canımı sıktı bu roman. tatsızlığımı arttırdı Jakov Petroviç Goladkin'in şizofrenisinin ürünü öteki Jakov Petroviç Goladkin.
bir de bu romanda, fransız romanlarının genç kızları bozduğundan, alman hatunun çekiciliğinden, türklerin süslü terliklerinden ve tanrıya olan düşkünlüğünden bahseder dosto. okunulasıdır.
dostoyevski'nin çeviri adı öteki olan, muazzam romanı. hatta o kadar iyidir ki freud'un bu kitapla ilgili çeşitli yazıları da yayınlanmıştır.
bir şizofreni konu alan kitap sade bir dille yazılmamıştır. yani bunu çeviri olmasına da bağlayabiliriz muhakkak, ama ciddiyetle okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum. çünkü golyadkin çok sağlam bir şizofren ve o uçuk kafaları yakalamak, hikayeyi sahiden yaşamak istiyorsanız sindirerek okumalısınız. belki de ben kitap konusunda çok yeterli değildim, ondan dikkatle okudum, bilmiyorum.
muhakkak okunmalı. dostoyevski zaten özellikli bir adam, ama bu kitabı ruh darlayan cinsten.
Dostoyevski'nin insanı ne kadar iyi tanıdığını 'anlattığı' şizofren Roman.
Aslında Dostoyevski'nin bu kitabını diğer Kitapları gibi doyurucu bulamadım. Burda da suçu kendimde buluyorum.
Çünkü birincisi; kitabı çok hızlı okudum.
Ikincisi; bu kitaptan önce suç ve ceza, karamazov kardeşler, budala, ecinniler gibi kült eserlerini okudum.
Bu kitap, yukarda saydığım kitaplardan önce okunmalı bence. Çünkü Dostoyevski bu kitapta, yukarda saydığım kitaplara bir nevi giriş yapmış. Yani demiş ki, ben buyum ve bunları bunları yazacağım, O yüzden bu kitapta aman aman bir kurgu beklemeyin.
O yüzden tekrar söylüyorum ki, bu kitabı tam anlamıyla sindirebilmek için sonra değil, önce okuyun. Bu kitapla dostoyevski'yi tanıyıp, diğer kitaplarında oturup onunla dertleşin.
Dostoyevskinin tarz olarak kendisi gibi başlayıp, nikolay vasilyeviç gogol gibi devam edip, franz kafka gibi bitirdiği kısa bir roman. Bu adam hakkaten de insan doğasını en yakından bilen yazar. Carl gustav jungun insan ruhuna yöneliş kitabındaki şu cümleleri ile goladkinin aşağıdaki rüyasına bakalım:
Kendini tanımayan birisi, bir başkasını tanıyamaz ve her birimizde de yüzünü bilmediğimiz bir yabancı vardır. Bizimle düşler aracılığıyla konuşur ve bize kendisinin, tanıdığımız bizden ne denli farklı olduğunu gösterir. Çözülmesi güç bir durumda çabaladığımızda, her fırsatta bizi uyaran, bizi başarısızlığımızın içine iten davranışımızdaki hatayı gün ışığına çıkaran odur. O, içimizdeki yabancıdır.
--spoiler--
Bazen kendini akılları ve terbiyeleriyle ünlü bir topluluğun içinde görüyordu. Kendisi de sevimliliği ve zekasıyla göze çarpıyor, orada bulunan bazı düşmanları da dahil herkesin ona kanı kaynıyor, bu da onu çok memnun ediyordu. Herkes ona öncelik tanıyor, o da ev sahibinin kenara çektiği bir konuğa kendisinden övgüyle söz ettiğini duyarak bunun tadını çıkarıyordu. Sonra birdenbire kötü niyetli, vahşi ruhlu öteki goladkin çıkageliyor, tek bir öldürücü darbeyle büyük goladkinin zaferini ve debdebesini yıkıyor, onu çamura batırıp, asıl goladkinin kendisi olduğunu, onun sahte olduğunu açıkça gösteriyordu; kendisi gerçekti, büyük golyakin ise göründüğü gibi değildi, o iyi niyetli, iyi terbiye almış insanların arasında olmayı hiç hak etmeyen biriydi...
--spoiler--
/
7
/
Zaten zor zamanlar geçirmiş ve düşman bir ortamda bulunan kahramanımız(!), mental olarak zor bir durumdayken yaşadığı bir travma da üzerine eklenince, bir de bunlara ek olarak koruması gereken erdemleri var fakat etrafında konuşabileceği, ona destek olacak kimse de olmayınca mükemmel insan beyni de bununla başa çıkmak için kendince bir yol buluyor. Bu eserde olan da goladkinin kendisine tamamen zıt bir kötü ikiz yaratarak gerçekleşen her kötü olayda suçu bu karaktere atıp, olayları bir şekilde ona bağlamasıdır.
--spoiler--
O kadar kötü bir haldeydi ki, her zamanki alışılmış kararlılığı ve azmiyle her şeyin mutlaka düzeleceğini bile söylemeyi unuttu.
--spoiler--