duygusallığın dayanılmaz ağırlığı altında ezilendir. oturduğu yerden kalkmadan küfür edip, ota boka sinirlenen bir insan olamamıştır hiç. gördüğü, tanıklık ettiği, yaşadığı şeyleri kafasında evirip çevirirken içine bir yumruk oturmuştur çoktan. hissedebildiği için, sağolası duyguları sayesinde bir çoklarının lafta acıdığı insanlar için sosyal hizmetlere katılır. düzen değişsin diye daha çok okur, daha çok dinler. yazar, çizer, besteler. içini kavuran şeylerin akıp gitmesi, başka insanlarla da buluşması için gelir sözlüğe dili döndüğünce isyanını, duygularını haykırır... ama yok nomerodan duygusallıksa yapılan, çükünün istikametinde ayak yapıyorsa ortalıkta, ona amerikan atasözleri ile seslenmek isterim ben de** haa bir de arkadaşım var, boksör. çok pis dalar ha!
birçoklarının birçok ortamda yaptıkları durum. şu sözlük ortamında da çok mevcut bu durum. evsiz insanlar soğuktan dolayı donarak ölüyor, bizim abimiz/ablamız ise hala oturmuş hikaye yazıyor. ağlak ağlak bir şeyler anlatıyor.
"lan öküz" diyesim geliyor. "tek derdin bu mu sanıyorsun? insanların tek derdini apışarasına giden yolda atılan her türlü adım mı sanıyorsun? dayamışsın sırtına kalorifere, önünde sıcak çikolatan, ahkam kesiyorsun. eleştiriyorsun her bir boku. filmleri, romanları, şarkıları, kavramları. işin s.ikik tarafı ise şu; hayatında bir kez olsun ne bir beste yapma cesaretin olmuştur. ne bir film çekme hayalin, ne de bir sayfalık bir hikaye kurgulaman.
sen, dans eden bir pislik olarak tüketmekle meşgulsün. o kadar obursun ki, bu tüketim esnasında yemiyorsun sadece. ceplerine doldurup, yerlere döküyorsunh. sistem; sen gibiler sayesinde ayakta kaldığı için, sen de yaşamına devam ediyorsun. ağlak şiirlerin ve sen. gerçeklerin ise fezaya gideli çok olmuş.
sen hayatı apışarandan ibaret sanıyorsun. yok dostum. inan ki öyle değil. bu soğuk havada bir saat dışarıda bekle, neyin değerli olduğunu anlarsın."
ve unutma; yalanlar gerçeklerden daha az can yakar.