20. yüzyılın en karanlık olayının hâlâ çözülememiş olması tabii ki garip ama mantık yürütülebilecek çok nokta var.
1 şubat 1959 gecesi neler yaşandığına dâir 90'dan fazla varsayım var. öncelikle cin, peri, uzaylı, koca ayak ve aşk/meşk nedenlerini direkt eliyor, bu saçmalıklarla uğraşmıyoruz. Rasyonalite içerenleri de eleyerek en doğru varsayımı yapacağız inşallah. Başlıyoruz dyatlovcular.
üzerinde durulması gereken 4 önemli nokta var.
1-çadırın içeriden yırtılarak gençlerin -20 derecede çıplak ayakla çadırın bulunduğu bölgeden ormana doğru hızla kaçması.
2-2 cesette bulunan kaburga kırıklarının dış etkenli bir darbeyle olmadığının teşhis edilmesi.
3-son bulunan 4 cesedin kıyâfetlerinde radyasyon olması.
4-darbe almayan gençlerin çadıra dönmeye çalışırken hipotermi sonucu ölmesi.
Bu 9 genci bir şeyin korkutarak çadırdan çıkartıp kaçırttığı bir gerçek. ilk rasyonel varsayım çığ düşmesi ama bu çığ teorisi imkânsız. çünkü bu 9 dağcı oldukça profesyonel, kamp çadırını çığın düşmesi neredeyse imkânsız bir noktaya kurmuşlar. çığ korkusu olsa deli danalar gibi 1 km öteye kaçmayıp ve 50 metre sonra çığın düşmediğini anlarlardı. Yâni çadırdan kaçırtan çığ ya da çığ korkusu değil, başka bir şey.
radyasyon, kaburga kırıklarının dış darbe olmaması, derilerindeki garip kahverengi/turuncu renk gibi verileri düşününce teorime geçebiliriz;
sovyet hükûmeti o bölgede radyasyon içeren bir patlamaya sebep verdi kazâra. Bu patlama sonucu oluşan basınç dalgası gençlerin yattığı çadırı üzerlerine yıktı. Yatış pozisyonlarını bilemiyoruz ama bu basınçla gençlerden ikisinin kaburgalarında kırıklar oluştu.
Bir anda yaşanan bu şok dalgası onları oldukça korkuttu, muhtemelen hepsi de tıbben ufak çaplı şok yaşadı o an. Biraz daha kendinde olanlar üzerlerine yıkılan çadırı içeriden keserek 2 çıkış yolu açtı. O sırada geçirdikleri şok ve sersemleme bir parça düşse de kaburgaları kırık olan 2 kişi acıdan bağırıyor olmalıydı. Bu durum soğukkanlı kalmalarını güçleştirdi. Çadırı kesip çıkma esnâsında 3 kişi ya bir parça giyindi ya da kıyâfetle yatmıştı zâten.
yaşadıkları korku ve şokun etkisiyle -20, -25 gibi bir derecede çıplak ayakla karanlıkta koşmaya başladılar, kaçtıkları yer ormandı çünkü ağaçların arasında daha güvende olacaklarını düşündüler. Bu kaçış esnâsında sağlam gençlerden ikisi kafalarını ağaçlara vurdu ya da düştü. Kafatası hasarları böyle oluştu. Hava karanlıktı, soğuktu ve şoka girerek korkmuşlardı.
Kaçış esnâsında grup soğuğun, şokun ve korkunun etkisiyle karanlıkta 2'ye ayrılmış olabilir çünkü sonradan bulunan grup yaklaşık olarak 800 metre ilerde bulundu. ikiye bölündülerse ilk grup ağaç dallarından ateş yakmaya çalıştı. Soğuk yüzünden ateşe sokulan iki kişinin ayaklarında ve başında yanıklar oluştu. Diğer 3 kişi ''bu böyle olmaz, çadıra gidip ayakkabı ve kıyâfet almalıyız yoksa donacağız'' diyerek sırayla çadıra dönmeyi denedi ama başaramayıp hipotermi sonucu öldüler. Ateş başında kalan 2 kişi de hipotermi ile öldü.
Diğer gruptaki 4 kişiden dili kopan gencin çenesinde de parçalı kırık olması ya patlama anında ya da sonradan düşerek çenesi parçalanırken koptu. Cesetlerde dış etkene dayalı, meselâ ayı ya da kurt parçalaması gibi bir ibâre yok. onlar da kırıklar ve hipotermi sonucu öldü. Çadırdan Kıyâfetle çıkanlara da radyasyon bulaştı.
kgb ölümlere sebebiyet veren radyoaktif kazânın farkında olduğu için sürekli sorun yaşattı çünkü ölümler sonrası eleştiri almak istemiyordu.
Bence olay detaylarıyla böyle yaşandı ama gerçekleri tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi görünüyor.
20. yüzyılın -bana göre- en garip olayı. sayısından şüpheliyim ama açıklamak için 64 farklı iddia ortaya atıldığı söyleniyor. yine 1959'dan beri geçen 56 senede hâlâ kesin konuşabilen yok.
ha şimdi bazılarınızın çıkıp "ne var kardeşim bunda açıklanamayacak? durduk yere aksiyon yaratmayın" diye çemkireceğini biliyorum. zira şöyle açıklamalar yapılmış: çadırın kurulduğu dağda çığ düşmüş veya kar tabakalarında küçük çaplı göçükler meydana gelmiştir, dağcılar yıkılan çadırdan kurtulmak için çadırı içerden kesip dışarı çıkmıştır, korktukları için bayır aşağı koşmuşlardır, gece karanlığında oraya buraya çarpmışlardır, hatta belki bir çukura düşmüşlerdir, bu yüzden bazıları yaralanmışlardır, geri kalanlarda dışardaki -30 derece civarındaki soğuğa dayanamayıp hipotermiden ölmüşlerdir.
böyle söyleyince çok mantıklı gibi değil mi ? occam'ın usturası'na da uygun, basit ve geçerli bir açıklama gibi. ama öyle değil işte.
birincisi, kendinizi o dağcıların yerine koyun. hepsi gayet tecrübeli ve dağcılık konusunda bilgi sahibi insanlar. daha önce de bu tarz turlar yapmışlar ve arazinin şartlarını biliyorlar. bu adamlar neden çadırları kar yüzünden yıkıldığında nerdeyse bir buçuk kilometre gece soğuğunda koşsunlar? tamam, belki ilk anda o karanlıkta hareket eden karın gürültüsü korkutucu olabilir. hatta panik içinde ne yaptıklarını bile bilmeden "fight or flight" tepkisi bile vermiş olabilirler. ama eşşek kadar adamların, tecrübeli dağcıların çadırları yıkıldı diye gerizekalı gibi ormana koşacağına şahsen pek inanmıyorum. çadırın çöktü, "tövbestağfrullah noluyo mk" dedin ve panikle bıçağına uzanıp kestin çadırı. dışarda oksijeni tekrar ciğerlerine çekersen aklına gelemyecek mi "yav bu çadır niye çökmüş" diye ?
kaldı ki, olay sonrası bölgeye giden uzmanların çoğu, çadırın çığ ya da heyelan olasılığının olmadığı bir bölgeye kurulmuş olduğu konusunda görüş bildirmişler.
ikincisi, kazazedelerin cesetlerindeki yaralar pek "ormanda koşarken bi yerlere çarpmışlardır, çukura mukura düşmüşlerdir caağnım" diye açıklanabilecek türden değil. bir dağcının kafatasında onun ölmesine sebep olmuş bir çökme kırığı var. bir dağcının gözleri yok. bir diğer dağcının dili, dil kökünden itibaren yok! hadi gözleri olmayan cesedi "vahşi hayvanlar yemiştir" fikriyle anlayabiliriz belki. ama hangi obsesif vahşi hayvan bir insanın dilini dil kökünden koparmaya uğraşır? ya da zavallı kazazedenin gözünü yiyen kurtlar diğerinin kafatasını nasıl kırdı?
ufo hikayelerini, yeti safsatalarını kaâle almıyorum. mansi efsaneleri de işin popülerliğini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. her şey bir yana, neden 1980'ler bu olay tekrar popüler olduğunda araştırma yapmaya çalışan herkese niçin devlet görevlileri bu davadan uzak durmalarını tavsiye etmiş? olayın 20. yılında anma etkinliği kapsamında bölgeye tur amaçlı giden bir ekibin üyesine niçin bir mansi yerlisi "sizin çocukları biz öldürdük" demiş? eğer cinayet söz konusuysa, olay mahallinde neden sadece dağcılara ait ayak izleri var?
maalesef hâlâ çok bilinmeyen var. ahkam kesmekle olmuyor. bütün o filmler, belgeseller, masallar, korku hikayeleri de bu yüzden. sonunda kazaya kurban gidecek dyatlov ekibinden son anda sakatlığı yüzünden ayrılmak zorunda kalan, merhum yuri rudin'in birkaç yıl önce hâlâ hayattayken bir röportajda söylediği buruk cümle de bu yüzden: "tanrıya tek bir soru sorma hakkım olsaydı, o gece arkadaşlarıma ne olduğunu sorardım."
2 şubat 1959 gecesi ural dağlarında vukubulan ve 9 dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz olay. olayın geçtiği yer, kholat syakhl dağının doğusundaki dyatlov geçitidir. "kholat syakhl", mansi dilinde ölüm dağı anlamına gelir. dyatlov adı ise grubun lideri igor dyatlov'a atfen sonradan verilmiştir.
kayakçıların kamp kurdukları yerdeki çadırları içeriden yırtılarak parçalanmış olarak bulunmuş, kurbanların bazılarının karda yalınayak, hatta don gömlek koşarak bir şeyden kaçtıkları, ikisinin kafatasının, ikisinin de kaburgalarının kırıldığı, birinin de dilinin yerinde olmadığı saptanmış, ancak bütün bunlara rağmen hiçbir cesette fiziksel mücadele izine rastlanmamıştır. ayrıca ölenlerin giysilerinde anormal düzeyde radyasyon izleri bulunmuştur. ölenlerin bazı yakınlarının iddialarına göre cesetlerin ciltlerinde turuncumsu, saçlarında ise grimsi bir renk hakimdi. resmi sovyet kayıtları olayı "bilinmeyen bir gücün" etkisine bağlamıştır.
yapılan spekülasyonların en yaygını olayın olduğu gece ve bunu takibeden günlerde bölgede çok sayıda kişi tarafından gözlemlenen turuncu ışık saçan gök cisimleri ile ilgilidir. bir başka iddia da bölgede sovyet ordusunun gizli askeri deneyler yaptığı yönündedir.
diğer yazarın söylediği gibi kimyasal silah denemesi olduğu kesinleşmiştir. onları çadırdan çıkaran ses ya kimyasal silahın büyük gürültüsüydü ya da silah onları etkilemiş ve düşünme yetilerini kaybettirmişti... bunun üstüne yazılmış bir yazı okumuştum. üstteki sorulara cevap veriyordu, o yüzden yazıyorum.
bu arada konuyla alakası yok ama dağcıların çok tecrübeli olduğuna kesinlikle inanmıyorum. şubat gibi bir ayda, sibirya gibi bir yerde, yerel halkın "ölüm geçidi" dediği hayli yüksek ve ıssız bir dağda yürüyüş yapmak hiç de profesyonel gibi durmuyor.
1- ateş hakkında bir şey okumadığım için es geçiyorum. belki arama ekibi ateş yakmıştır ararken. ateşin kuru değil ıslak dallardan yakılması ise ya kimyasal silah etkisinde mantıklı düşünememe durumu ya da gece olduğu için görüş mesafesinin çok düşük olması ve kuru/yaş ayırt edememeleri.
2- üstlerinde kıyafet olup diğerlerinden ileriye gidenler daha sonra yeniden çadırı bulmaya çalışıyor, yolda diğer arkadaşlarının yaktığı ateşi görüp oraya yürüyorlar ve de ateşin başında çıplak olan arkadaşlarının öldüğünü görüyorlar. çadıra kadar onları taşımaya çalışıyorlar ama kendi güçleri de tükendiği için taşımayı bırakıp yolda onları yan yana koyuyorlar.
3-sovyet hükümeti olayın silah denemesi olduğunu biliyordu. hatta önce yerel halkı sorumlu tuttular ama olay yerinde başka ayak izi olmayınca olayın üstünü kapattılar. kapatmasalar tüm dünya duyacaktı ve tepki çekeceklerdi.
gerçekten yıllar sonra bile bazen orada o yalnızlıkta tek başıma donarak öldüğümü düşünürüm, neler hissetmişlerdir. insanın öleceğini bilerek nasıl böyle çabalar...
Igor Alekseieviç Dyatlov, grup lideri olan Dyatlov (Doğum Tarihi: 13 Ocak 1936)
Zinaida Alekseevna Koimogorova (Doğum Tarihi: 12 Ocak 1937)
Lyudmila Alexandrovna Dubinina (Doğum Tarihi: 12 Mayıs 1938)
Alexander Sergeieviç Kolevatov (Doğum Tarihi: 16 Kasım 1934)
Rüstem Viladimiroviç Slobodin (Doğum Tarihi: 11 Ocak 1936)
Yuri Alexeieviç Krivonişenko (Doğum Tarihi: 7 Şubat 1935)
Yuri Nikolaieviç Doroşenko (Doğum Tarihi: 29 Ocak 1938)
Nicolai Viladimiroviç Thibeaux-Brinolles (Doğum Tarihi: 5 Temmuz 1935)
Semyon Alexandroviç Zolotarev (Doğum Tarihi: (2 Şubat 1921)
Dyatlov Geçidi Vakası, Rus dağcıların Ural dağları eteklerindeki sır dolu ölümü olayıdır. 2 Şubat 1959 yılında, Rus dağcı on arkadaş, Ural dağlarının eteklerinde bulunan ve bölgenin yerli kabilesi Mansiler tarafından “Ölüm Dağı” olarak adlandırılan bölgede bir gecede sır dolu bir şekilde ölmüşlerdir. Rus dağcılardan geriye ise, soğuktan kaskatı kesilmiş bedenleri, birinin koparılmış dili ve hiçbir darp izi olmamasına rağmen kırık kaburga kemikleri ve kafatası kırılmış bir dağcı kalmıştır. Olay yerine, ekibin lideri olan Alekseievich Dyatlov’un anısına “Dyatlov Geçidi” adı verilmiştir.
arama kurtarma ekiplerinin ilk ulaştıkları cesetler olan Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’e yapılan ilk incelemenin ardından ölüm nedenleri olarak Hipotermi teşhisi konulmuştur. Dağcılar soğuktan etkilenmiş ve gecenin karanlığında tek tek ölmeye başlamışlardır. Hatta Slobodin’in kafatasında bir kırık tespit edilmiş; fakat incelemelerde kırığın genel durumunun ölüm sebebi olmayacağı kanısına varılmıştır. Fakat şu da belirtilmiştir ki; Slobodin, o gece sebebi bilinmeyen darbeyi aldıktan sonra bayılarak soğuktan donmuştur. Olayın en ilginç yönü ise Brinollel’in kafatasındaki, Dubinina ve Zolotarev’in kaburgalarındaki kırıklardır. Daha da fazlası Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yoktur. ilginçtir ki kaburgalarında kırıklar tespit edilen iki cesette de dışardan bir darbe izine rastlanmamıştır. Çok ilginçtir ki sonradan yapılan incelemede, elbiselerin üzerinde radyasyon kalıntılarına rastlanmıştır.
Rus dağcılar acaba bir nükleer denemenin ortasında mı kalmışlardır? Çünkü nükleer patlamanın ardından oluşan sonik dalgada bu kırıkların oluşması normaldir. Fakat sadece iki cesette bulunan bu kırıklar olayı aydınlatmaya yetmemiştir. Bir başka ilginç iddia ise, kar adam olarak adlandırılan Yeti’lerdir. Fakat araştırma ekibi aylar süren çalışmaların ardından olay yerinde dağcılardan başka hiçbir insan türü canlının ayak izlerine rastlamamışlardır.
Böylece bu hipotez de çürütülmüştür. Uzaylıların varlığı ve radyasyon varyansları kafaları kurcalamıştır fakat o yetenekli ve profesyonel dağcıların gecenin karanlığında çadırdan kaçmalarının daha mantıklı bir sebebi aranmıştır. ister istemez çoğu kişinin aklına paranormal bir durum gelmiştir. Mansilerin o dağa “Ölüm Dağı” demelerinin bir sebebi olmalıdır. Dağcıların öldüğü gece gökyüzündeki tuhaf görüntüler ve dağdan gelen çığlıklar şüpheleri daha da arttırmıştır.
Olay yerinde bulunan metal parçası
Olay yeri adeta bir karantina alanı gibi kapatılmıştır. Olay yerinde bir de garip bir metal parçası bulunmuştur. Ayrıca gökyüzünde görünen turuncu kürelerin sebebinin daha sonra Ruslar tarafından yapılan R-7 Semyorka roket denemesine ait olduğu belirtilmiştir. Peki, ama Rus dağcıların bu sır ölümü nasıl aydınlatılabilmiştir? Telefonun, GPRS ve diğer elektronik aletlerin etkisiz kaldığı bu dağda bulunan fotoğraf makineleri ve kameraların Ruslar tarafından rehin alınması ortada bir gariplik olduğunu açıkça belli etmiştir. Dağcılar o bölgede görmemeleri gereken bir uygulama veya deneye tanık olmuş olabilirler miydi? Rus Hükümeti bunu kesinlikle yalanlamış fakat olay gecesinin resimleri ve videoları paylaşılmamıştır.
Cesetler üzerinde yapılan incelemeler ve ölüm nedenleri araştırılmaya devam edilmiştir. Bir grup insanın -30 derecelerde dağın başında savunmasız bir şekilde donmaları elbette ki çok ilginç bir durum yaratmamıştır. Ama profesyonel dağcıların dışarıda donmalarının normal olması, dağcıların sedir ağacının yaş dallarını yakmaya çalışmalarını düşündüren bir diğer soru olmuştur. Bu teori kanıtlanmış ve ilk bulunan cesetlerden olan Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun geçirdikleri şokun etkisiyle görme yetilerini yitirdikleri yalanlanmamıştır.
Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekli
Olayın şaşırtıcı başka bir detayı ise, Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekli olmuştur. Slobodin’in yanağı ve dudağı şişmiş ve darp edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca Slobodin’in midesini tutarak sırtını dönmesi de darbe almaya devam ettiğini ve boğuşma izleri olduğunun düşüncesini ortaya koymuştur. Akıllara gelen ilk soru şu olmuştur, “Rüstem Slobodin’in, o gece arkadaşı öldükten sonra kiminle boğuşmuş olabilir?” Yapılan incelemelerde ise çevrede hiçbir ayak izine rastlanmamıştır.
Olay yerinde dört kamera bulunmuş ve olay yerinden kaçan dokuz dağcıdan sadece Semyan Zolotarev kamerasını yanına almıştır. Ne gariptir ki bu kamera kayıtları kimseyle paylaşılmamıştır. Ayrıca, grubun genel bir günlüğü olduğu gibi, Yuri Doroşenko da özel bir günlüğü tutmuştur. Fakat incelemelerde bunlara da ulaşılamamıştır. Olayla ilgili en önemli bilgi kaynağı ekipten ayrılan Yuri Yudin’dir. Yuri Yudin, arkadaşlarının ne kadar cesur olduklarını ve donarak ölecek kadar sıradan dağcılar olmadıklarını üstüne basa basa ifade etmiştir.
Esrarengiz gizemlerini gark olduğu bir olay daha. 8 üniversite öğrencisi ve 1 de tesisat uzmanı 30 lu yaşlarında bireyin katılmasıyla Ural dağlarının doğu taraflarına yolculuk yaparlar. Başlarında igor alexelevic dyatlov diye biri bulunuyordu. Zaten geçide adını verende bu kişidir. Neyse bu vadi gibi olan yerde geceyi geçirirler. Daha sonra ne olduğu bilinmeyen bir güç tarafından bazıları feci şekilde derileri yüzülü bir şekilde bulunur. Diğer kafilenin gözü çıkmış şekilde ve aşırı radyasyona maruz kalmış bir şekilde ölü bulunurlar. Olay hala tam olarak açıklanamamaktadır. Ölen bir dağcıdan Kare.
geçen sene rusya hükümeti tarafından resmi olarak "kimyasal silah denemesi" olarak açıklanmış/kabul edilmiş durumdur. vx gazının bir türevinin doğa ve çevresel faktörler üzerindeki etkisi araştırılacakmış.
dağcıların orada olması ise tamamen yanlış zamanda yanlış yerde olma durumu.
2 şubat 1959 gecesi ural dağlarında vukubulan ve 9 dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz olay. olayın geçtiği yer, kholat syakhl dağının doğusundaki dyatlov geçitidir. "kholat syakhl", mansi dilinde ölüm dağı anlamına gelir. dyatlov adı ise grubun lideri igor dyatlov'a atfen sonradan verilmiştir.
kayakçıların kamp kurdukları yerdeki çadırları içeriden yırtılarak parçalanmış olarak bulunmuş, kurbanların bazılarının karda yalınayak, hatta don gömlek koşarak bir şeyden kaçtıkları, ikisinin kafatasının, ikisinin de kaburgalarının kırıldığı, birinin de dilinin yerinde olmadığı saptanmış, ancak bütün bunlara rağmen hiçbir cesette fiziksel mücadele izine rastlanmamıştır. ayrıca ölenlerin giysilerinde anormal düzeyde radyasyon izleri bulunmuştur. ölenlerin bazı yakınlarının iddialarına göre cesetlerin ciltlerinde turuncumsu, saçlarında ise grimsi bir renk hakimdi. resmi sovyet kayıtları olayı "bilinmeyen bir gücün" etkisine bağlamıştır.
yapılan spekülasyonların en yaygını olayın olduğu gece ve bunu takibeden günlerde bölgede çok sayıda kişi tarafından gözlemlenen turuncu ışık saçan gök cisimleri ile ilgilidir. bir başka iddia da bölgede sovyet ordusunun gizli askeri deneyler yaptığı yönündedir.