Duygusal erkek hem kendi hem de karşısındaki insanlsrın duygularını tanıyıp anlamlandırabilen erkektir. Salya sümük ağlayan, kırılgan, alıngan kişi olarak yorumlama hatasına düşmeyelim.
Gerçek sanatçılar da duygusaldır hem de ileri boyutta. Ve ancak bu şekilde iş üretebilirler. Her ne kadar yaptıkları işin matematiği önem arz etse de...
ben bir kadın olarak erkek benden üstün olmalıdır felsefesine inanıyorum.
bu açıdan bakınca erkek az ağlamalı ve az duygusal olmalı sonucu çıkıyor.
yani duygusal olacak ve ağlayacak kişi benim.
aslında erkeklerin bu durumunu da şekillendiren kadınların tutumu.
erkekte garibim programlanmış robot gibi öyle mi olmalıyım böyle mi olmalıyım diye devreleri yakıyor.
ataerkil kültürün hüküm sürdüğü bu topraklarda değer görmeyen erkektir. kimi kadınlara göre erkek dediğin gülmez, ağlamaz, duygularını belli etmez. sonuç odaklı ve kodumu oturtan bu erkeğimiz üstüne üstün kavgacı da olmalıdır. bu özelliklere sahip değilsiniz kimilerinin gözünde erkek bile değilsinizdir.
sanıldığının aksine kadınların beğenmediği bir erkek tavrı değildir. çünkü erkek rol kesmek için duygusal olmaz. harbi olur. ha yanlış anlaşılmasın her kadın da zaten duygusallığı koz olarak kullanmaz. erkek adam ağlamaz derler. hayır. erkek adam ağlar. ama her şeye ağlamaz, ota tüye ağlamaz asla. güçsüz değildir. bu zamana kadar güçlü kaldığı için içlenmiş de olabilir. korur kollayıcıdır duygusal erkek. sahiplenmekten kaçmaz.
Tanrının belalarıydı bunlar. Doymak nedir bilmiyorlardı, tanrının bütün nimetlerine rağmen içten gelerek şükür etmiyorlar hala başkalarının nimetlerine bakarak tanrıya sitemde bulunuyorlardı.
Başlarda bu güruhun ruhunun bir gün doyacağını düşünen tanrı ne istiyorlarsa verdi, verdi, verdi, verdi.
Tanrı yorulmazdı ama insandan bir şeyler almadan bir seyler vermekten haz etmezdi.
Bu yüzdendi en sevdiği peygamberine peygamberlik vermeden önce anne ve babasını alması. Bu yüzdendi toplumun kalbine iman ateşi vermeden üç oğlunu alması.
Bu güruhtan da bir şeyler almaya başladı tanrı. Ama bu adamlar buna dayanamadi ve telef olmaya başladı.
işte tanrı bu adamlara dayanabilmeleri için gözyaşı verdi. Artık ağlayarak dayaniyorlardı bir şeylere.
Ağlayarak dua ediyorlardı.
Almaya devam ediyordu tanrı, en sevdiklerini sevebileceklerini umutlarını hayallerini bir bir ailesini malını güzelliğini yaşama sevincini...
Ne kalplerindeki boşluk, ne kaybedilenlerin ve kaybedilecek olanlarin yüzünden akan gözyaşı, ne bitmeyen mutsuzluk ve umutsuzluk hâli bunlarin sucuydu.
Bu kadar masumken bir de Tanrı almaya başlayınca
Kaçılan insanlar olduk.
Daha çoğuz aslinda ama malum aylardan kasım, hava karanlık. Birilerimiz bir yerlerde oturup tavuk döner yemekle meşgul.
Ota boka alınan erkeklerdir. Meraktan boyun 167 iken askere alınabiliyor musun diye sormustum adam 3 gün trip atmıştı. Bu kadar da kırılgan olmayın lütfen. Her şeyi sizinle alay etmek amaçlı yapmıyoruz.
90'larin ortalarında hayatıma giren düş sokağı sakinleri isimli düş hırsızları resmen 10 küsur yılımı yediler. Bir ara öyle bir duruma geldim ki ( hatta geldik arkadaş grubu olarak) bulutlar bugün neden şekilsiz diye tribe girip bunalım müziği yapardık güneş görmeyen odalarda. Çok şükür kurtulduk o kafadan ama duygusallık yerine göre her erkeğin giymesi gereken bir şile bezi gömlektir.
Duygusal erkek denince insanların ilk aklına gelen; alıngan, ağlak bir tip.
Aksine dışardan sert görünenleri de bulunmakta. Biri de babamdır. O vakur duruşuyla duygularını pek belli etmez.
Ama bilirim yüreğini, çok merhametlidir. Nerde bir mazlum görse dayanamaz, Elinden gelen her yardımı yapar. Annesi vefat ettiğinde bir damla dahi gözünde yaş görmedim. Ama bir anı vardı ki; uzaklara baktığı o an, gözyaşlarının içine aktığını farkettim.
Kısacası, adamdır.