Bu elemanlar gece kamp kurdular ve zifiri karanlıkta çadırın uzağında bir ses duyuldu. Daha sonra o ses rüzgarlı bir şekilde çadırlarına aşırı radyasyonla geldi. Bunlar çadırın bezini bıçakla kesip yırttılar. Kafaları bir milyon olmuş halde sağa sola kaçtılar. Rusya bunun yasak bir nükleer füze denemesi olduğunu bildiği için etrafında şahit bırakmak istemedi ve gizemli bir hava katarak hepsini KGB ye değişik bir şekilde öldürterek suçu doğada bir şey yaptı diye üstünü kapattılar. Olay bu.
2 şubat 1959 yılında dokuz maceraperest dağcının esrarengiz ölümü ile sonuçlanan vakadır.
Bu dağcı grubu yaşadıklarını not ettikleri günlükte, en son 1 şubat günü çadır kurduklarını anlatıyor. Onlara ait son kayıt bu.
Karla kaplı zeminde yapılan arama çalışmalarından sonra 27 şubat 1959 da iki dağcıya ait ceset bulundu. Çadırdan tam 1 km uzakta ve üzerlerinde sadece iç çamaşırları vardı. Ve sonra Az yakınlarında iki cansız beden daha bulundu.
5 mart 1959 da ise beşinci ölü dağcı bulundu.
Diğer dört ceset ise Karlar eridikten sonra 4 mayıs 1959 da bir nehir yatağında bulundu.
Çadır içeriden kesilerek alel acele terk edilmişti ve Hepsinin cesetlerinde radyasyon mevcuttu. Kiminin gözleri kimisinin de dili yoktu. Kaburgaları kırılmıştı.
Muhtemelen o dağda görmemeleri gereken bir şeye şahit olmuşlardı.
O dönemde Rusya ne amerika uzay savaşı içindeydi.
Kgb'nin nükleer bir deneyini görmüş ve sonra infaz edilmiş olmaları yüksek ihtimal.
Soruşturmada görevli özel yetkili savcı, dosyaya şöyle yazıp davayı kapatmıştı:
+ Üstesinden gelemedikleri bir güç sebebiyle ölmüşlerdir.
Ne olduğu hala bilinmeyen vaka. Uyuşturucu kullanımı ve kendi içlerinde kavga etmiş ve sonrasında işler kötüleşmişte olabilir ama kesin şu olmuş demek küstahlık olurdu. Çünkü geziyi erken bırakıp tek hayatta kalan kişi bile " tanrıya tek bir soru hakkım olsa o gün arkadaşlarıma ne olduğunu sorardım" demiştir.
Kgb döneminde birçok deney yapılıyordu canlılar üstünde, o dönem belki de tesislerinden kaçan bi agresif canlı gezi ekibine saldırmış olabilir, daha sonra da deneyin gizliliği tehlikeye düşecek ihtimali üstüne bazı bulgular örtbas edilmiş olabilir. Ölüm anında yüzlerindeki şok ifadeleri ve parçalanmalar bu durumu muhtemel hale getiriyor, çadırdan korkuyla çıkıp koşmalarının mantıklı bir açıklaması yok.
Gece gece hatırlatmak istemezdim ama okurken bile acayip geriliyorum.
O an orada ölenlerden birisi olmadığım için binlerce kez şükürler olsun.
Binlerce kere yazılmıştır ama ben yineleyeyim. Askeri üstler gizli de olsa açık da olsa merkeze uzak yerlere kurulmazlar. Yani ıssız bir yerde kimyasal imkanlar barındıran bir askeri üst olma ihtimali neredeyse sıfırdır.
Silah denemesi yapmak için bu kadar entrika yapılmaz. Parayla denek bile bulabilecekken neden böyle saçma bir plan yapılmış olsun?
Güç gösterisi yapmak isteselerdi kendi vatandaşları üzerinde değil düşman ülke üzerinde denerlerdi. Tıpkı hiroşimada olduğı gibi.
Bu olayda mantıkla ilerlediğiniz vakit hiçbir sonuca ulaşamazsınız.
Bir grup öğrenci, kışın ortasında Ural Dağları'nda bir gezintiye çıkmıştı. Açıklanamayan yaralar içeren ve radyasyona maruz kalmış cesetleri, olayı daha da anlaşılmaz kılan konumlarda bulundu. " Dyatlov Geçidi vakasının " gizemi, 60 yıldır pek çok komplo teorisine ilham kaynağı oldu . BBC muhabiri Luch Ash, grubun takip ettiği rota yı izleyerek öğrencilerinhikayelerini fotoğraflar, günlükler ve mektuplarla anlatıyor , uzmanların yorumlarını aktarıyor.
20. yüzyılın en karanlık olayının hâlâ çözülememiş olması tabii ki garip ama mantık yürütülebilecek çok nokta var.
1 şubat 1959 gecesi neler yaşandığına dâir 90'dan fazla varsayım var. öncelikle cin, peri, uzaylı, koca ayak ve aşk/meşk nedenlerini direkt eliyor, bu saçmalıklarla uğraşmıyoruz. Rasyonalite içerenleri de eleyerek en doğru varsayımı yapacağız inşallah. Başlıyoruz dyatlovcular.
üzerinde durulması gereken 4 önemli nokta var.
1-çadırın içeriden yırtılarak gençlerin -20 derecede çıplak ayakla çadırın bulunduğu bölgeden ormana doğru hızla kaçması.
2-2 cesette bulunan kaburga kırıklarının dış etkenli bir darbeyle olmadığının teşhis edilmesi.
3-son bulunan 4 cesedin kıyâfetlerinde radyasyon olması.
4-darbe almayan gençlerin çadıra dönmeye çalışırken hipotermi sonucu ölmesi.
Bu 9 genci bir şeyin korkutarak çadırdan çıkartıp kaçırttığı bir gerçek. ilk rasyonel varsayım çığ düşmesi ama bu çığ teorisi imkânsız. çünkü bu 9 dağcı oldukça profesyonel, kamp çadırını çığın düşmesi neredeyse imkânsız bir noktaya kurmuşlar. çığ korkusu olsa deli danalar gibi 1 km öteye kaçmayıp ve 50 metre sonra çığın düşmediğini anlarlardı. Yâni çadırdan kaçırtan çığ ya da çığ korkusu değil, başka bir şey.
radyasyon, kaburga kırıklarının dış darbe olmaması, derilerindeki garip kahverengi/turuncu renk gibi verileri düşününce teorime geçebiliriz;
sovyet hükûmeti o bölgede radyasyon içeren bir patlamaya sebep verdi kazâra. Bu patlama sonucu oluşan basınç dalgası gençlerin yattığı çadırı üzerlerine yıktı. Yatış pozisyonlarını bilemiyoruz ama bu basınçla gençlerden ikisinin kaburgalarında kırıklar oluştu.
Bir anda yaşanan bu şok dalgası onları oldukça korkuttu, muhtemelen hepsi de tıbben ufak çaplı şok yaşadı o an. Biraz daha kendinde olanlar üzerlerine yıkılan çadırı içeriden keserek 2 çıkış yolu açtı. O sırada geçirdikleri şok ve sersemleme bir parça düşse de kaburgaları kırık olan 2 kişi acıdan bağırıyor olmalıydı. Bu durum soğukkanlı kalmalarını güçleştirdi. Çadırı kesip çıkma esnâsında 3 kişi ya bir parça giyindi ya da kıyâfetle yatmıştı zâten.
yaşadıkları korku ve şokun etkisiyle -20, -25 gibi bir derecede çıplak ayakla karanlıkta koşmaya başladılar, kaçtıkları yer ormandı çünkü ağaçların arasında daha güvende olacaklarını düşündüler. Bu kaçış esnâsında sağlam gençlerden ikisi kafalarını ağaçlara vurdu ya da düştü. Kafatası hasarları böyle oluştu. Hava karanlıktı, soğuktu ve şoka girerek korkmuşlardı.
Kaçış esnâsında grup soğuğun, şokun ve korkunun etkisiyle karanlıkta 2'ye ayrılmış olabilir çünkü sonradan bulunan grup yaklaşık olarak 800 metre ilerde bulundu. ikiye bölündülerse ilk grup ağaç dallarından ateş yakmaya çalıştı. Soğuk yüzünden ateşe sokulan iki kişinin ayaklarında ve başında yanıklar oluştu. Diğer 3 kişi ''bu böyle olmaz, çadıra gidip ayakkabı ve kıyâfet almalıyız yoksa donacağız'' diyerek sırayla çadıra dönmeyi denedi ama başaramayıp hipotermi sonucu öldüler. Ateş başında kalan 2 kişi de hipotermi ile öldü.
Diğer gruptaki 4 kişiden dili kopan gencin çenesinde de parçalı kırık olması ya patlama anında ya da sonradan düşerek çenesi parçalanırken koptu. Cesetlerde dış etkene dayalı, meselâ ayı ya da kurt parçalaması gibi bir ibâre yok. onlar da kırıklar ve hipotermi sonucu öldü. Çadırdan Kıyâfetle çıkanlara da radyasyon bulaştı.
kgb ölümlere sebebiyet veren radyoaktif kazânın farkında olduğu için sürekli sorun yaşattı çünkü ölümler sonrası eleştiri almak istemiyordu.
Bence olay detaylarıyla böyle yaşandı ama gerçekleri tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi görünüyor.
aynısı abd veya birleşik krallık'ta bir yerde olsaydı kimyasal silah, nükleer deneme veya gizli servis konuları konuşulmayacaktı. sovyetler birliği her şeyiyle ilgi çekici ve hala batının hedefinde. atom bombasının dev mantarı ardından üzerinde sccp yazan uçakları görmemiz bundan televizyonlarda. tamamen doğal yollarla açıklanabilen olayı (bkz: dyatlov geçidi vakası) evirip çevirip sovyetler birliği'nin dünyaya tehdit olduğu algısına getiriyorlar. madem bu tip gizli silahlar geliştirildi, vietnam, afganistan ve hatta suriye'de dilleri bulunmayan, etraflarına radyasyon yayan cesetler bulunmuyor. neden böyle sıradışı güce rağmen abd ve nato değilde mortoyu çeken sovyetler birliği oldu?
O cesetlere bakıp normal bir durumun olduğunu düşünmek zaten saçmalık.
Teknolojinin ilerlemesi ile araştırma yapanların yeni tezlerine karşılık açıklamak durumunda kaldılar.
diğer yazarın söylediği gibi kimyasal silah denemesi olduğu kesinleşmiştir. onları çadırdan çıkaran ses ya kimyasal silahın büyük gürültüsüydü ya da silah onları etkilemiş ve düşünme yetilerini kaybettirmişti... bunun üstüne yazılmış bir yazı okumuştum. üstteki sorulara cevap veriyordu, o yüzden yazıyorum.
bu arada konuyla alakası yok ama dağcıların çok tecrübeli olduğuna kesinlikle inanmıyorum. şubat gibi bir ayda, sibirya gibi bir yerde, yerel halkın "ölüm geçidi" dediği hayli yüksek ve ıssız bir dağda yürüyüş yapmak hiç de profesyonel gibi durmuyor.
1- ateş hakkında bir şey okumadığım için es geçiyorum. belki arama ekibi ateş yakmıştır ararken. ateşin kuru değil ıslak dallardan yakılması ise ya kimyasal silah etkisinde mantıklı düşünememe durumu ya da gece olduğu için görüş mesafesinin çok düşük olması ve kuru/yaş ayırt edememeleri.
2- üstlerinde kıyafet olup diğerlerinden ileriye gidenler daha sonra yeniden çadırı bulmaya çalışıyor, yolda diğer arkadaşlarının yaktığı ateşi görüp oraya yürüyorlar ve de ateşin başında çıplak olan arkadaşlarının öldüğünü görüyorlar. çadıra kadar onları taşımaya çalışıyorlar ama kendi güçleri de tükendiği için taşımayı bırakıp yolda onları yan yana koyuyorlar.
3-sovyet hükümeti olayın silah denemesi olduğunu biliyordu. hatta önce yerel halkı sorumlu tuttular ama olay yerinde başka ayak izi olmayınca olayın üstünü kapattılar. kapatmasalar tüm dünya duyacaktı ve tepki çekeceklerdi.
gerçekten yıllar sonra bile bazen orada o yalnızlıkta tek başıma donarak öldüğümü düşünürüm, neler hissetmişlerdir. insanın öleceğini bilerek nasıl böyle çabalar...
geçen sene rusya hükümeti tarafından resmi olarak "kimyasal silah denemesi" olarak açıklanmış/kabul edilmiş durumdur. vx gazının bir türevinin doğa ve çevresel faktörler üzerindeki etkisi araştırılacakmış.
dağcıların orada olması ise tamamen yanlış zamanda yanlış yerde olma durumu.
Esrarengiz gizemlerini gark olduğu bir olay daha. 8 üniversite öğrencisi ve 1 de tesisat uzmanı 30 lu yaşlarında bireyin katılmasıyla Ural dağlarının doğu taraflarına yolculuk yaparlar. Başlarında igor alexelevic dyatlov diye biri bulunuyordu. Zaten geçide adını verende bu kişidir. Neyse bu vadi gibi olan yerde geceyi geçirirler. Daha sonra ne olduğu bilinmeyen bir güç tarafından bazıları feci şekilde derileri yüzülü bir şekilde bulunur. Diğer kafilenin gözü çıkmış şekilde ve aşırı radyasyona maruz kalmış bir şekilde ölü bulunurlar. Olay hala tam olarak açıklanamamaktadır. Ölen bir dağcıdan Kare.
rus istihbarat servisi nükleer çalışmalar yaparken bunu farkeden dağcı grubu toptan katlettiler.
otopside bulunan nükleer ve kafatası zedelenmelerinin bunun yüzünden olma ihtimali çok yüksek.
2 şubat 1959 gecesi ural dağlarında vukubulan ve 9 dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz olay. olayın geçtiği yer, kholat syakhl dağının doğusundaki dyatlov geçitidir. "kholat syakhl", mansi dilinde ölüm dağı anlamına gelir. dyatlov adı ise grubun lideri igor dyatlov'a atfen sonradan verilmiştir.
kayakçıların kamp kurdukları yerdeki çadırları içeriden yırtılarak parçalanmış olarak bulunmuş, kurbanların bazılarının karda yalınayak, hatta don gömlek koşarak bir şeyden kaçtıkları, ikisinin kafatasının, ikisinin de kaburgalarının kırıldığı, birinin de dilinin yerinde olmadığı saptanmış, ancak bütün bunlara rağmen hiçbir cesette fiziksel mücadele izine rastlanmamıştır. ayrıca ölenlerin giysilerinde anormal düzeyde radyasyon izleri bulunmuştur. ölenlerin bazı yakınlarının iddialarına göre cesetlerin ciltlerinde turuncumsu, saçlarında ise grimsi bir renk hakimdi. resmi sovyet kayıtları olayı "bilinmeyen bir gücün" etkisine bağlamıştır.
yapılan spekülasyonların en yaygını olayın olduğu gece ve bunu takibeden günlerde bölgede çok sayıda kişi tarafından gözlemlenen turuncu ışık saçan gök cisimleri ile ilgilidir. bir başka iddia da bölgede sovyet ordusunun gizli askeri deneyler yaptığı yönündedir.
27 Ocak 1959 günü 9 rus kayakçı Ural dağlarına hem tırmanma hem de kayak yapmak amacıyla yola çıkarlar. Aslında 10 kişiydiler fakat Yuri Yudin son andaki sakatlığından dolayı gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Geriye kalan igor Dyatlov önderliğindeki Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev ismindeki 2 kız 7 erkek öğrenci o gün yola çıktılar. Gezileri Vizhai kasabasından başlayıp Otorten Dağı'na kadardı. Kararlaştırılan 12 Şubat tarihinde Vizhai'ye döndüklerinde ise spor kulübüne telgraf çekmeleri gerekiyordu. 12 Şubat günü beklenen telgraf gelmedi ama grubun 10. üyesi Yuri Yudin bu tür gezilerde 2 gün kadar gecikmeler olabileceğini söyledi. Fakat beklenen telgraf yine gelmemişti. Peki öğrencilere ne olmuştu. 20 Şubat tarihinde kayıp dağcılar için bir arama ekibi oluşturuldu aynı gün arama başladı.
-----
1 Şubat günü Ural Polytechnic Institute'den 9 dağcı, akşamüstü 5 civarı kar fırtınasının başlaması ve karanlığın çökmesi sonucu Kholat Shyakl dağının yamaçlarında kamp kurdular. Gezilerinde 5. gündü bu. Son yerleşim yeri oldukça gerilerinde kalmıştı. Ertesi gün igor Dyatlov önderliğindeki grubun Otorten dağına varması planlanmaştı. Herşey plana göre de ilerliyordu. Gece çökünce botlarını ve ceketlerini çıkarıp keten battaniyelerin içinde uykuya daldılar.
-----
2 Şubat tarihinde Anatoli Shumkov liderliğindeki bir başka kayak grubu Chistop dağına tırmanıyorlardı. Zirveye çıktıktan bir süre sonra inişe geçmeye hazırlandıklarında kuzey tarafındaki bulutların gümüş rengi bir parlama ile aydınlandıklarını farketmişlerdi. Otorten vadisinden beyaz bir ışığın zirveye doğru yükseldiğini gördüler.
Grup lideri Anatoli Shumkov "Bu şey sessiz ve yavaş bir şekilde güneyden kuzeye doğru süzülüyordu. Ayrıca parlaktı, bulutları aydınlatıyordu. Gerçekten çok garipti." şeklinde anlatmıştı olayı.
-----
20 Şubat günü sivil ve askeri grupların yanında Mansi yerlilerinin de katıldığı grup aramalara başlamıştı. Aramanın ilk sonuçları 26 Şubat günü geldi. Grup içinde eşyalar, botlar, elfenerlerinin bulunduğu terkedilmiş bir çadır buldular.
"Etrafa dikkatlice baktım. ilk farkettiğim şey yamaçtaki karların daha düşük seviyede olduğuydu, sanki yüksek br ısıya maruz kalmış gibi" -Vladimir Karelin, arama ekibinden.
8 metre uzaklıkta ayakizlerine rastladılar. Ayakizleri yamaçtan aşağı, ormana doğru gidiyordu.
1,5 km uzaklıkta orman kenarındaki bir ağacın dibinde büyükçe bir kamp ateşi kalıntıları buldular. Biraz ileride ise 2 adet ceset buldular.Cesetler Yuri Doroshenko ve Georgyi Krivonischenko'ya aitti. Cesetlerin üzerinde sadece iççamaşırları vardı. Elleri kömürleşmişti. Belli ki yaktıkları ateşte ısınmak istemişlerdi. Peki niye çadırlarında değillerdi de dondurucu soğuğun ortasına iççamaşırlarıyla ısınmak istemişlerdi.
-----
Aynı hafta içinde igor Dyatlov, Zina Kolmogorova and Rustem Slobodin'e ait 3 ceset daha bulundu. Karla örtülü cesetler ilk bulunan cesetler ile çadır arasındaydı. Cesetler çadıra doğru yönelmişti, sanki kampa tekrar geri dönmeye çalışıyorlardı. Grup oldukça profosyoneldi. Çadırdan ayrılsalar bile neden birlikte hareket etmemişlerdi.
-----
Otopsi raporu bu 5 dağcının hipotermiden, yani vucüt ısısının normalin altına düşmesinden dolayı öldüğünü söylüyordu. Rustem Slobodin'in kafatasında ezilme ve vücudunun belli yerlerinde ödem tespit edildi fakat bunlar ölümcül değildi.
-----
Kholat Shyakl Mansi dilinde ölü dağ anlamına gelmektedir. Bir efsaneye göre bu dağda, Sel zamanında açlıktan ölmeye terk edilen, ölene kadar kaynar suda pişirilen 9 avcı vardı. Bu yüzden ismi Kholat Shyakl konulmuştu.
Martın ilk günlerinde birkaç Mansi yerlisi soruşturma için gözaltına alındı. Çadırın dışarıdan yırtıldığına inanılıyordu. Mansili yerlilere çeşitli işkenceler yapıldı fakat Vladimir Korotayev'in çadırın içeriden yırtıldığını keşfetmesinin ardından sorgulamalara son verildi.
-----
Bir gece arama ekibindeki askeri personeller olağanüstü bir durumla karşılaştılar.
" Dyatlov'un çadırının olduğu yere doğru baktığımızda 2 tane dağ zirvesini görebiliyorduk. Tamamen sessizlik içinde bir ateştopu, bir zirveden diğerine doğru uçmaya başladı. Diğer zirveye ulaştığında ise bir patlamaya benzer şekilde bir gürleme duyduk ve bir ışık saçıldı etrafa." -Viktor Klimenko.
Bir başka asker "Platoon komutanına, burada kalamayacağımızı, Moskova'ya bombardımanı durdurmalar gerektiğini söyledik. Bundan birkaç gün sonra daha patlamalar devam etti ve sonra herşey durdu."
-----
Geriye kalan Lyudmila Dubinina, Semyon Zolotaryov, Nikolai Thibeaux-Brignolle ve Alexander Kolevatov'a ait 4 ceset Mayıs ayının başlarında bulundu. Ağacın 75 metre uzağında nehir yatağında 3 metre karın altından cesetler çıkarıldı. Cesetler diğerlerine göre daha iyi durumdaydı. En azından üzerinde giysileri vardı. Fakat 2 cesedin gözler oyulmuştu ve cesetlerin ten renkleri kızıla yakın bir haldeydi.
-----
Otopsi raporunda Nikolai Thibeaux-Brignolle'in kafatasında ölümcül derecede zedelenmelere rastlanır. Zolotaryov ve Dubinina’nın yaralanmalarıda daha iyi değildir. Her ikisininde göğüs kafesleri ezilmiş, gözleri oyulmuş ve Dubinina'nın dili yerinde değildi. Bu dörtlüde sadece Kolevatov'un yaralanması yoktu ve sadece onun hipotermiden öldüğü anlaşıldı. Otopsiyi yapan Vozrozhdyonny'e bu tür yaralanmalara neyin sebep olabileceği sorulduğunda ancak şiddetli bir araba çarpması cevabı alınır.
------
Daha sonraki incelemelerde kıyafetlerde yüksek oranda radyasyona rastlandı.
"Kıyafetleri çıkarıp astığımızda hepsinin farklı renkte olmasına rağmen, kıyafetlerin mor bir huzme yaydığını farkettik." -Henrietta Churkina,
Belki de bu sonuçların içinde tüyleri diken diken eden tek bir sonuç vardı. Bütün vucüt parçaları radyasyon testine maruz tutulmuş ve hepsi temiz çıkmştı.Yalnız biri hariç. Kolevatov'un kalbi.
-----
Davanın kapanması son 4'lünün bulunmasından yaklaşık 20 gün sonra 28 Mayıs tarihinde oldu. Bir nevi ölümlerin üstü örtülmüştü. Otoritelere dağcıların hipotermiden öldüğü söylendi. Dava ise çok tartışılacak bir cümle ile kapatıldı:
- Dağcıların ölümüne üstesinden gelemedikleri bir doğal güç sebep olmuştur.
-----
"Tanrı'ya bir soru sorma şansım olsaydı 'o gece arkadaşlarıma gerçekten ne oldu?' derdim."
-Yuri Yudin, sakatlığı yüzünden gruptan ayrılan 10. dağcı.
kgb nin delilleri kaldırması yüzünden altında onların bir deneyi olduğunu düşünmekteyim.
uzaylılar ve yeti diyenlere ise salak demekteyim her bulunamayan olayda suçu bilinmeyen şeylerin üstüne atıyorlar.
öyle bir silah ki.
Büt arefesi sardığım vaka. Uzun saatler boyunca üzerinde durmamdan mütevellit bir gerilme durumu oluştu elbette. Üzerine fazla gitmeyin okuyun geçin zira tersi durumda gereksiz bir negatiflik çepeçevre sarıyor insanı.
T: Ural dağlarında kamp yapmak isteyen sekizi öğrenci dokuz kişinin esrarengiz ölümüyle sonuçlanan ve üzerinde türlü türlü teoriler üretilen hala aydınlatılamamış olay.