatları olarak bu proje üniversite öğrencisine zor gelir, son günlere bırakılır. işte başlıkta sözü geçen sevgili hocamızın zaten gece uykusuz kalarak yaptığınız projede hiçbir sikim beğenmez, (argo ama kelimenin tam anlamıyla yaptığı bu) uykusuz kalarak ya da arkadaşlarla yapılacak birkaç aktiviteden vazgeçerek özene bezene yazdığınız ne varsa hepsiniz oracıkta yedirmek istersiniz kendisine.
(bir ders günü, projenin ilk kısmı taslak olarak verilmiştir ve hoca hataları belirleyip geri dönüş yapacaktır)
+ y for yazar
- efendim hocam
+ özen göstermemişsin gibi görünüyor. taslak olduğu için pek zaman ayırmadın herhalde.
- olur mu öyle şey? valla çok araştırdım, her gördüğüm bilgiye atlamadım. (bkz: sorgulayan öğrenci profili çizmek)
+ bilemiyorum artık. (çocuklar duymasın gönül efektiyle söylenir) düzeltilmesi gereken yerleri orada belirttim.
- e nasıl düzeltilecek?
+ ben bilmem, orasını sen araştıracaksın. üniversite öğrencisisiniz artık.
- sanki harvard'da okuyoruz amk.
+ ne dedin sen?
- ııı, yok bi şey hocam. saygılar, iyi günler.
kağıdı elinize aldığınız anda acı manzara sizi beklemektedir, zira verdiğiniz taslak yılmaz vural'ın taktik tahtasına dönmüştür, her yerinden hata fışkırmaktadır. eklediğiniz noktalama işaretleri bile çizilmiştir. yuh amk! sadece ben miyim diyordum, değilmişim. güzel sanatlar fakültesinde okuyan bir arkadaşım 2 gün gecesini gündüzüne katıp kartona (ya da mukavva bilemiyorum artık ne diyorlarsa) yaptığı çizimleri hocanın 5 dakika içinde hiçe çıkardığını, üstelik beğenmediğini için gelişigüzel bütün çizimleri karaladığını anlatmıştı. eleman sinirden kartonu götüne sokacaktı, son anda yetiştim.*
seni bi gün bulup çok pis döveceğim hoca, kork benden.
Kendisinin yapamayacağı herşeyi öğrencisinden isteyen, öğrenciyi; yapamadığında projeden bırakan, yaptığında ise bende böyle düşünmüştüm benim fikrimi çalmışsın orjinal bir proje olmamış deyip yine bırakan tipik Türkiyem si hoca tipi.
aradığı s*k olmayan hocadır. sizi düşünmeye sevkeder. yani s*kinizden başka birşeyler düşünmeye. bilmem anladınız mı. başlık zaten aklının nerde konuşlandığını gösteriyor evladım. kuzeye yolculuk.