Hayatın anlamını en iyi yerde sorgulamak. Ben düşünürdüm hep. Aceba sadece benim hissettiğim birşey mi bu ? Değilmiş. Gerçekten insan duştayken hayatı sorgulamaya başlıyor. Nerdeyim ? Ne yaptım ? Geleceğim ne olacak ? Nasıl bir tutum ve davranış sergilemeliyim ? Sonum ne olacak ?
Bu gibi deli sorular kafamızda hep dönüp duruyor. Duş işte. ıslak damlalar saçlarımızdan ıslak bedenimize vururken, özgür olmayan ruhumuz sanki özgür olmak istercesine uçmak istiyor. Bu hal en son damlanın ayağımızı terketmesiyle son buluyor.
Bu fikre katılmamak ne mümkün. Başlığı açan arkadaşı ayrıca tebrik etmek lazım. Duş ve hayatı sorgulamak. Gerçekten öyle. Mükemmel birşey bu.
duştayken hayatın anlamını değilde gelecek güzel günlerin nasıl şekilleneceğini düşlemek daha güzeldir.
hayatın anlamını sorgulamak için en uygun an ise yağmurda ıslanarak yürüdüğünüz andır.
2 gün önce duşta düşerek seramik parçasına denk gelen elimin parçalanmasıyla birebir yaşadığım süreçtir.
ya elimi değilde gırtlağımı kesseydim aynı seramik parçasıyla.
belli bir süre kimseyle konuşulmadıgı dolayısıyla da tam anlamıyla yalnız kalındıgı için sıcak suyun da verdiği gevşemeyle kişinin iç sesini rahat dinlemesi sağlanır. böylelikle hayatın anlamı, sevgilinin neden gittiği, ahiret, ölüm gibi kavramlar düşünülebilir.
Aslında çok önemli bir konudur bu. Çünkü duş sırasında zihnin neredeyse hiçbir meşguliyeti olmaz. Bu durum duşla sınırlanamaz tabii ki. Tuvalette de olur bu durum. Ama içinde bulunulan durum itibariyle duş daha saygıdeğerdir tabii*... Gün içinde, insan sürekli bir şeylerle meşgul olur. Özellikle de maddi sıkıntısı varsa. Çünkü maddi sıkıntı, sadece iş saati değil, onun dışında da sıkıntı demektir. Geçim derdi, hayatta kalma savaşı insanları zihinsel olarak köleliğe iter ve insanlar karın tokluğundan başka bir şey düşünemeyecek duruma gelir. Bu durumlarda dindarlık da artar. Fakat bu ayrı bir konu. Fakat duş, bunların hiçbiriyle alakalı değildir. Duşta tüm bu anlamsız meşgalelerden uzaklaşırız. işte o zaman, beynimiz boş durmaz. Sorular sorar. Anlamsız gelir hayat. "Ulan" dersiniz; "Ne için yaşıyorum ben? Yıllardır yaşıyorum, ne yaptım? Ne yapmalıydım?" işte, böyle böyle hayatın anlamını sorgularsınız. Eğer, benim gibi öğrenciyseniz, yani hayatınızın tüm sorumluluklarını elinize almadıysanız daha rahatsınızdır tabii... Duştan sonra da devam edebilir bu sorgular. Ya da günlük meşgaleleriniz azsa... Ancak bu meşgaleler maddi seviyeyle bağlantılı değil. Çünkü zenginlikle beraber hedefler, sıkıntılar da değişiyor. Karın tokluğu değil ama, şirketin durumu oluyor belki de bu meşgale. Benim bahsettiğim boşluk, çok önemli bir zaman dilimi içinde elde ediliyor. Bu da hemen hemen lise zamanına denk gelir. 13/14 - 17/18 yaşları arasında birey yavaş yavaş aklını kullanmaya başlar. Daha rasyonel düşünebilir. Ve bu yaşlardaki çoğu genç için henüz geçim derdi, ekmek parası gibi şeyler çok fazla düşünülmez. Bunun yerine karşı cins ve arkadaşlarla ilişki, entrikalar vs. akılda yer tutar. Fakat tüm bunların yerine felsefe de geçebilir. işte felsefe bunların yerine geçebilmişse, o bireyin hayatı tamamen farklı bir yol alır. Kimileri 'dava adamı' olur. Kimileri filozof olur. Değişkendir bunlar. Bir dakika! Konu duş değil miydi lan? Yuh! Felsefeye nereden geldim lan ben? Kendimi buradan tebrik ediyorum. Bu da Yûce Allahü Teala'nın bir hikmeti olsa gerek.
duşun, hayatın kirinden arınmaya benzeten kişilerden oluşur. genelde anadan doğma olduğunuz için, savunmasız ve utanan kul yargıları olur içinizde. ve dinsel yönden düşünürsünüz. suyun altında kalıp, saatlerce kendinizle hesaplaşırsınız.
matematik sınavında, cevapları biliyormuşcasına sorulara hızlı hızlı göz atmak gibi birşeydir. binevi duş = "ha" yat formülünü bulan kişiler bu sorgulamayı yaparlar. diğerleri için bunlar teferruattır. salla başı al maaşı.