Bazen siz kendinizi bazen de çevre faktörleri sizi bu hale getirebilir. Birinin ölümü, gidişi, kayıplar sizi yıpratmaz. Dik duruşunuzun bozulmaması için belki de en önemli şeydir. Ama bu lanet dünya perdenin arkasından bakınca bile can yakarken çıplak gözle bakmak göze mil çekmek gibi gelir. Ve zaten sonra o donuk bakışlarınız çevreyi rahatsız eder insanlar önce size kızar sonra da giderler. Sanıldığı kadar iyi bir şey olması için onu nasıl yöneteceğinizi, dozunu ayarlamanız gerekir.
Sürekli insanlar tarafından bir olayı neden umursamadığınız veya bir olaya neden gerekli ilgiyi göstermediğiniz konusunda suçlanıp durursunuz. Herkes hakkınızda bir yargıya ulaşır hadsizce. "duygularını gösteremiyor." falan derler ama esasında sizin gösterecek bir duygunuz yoktur.
Sevgilin telefonun ucundan hönkürerek ağlarken hiçbir şey hissedememektir. teselli ederken yapmacık olmaktır. işin kötü yanı bu hissizlik çok korkutuyor. üzülebilmek istiyorum bazen.
En sonunda dayanamayıp ayrıldı zaten. Ve yine üzülmedim. ama bu hissizlik canımı yaktı. Ve yalnızlık.
bu durumda sanki dünyanın dışında kalmış,sadece onları gözlemliyormuş hissine kapılırsınız.çünkü hayatın içinde olanlar gibi acı çekmez,onlar kadar mutlu olamazsınız.sık sık aklınıza eski haliniz gelir -ne oldu da böyle oldu? sorusunu sıklıkla kendinize sorar ve hepsinde de tatmin edici bir cevabı kendinizden alamazsınız.eskiden film izlemek dahi sizi mutlu ederken,şimdilerde hiçbir şeyin mutlu edememesi ve bunu biraz geç de olsa fark etmeniz canınızı sıkar.Yaşanacak en kötü şeylerden biridir duygusuz olmak.