Mutsuzluk! Mutsuzluk üzerimize atılmadı, üstümüze çullanmadı, yavaşça sızdı,neredeyse tatlılıkla sokuldu. Büyük bir dikkatle yaşamımıza, hareketlerimize,saatlerimize , odalarımıza işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat,reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı,incecik,zorlu mutsuzluk,tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklıklarını,dizilmiş oyun kağıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damyalan suyun içine girdi. Mutsuzluk bizi tüketti! Duygusal arayıştan bizleri vazgeçirdi. Eylemsizleştirdi. Rönesans'ımızı bekleyen gençliğinin tam ortasında mahsur kalmış bireyleriz. Kim buna sebep oldu?
En son ''Benden bir beklentin olmasın.'' diyen platonik aşkımın dediği bu cümleyle duygusal arayıştan vazgeçip ''Bari arkadaş olalım'' kısmına geçişim. Lanet okudum.