erkeklerin bir kızla konuşurken bile giremediği bir ciddiyete girip, adete bir filazofmuşcasına hayatının nereye gittiğini ve ne için yaşadığını sorgulama eylemidir. çoğu duştayken bunu bulduğunu sanar ve hayatına bu yönde devam edeceğini söyler, fakat duştan çıkılınca kendine verilen söz unutulur ve gerçek yaşama hızlı bir dönüş yaşanması olayıdır.
otoriteler bize çocukluğumuzdan beri "yıka ve çık" mottosunu önerdi efendim. henüz o kadar tangolaşamadık malesef. arada mala bağlayıp, dalıp düşündüğümüz olmuyor değil köpüklere gark olan bünyemizle ama normalde, hiç standard dışına çıkmadık.
insanlar duştayken temizlendikleri için sanki manevi olarakda yaptıkları yanlışlarında yıkandığı suyla beraber akıp gittiğini düşünür ve hayatını daha az yanlışssızlığa yönlendirebilmek için düşünmeye başlar. ama tabiki de duşdan sonra unutur çünkü denildiği üzere kendisini ve aldığı kararı meşgul edecek bir çok meşguliyet vardır. Bu böyledir.*
duş alırken hayatın anlamını sorgulamaktan ibarettir. ancak yatağa girdikten uykuya dalıncaya kadar geçen süredeki sorgulayış her ortamın üstündedir. duş tuvalet kalabalık bir otobüs durağı yahut tenha bir otobüs hepsi sorgulamaya müsait mekanlar olsa da o an bambaşkadır.
matematik sınavında, cevapları biliyormuşcasına sorulara hızlı hızlı göz atmak gibi birşeydir. binevi duş = "ha" yat formülünü bulan kişiler bu sorgulamayı yaparlar. diğerleri için bunlar teferruattır. salla başı al maaşı.
duşun, hayatın kirinden arınmaya benzeten kişilerden oluşur. genelde anadan doğma olduğunuz için, savunmasız ve utanan kul yargıları olur içinizde. ve dinsel yönden düşünürsünüz. suyun altında kalıp, saatlerce kendinizle hesaplaşırsınız.
Aslında çok önemli bir konudur bu. Çünkü duş sırasında zihnin neredeyse hiçbir meşguliyeti olmaz. Bu durum duşla sınırlanamaz tabii ki. Tuvalette de olur bu durum. Ama içinde bulunulan durum itibariyle duş daha saygıdeğerdir tabii*... Gün içinde, insan sürekli bir şeylerle meşgul olur. Özellikle de maddi sıkıntısı varsa. Çünkü maddi sıkıntı, sadece iş saati değil, onun dışında da sıkıntı demektir. Geçim derdi, hayatta kalma savaşı insanları zihinsel olarak köleliğe iter ve insanlar karın tokluğundan başka bir şey düşünemeyecek duruma gelir. Bu durumlarda dindarlık da artar. Fakat bu ayrı bir konu. Fakat duş, bunların hiçbiriyle alakalı değildir. Duşta tüm bu anlamsız meşgalelerden uzaklaşırız. işte o zaman, beynimiz boş durmaz. Sorular sorar. Anlamsız gelir hayat. "Ulan" dersiniz; "Ne için yaşıyorum ben? Yıllardır yaşıyorum, ne yaptım? Ne yapmalıydım?" işte, böyle böyle hayatın anlamını sorgularsınız. Eğer, benim gibi öğrenciyseniz, yani hayatınızın tüm sorumluluklarını elinize almadıysanız daha rahatsınızdır tabii... Duştan sonra da devam edebilir bu sorgular. Ya da günlük meşgaleleriniz azsa... Ancak bu meşgaleler maddi seviyeyle bağlantılı değil. Çünkü zenginlikle beraber hedefler, sıkıntılar da değişiyor. Karın tokluğu değil ama, şirketin durumu oluyor belki de bu meşgale. Benim bahsettiğim boşluk, çok önemli bir zaman dilimi içinde elde ediliyor. Bu da hemen hemen lise zamanına denk gelir. 13/14 - 17/18 yaşları arasında birey yavaş yavaş aklını kullanmaya başlar. Daha rasyonel düşünebilir. Ve bu yaşlardaki çoğu genç için henüz geçim derdi, ekmek parası gibi şeyler çok fazla düşünülmez. Bunun yerine karşı cins ve arkadaşlarla ilişki, entrikalar vs. akılda yer tutar. Fakat tüm bunların yerine felsefe de geçebilir. işte felsefe bunların yerine geçebilmişse, o bireyin hayatı tamamen farklı bir yol alır. Kimileri 'dava adamı' olur. Kimileri filozof olur. Değişkendir bunlar. Bir dakika! Konu duş değil miydi lan? Yuh! Felsefeye nereden geldim lan ben? Kendimi buradan tebrik ediyorum. Bu da Yûce Allahü Teala'nın bir hikmeti olsa gerek.
belli bir süre kimseyle konuşulmadıgı dolayısıyla da tam anlamıyla yalnız kalındıgı için sıcak suyun da verdiği gevşemeyle kişinin iç sesini rahat dinlemesi sağlanır. böylelikle hayatın anlamı, sevgilinin neden gittiği, ahiret, ölüm gibi kavramlar düşünülebilir.