aniden tuhaf duyguların hücumuna sebep olabilen kelebektir.
içime sığmayıp dışarı çıkmak isteyen kelimeleri azad etmek için oturdum masanın başına ve başladım bir kâğıt üzerinde duygulara özgürlüklerini vermeye. ilk satırlar bitip de düşünmek için başımı kaldırdığımda kahverengi üzerine siyah desenli bir kelebek gördüm duvarda. Duvara konmuş, çevresindekilere kayıtsızca kanatlarındaki desenleri sergiliyor, hareketsiz duruyordu.
Kelebeklere yaklaşsanız da siz onlara dokunana kadar keyiflerini bozup uçmazlar. Ben çevremde olup biten her şeyle böylesine mücadele ederken, kafama takıp düzeltmek için çabalarken onun kayıtsızlığını ve rahatlığını kıskanıp, rahatını bozmaya, kelebeği duvardan uçurmaya karar verdim ve parmağımla kovalamak için elimi kaldırdım.
Ama öylesine donuktu ki, bir an aklıma orada ölmüş olabileceği geldi. Ya ona dokunduğum anda kanatlanıp uçmak yerine süzülerek yere düşerse? Ya ona dokunduğumda zaten bir günlük ömrünün bittiği ve orada sessizce ölüp gittiği gerçeğiyle karşılaşırsam? Birden bundan neden böyle çekindiğim geldi aklıma, böyle hayal kırıklıklarına alışmış olmam gerekirdi zaten. Neye heyecan duysam, neyi dokunuşumla, çabamla canlandırıp hareketlendirmek istesem; kimi zaman kızgın bir bağırış kimi zaman acı bir gülümsemeyle bana 'bunun için çok geç olduğu' söylenmedi mi? Belki de bu kelebeği uçurmak için bile 'çok geç' idi artık. Hevesiniz de kursakta kala kala alışıyor ve bir daha kabarmaya bile tenezzül etmiyor bir süre sonra. Hele de arzu ettiğiniz her şeye ve her duyguya sahip olabilmek için çok ama çok mücadele etmek zorundaysanız ve o, karşınıza artık ondan siz keyif alamayacak kadar yorgunken çıkıyorsa...
Tekrar kelebeğe diktim gözlerimi. Bir böceğin ölmüş olma olasılığını düşünüp ona parmak ucuyla dokunamamak bile böylesine derin yaraları, cevapsız kalan beklentileri pat diye su yüzüne çıkarabiliyorken, hayatımda yer kaplayıp sonrasında kapıyı çekip gitmiş insanlara tekrar merhaba demek, onlarla bıraktıkları izlerin, sahip oldukları değerin ve benden alıp götürdüklerinin kritiğini yapmak; kim bilir hangi söylenmeyenleri söyletecek, hangi düşünceleri su yüzüne çıkaracaktı. Düşündüm, en büyük travmaların ardından, en berbat gecenin sabahında bile güne gülerek başlayan ben, şimdi tebessüm edemeyecek kadar yorgundum. Bu yüzden eski defterleri açmak, telefonu elime almak yerine sadece kelebeği kovmak kolay geldi bir anda, parmağımla kanadına dokundum.
Keyifsizce havalandı kelebek, bir tur attı başımın etrafında, dakikalardır onun ölüp ölmeme ihtimali ile çelişkilere düşüp duran budala halime bakıp bir yay çizdi burnuma doğru. Sonra da uzaklaştı benden. Anlaşılan kelebek olarak geçirdiği yegâne günü daha fazla benimle harcamamaya karar vermişti.