bir yılmaz güney filmi.. daha iyisini yapabilirdi dediğim ve çoğu sahnesininde seslendirmeden tiksindiğim film.. bence ilerki yıllarda daha iyi seslendirilip piyasaya sürülebilir.. kopukluklar var, neyi ne kadar eleştirdiği kadar, neyi ne kadar anlatabildiği de önemsenip, değerlendirilmesi gereken film.. baş yapıt, şaheser vb. den ziyade, iyi bir film denebilir..
özlem tekin'in öz albümünden bir şarkı. sözlerini aşağıda görebilirsiniz:
Sevgi birikti yüreğimde bir alev
Alevden bir küre
Ellerimden gözlerimden akmak ister
Birine, birilerine
Sevgi birikti yüreğimde bir coşku
Coşkuyla bir buse
Sormadan çekinmeden konmak ister
Birine, birilerine
Korkar olmuş insanlar sevmekten
Ayıp olmuş sarılmak
Utanç olmuş dile getirmek
Kaçar olmuş insanlar sevilmekten
Duvar örmüşler kalplerine
Yasak etmişler beni
1983'te fransa'da cekilen yilmaz guney filmi.
hapishanedeki cocuklarin yasamlari anlatilmaktadir. ancak bu yasamda aclik, tecavuz, kufur, dayak, pislik kisaca siddete ve insandisiliga ait her sey vardir. tek istedikleri baska bir yere nakil olmaktir. oyle ki pencerelerinden aya bakip, kucucuk avuclarini acip dua ettiklerinde allah'tan tek istediklerinin baska bir yere gitmek oldugunu soylerler. filmin sonunda ayaklanirlar, amaclarina da ulasirlar, ancak gittikleri yer onlari ne derece tatmin eder, siz dusunun...
filmde cocuklara yogunlasilmistir. ama kadinlar ve yaslilar da ayni bolgede kalmaktadir. ikisi de hapiste olan, hatta okula yeni baslayan bir kizlari da olan idam mahkumu iki kisinin dugunu olur. mutluluk sezersiniz gozlerinden, 'iyi ya, olumlu seyler de varmis filmde' dersiniz. dugunun hemen ardindan damatligiyla adami asarlar, sonra da beyazlar icindeki gelini...
siyasi suclularin ayaklandigi anda kadinlar kogusundaki bir kadinin dogumunu da canli canli, hayretler icinde, bu konuyu isleyen bir suru belgeselde bulamayacaginiz bir cekimle izlersiniz, inanilmazdir.
kadinlarin hamamda nasil tras olduklarini gorursunuz.
cocuklardan birine 'sen kiz misin yoksa, ac goster lan!' der gardiyanlar. cocuk acar, gosterir, gosterir yani, yalniz gardiyanlara degil size de gosterir.
her turlu kufuru duyarsiniz.
tecavuze ugrayan cocugun el arabasiyla giderken, arabaya monte edilmis kamerayla cekilmis goruntu de cok etkileyici olmustur.
bir de gardiyan cafer faktoru vardir ki, filmi onunla izleseniz, yani o anda yaninizda olsa, emin olun, size 'abi etme, eyleme. film o ya, vallahi bak, rol yaptim rol. ben oyle biri degilim. ne olursun bak oturalim, konusalim, aslinda ben iyi bir insanim, colugum cocugum var benim, kiyma bana... ' diye yalvarsa da dayanamazsiniz, kafasina kafasina gecirip oldurursunuz. ha bir de onun filmde cocuklara yaptigi gibi tecavuz eder misiniz, ben bilmem, karismam...
(askeri liselerde ogrenciler arkadaslarini kogusta, kisimda falan, aniden gelen komutanlara karsi uyarmak icin 'arkadaslar cafer! ' derler. o cafer'in nereden geldigini de boylece gormus oldum... )
filmdeki tek olumlu karakter tuncel kurtiz 'dir. onun da sonu olumlu olmaz zaten.
uzun lafin kisasi, filmi agziniz acik izlersiniz, biterken de agziniz aciktir. nasil bir tepki vereceginizi sasirirsiniz. bacaklarinizi gogsunuze ceker, oylece kalakalir, halinize sukredersiniz. tum bu yasananlarin gercekligi, yasanmisligi da sizi ulkenizden sogutur mu, sogutmaz mi ben bilmem, karismam... ama gece yarisi ekspresinden bence cok daha etkileyicidir...
filmden kimi kareler:
''oğlum bak dikkat et, buraya erkek girersin oğlan cikarsin.''
''burası dördüncü koğuştur benim abim
bak camları yoktur, kırıktır
ne bacası tüter, ne de sobası
her neyse benim abim
ver bir cigara zuladan yanalım
burası dördüncü koğuştur benim abim
ikinci adresimiz
allahımızı sorarsan adı gardiyan cafer
lakabı kel onbaşı
peygamberimiz dersen o da ekipbaşı
her neyse benim abim
ver bir cigara zuladan yanalım... ''
''cezaevine mufettis gelir...
- dikkaaaayt
mufettis: guzeeel, cok guzel, bunda et yok mu et?
- bugun yok efendim.
m: etsiz olsun, yine de guzel, boyle de guzel. bakin bakin, cok iyi degil mi kumandan?
kumandan: gercekten guzel.
m: mercimekte demir vardir zaten. kalorisi de, gidasi da boldur. oyle degil mi cocuklar?
cocuklar: saoooool
m: yemekleri her gun kontrol ediyor musunuz?
- ediyoruz efendim
m: kac asciniz var?
- 1 sivil ascimiz var efendim, 2 de mahkumdan yardimcimiz, cocuklar var sonra.
m: guzeeel, cok guzeel.
- ancak, kazanlarimiz eski efendim, eksik de, yetmiyor, buna ragmen idare ediyoruz.
m: idare edeceksiniz tabiii, kemerleri sikmadan kalkinma olmaaz. memleketini seven herkes kemerlerini sikacaaak. cezaevleri ise 2 misli fazla sikacaaaz, o kadaaar...
ve mufettis gider...
gardiyan: ulan anasi sikismisleeer, ulan essoogluessekleeer, adam size mercimek diyor, siz sagolun diyosunuz. mercimekle sagolun ne ilgisi var ulan. ibneler.
dayak baslamistir...
c: agzimizdan kacti.
g orospu cocuklariii, pust, agzinizdan kacti ha? agzinizdan kacti ha?. ibneee. mercimek sagol ne demek ulan? mercimeeeek siziiiiin ananizi siksiiiiiin. mercimek siziiin ananizi siksiiin... ''
kacmayi basarip, cabucak yakalanan, hapishaneye geri getirilen ziya'nin sozleri bir de...
''bizim için hayat hiçbir yerde kalmamış. hiçbir yerde...
babam olsaydı da, anam olsaydı da 100 sene ceza yeseydim. 100 sene...
karabaş da öldü. dışarda yalnız kaldım, yapayalnız...
...dışarda da hayat yok, kimse kimseye bakmıyor. herkes koşuyor, herkes telaşla koşuyor. nereye koşuyor?
anam bana yavru kuşum, güvercinim derdi. ne güzel saçları vardı anamın.
beni okşardı, beni bağrına basardı. bana yavru kuşum, güvercinim derdi. güvercinim...
karabaş da öldü, herkes ona topal orospu derdi. beni ne çok severdi, ne çok... ''
bu film sizi özellikle rahatsiz etmek için yapılmıştır. filmin her sahnesinde, her karesinde rahatsız olacaksınız. bu film izleyip geçeceğiniz bir film değil. kemiklerinize işleyecek. şaban gibi çocukların yaşadıklarını yüzünüze vuracak.
baskı, yıldırma, tevacüz, tecrit....
tarafsız mı? değil tabiki. tarafsız olması da beklenemez zaten. fakat filmde anlatılanların yaşanmadığını kim iddia edebilir?
yılmaz güney sinemacılığını konuşturmuştur bu filmde. filmdeki oyuncular ikisi hariç * tamamı hayatlarında ilk kez kamera karşına geçen oyuncularlardır.
sinematografik açıdan da oldukça başarılıdır.
hele vurulmadan önce şabanın el arabasıyla yürüdüğü sahne döneminin çok çok ötesindedir.
--spoiler--
Bu filmde anlatılanlar, yaşanmış olayların yeniden harmanlanmasıdır. Onlar, kan, ateş ve gözyaşı içinde, duvarların karanlığında ışığı ve suyu aramışlardı... Bu filmi onlara, el yordamı ile ışığı ve suyu arayan küçük arkadaşlarıma adıyorum."
( Yılmaz Güney )
Kadınlar ve erkekler, adli ve siyasi tutuklular,
...ve çocuklar, çocuk koğuşu; hapishanenin köleleri.
Dördüncü koğuşun çocukları. Dördüncü koğuşun çocuklarının sefaleti. işte koğuşun kırık camları, hırsızları, katilleri, terk edilmiş çocukları...
Ay...incecik kavun dilimi gibi ay...umut ve özlem... Şişko'nun, Şaban'ın ve diğer çocukların elleri tanrıya doğru açılır. Derler ki, yeni ayı ilk gördüğünde dua eder ve dilek tutarsan, tanrı bunları yerine getirir. Çocukların hepsi tek bir dilek tutarlar: " Allah'ım beni daha iyi bir hapishaneye yolla." "Beni de Allah'ım."
Tüm çocukların dilek ve arzuları budur: daha iyi bir cezaevi. Buraya artık dayanamıyorlar. Şiddet, Dördüncü koğuşun angaryaları onları tüketmiş. Her şeyi kabul etmek zorundalar.Temizlik, mutfak işleri, kömür ve çöp taşıma, kısaca cezaevinin tüm angaryası onların eline bakar... Dayak, baskılar...onlar geçekten cezaevinin kölesidirler. Ancak umutları tükenmez. Başka bir cezaevine gitmeyi başarmalıdırlar...
--spoiler--
--spoiler--
"Duvar"ın çekim öyküsünü Yılmaz Güney şu şekilde anlatıyor: " Arkadaş filminden beri tamamen benim yaptığım ilk film bu. Kelimenin dar anlamıyla politik bir film yapmak istiyordum; propaganda yapmak, sloganlar haykırmak istemiyordum. istediğim; konunun günümüz Türkiye'si olması ve orda kalmasıydı. 1980 darbesinden beri 40 kadar ölüm cezası infaz edildi, binlerce kişi halen hapiste; o halde hapishaneyi anlatmak bir yerde Türkiye'yi anlatmak demekti, filme Türkiye'yi koymak demekti."
Güney, filmde olayları dolaylı olarak anlatma yolunu seçmiş. Hapishane gerçeğine onların gözüyle bakabilmek için filmin can alıcı noktasına başta çocuklar olmak üzere yetişkinleri de koymuş. Filmin salt bir propaganda aracı olarak değerlendirilmemesi için sanatsal bir anlatım arayışına gitmiş.
Senaryo yazmayı hapishanede öğrendiğini söyleyen Yılmaz, "Duvar"da önceki filmlerindeki, hikayeyi zaman sırasına göre çekme metodu ile, herşeyin önceden inceden inceye planlandığı senaryolar metodunun karışımını kullanmış. Çok ayrıntılı, oldukça iyi planlanmış bir senaryoya sahip olmakla beraber, bu senaryonun esiri olmamaya çalışarak, çekimler sırasında değişikliklere gitmiş. Özetle, "Duvar", miksaj aşamasına kadar kendi hayatını yaşamış.
--spoiler--
her sahnesi insanı geren bir film. hani diyorlar ya gerçeği insanın yüzüne vuruyor diye, işte öyle bir film bu. bazı sahnelerinden rahatsızlık duysam da anlatılmak isteneni yakalamak adına yapılması gerekliymiş sanırım.
önce örüp, sonra yıkma, sonra tekrar örme isteği uyandıran, araba ile hızla çarpılması özendirilmiş, örenlerinin gidip önünde ağladığı sonra ve kutsal kıldığı,