bilinçli haminneler birliğinin üyelerini tek tek ortaya çıkardığım için kendimle gururluyum. tek derdim onların güzelliklerinin bozulmaması idi; yani aslında kötü bir niyetim yoktu.
neden?
--spoiler--
öyle günlerde çay içip muffin, börek yemezler sadece,
--spoiler--
ve sebebi de devamında;
--spoiler--
bu birliğin gizliliği için bir paravandır
--spoiler--
tamamen iyi niyetle yıllardır söylüyorum; bakın ben gizlilik için kullanılan paravanın doğru olması gerektiği konusunda ihtisas yapmış adamım, bu konuda kitaplar yazdım ve illuminati dahil tüm birliklerde ve kurumlarda eğitim verdim. siklendim de.
ama siz dinlemediniz. yeter artık!
artık gizlilik ayağına o yağlı ve bol karbonhidratlı yiyeceklerden uzak durun. nereye kaçasanız kaçın sizi bulacağım. onları yemenize gönlüm razı olmuyor.
artık açıktan söylüyorum, misyonunuz umrumda değil. artık o yiyecekleri ye-me-yin!
çok çok uzun yıllar önce orta dünyanın ortasında bir yerlerde bulunan bir memlekette kurulmuş eski bir birliğin üyesi yazardır. bilinçli haminneler birliği işte bu haminneler öyle günlerde çay içip muffin, börek yemezler sadece, bu birliğin gizliliği için bir paravandır. onlar her zaman her koşulda bilinç bilinç bilinç derler ayırd etmeksizin. örneğin millet pornosunu izler feyzini alır işini görürken, onlar olayın özüne yoğunlaşır kağıdını kalemini alır notlarını tutar, gençler bilinçlensin diye uğraşır.
--spoiler--
elle tutulur olmasa bile beyinsel anlamda bilgi içerir.
--spoiler--
maalesef asırlar boyu sağlam durmuş birliğin sonunu getiren tespittir bu efendim, tası tarağı dökümanları muffinleri toplayıp gitmek vakti geldiğinin habercisidir. beyinsel bilgiyi herkes şey yapar 'elle tutulanını' yapamıyorsan git kendini çok sevdirmeden denir böylesine, denmiştir de.
(bkz: #18439160) kendisi sözlüğümüzün başöğretmeni gibidir. tüm yazdığı entyller elle tutulur olmasa bile beyinsel anlamda bilgi içerir.
sadece bilgi içerse başöğretmen denilemez tabi, bilginin yanında öğretici, hümanist, saygılı entryleri ile sözlüğümüzde gerçek bir başöğretmenidir bu arkadaş.
hem naif, hem hümanist hem de eğiticidir.
kendisinden, kendisini bozmamasını isterken aynı zamanda sözlüğe giren tüm 20 li yaşlardaki arkadaşları da entrylerini okumasını rica ediyorum.
kendisi tellioğullarından lütfü olabilir bilemiyorum adile naşit de olabilir. (karakterin adını unutmuş utanmadan bi de nickaltı yazıyor) ne demiş hakiki tosun paşa " tellioğullarını tanırım mert, güvenilir olurlar."
uludağ sözlük naif yazarlar birliğinin admini. ancak kendisi naifliği biraz esnetiyor. ara ara coşup "lan bi tüzük falan hazırlayın, üyelik şartlarını adam gibi yazın" falan diye delleniyor sonra naifliği aklına gelip "hadi yörüyün gidin la benden uzak olun" diyor.
doğrucu davut, açık sözlü bi tip. tipi tip. satır aralarını okuyan da bi yapısı var. o yüzden kasmayın küüüt diye söyleyin düşündüğünüzü.
son nick altı klişelerimi de yapıyorum:
badi tuşu olsa direkt ekleyeceğim, hep yazsın dediğim canciş yazarım.
kendileri sayesinde bir koleksiyona sahip olduğum için buradan binlerce teşekkür göndermem gereken uludağ sözlük yazarı.
nedir bu koleksiyon diye soranlara hemen söylemek isterim. ''eksi''
di mi düşündünüz; eksi ne la?
eksi be olm ya hani şu beğenmeyenler tarafından beğenmediklerini belirtme butonu var ya o. nick altına yazdığım entry tam 47 eksi oy almış, olm dedim sapığın mı var nedir la bu durum?
dedi ki; bak yine cümleyi eksik kullandın, sapıkların mı var diye soracağdın.
şimdi kendisini buradan düzeltmek isterim, bak arkadaşım, şimdi ben sapık derken sözlüğün genel anlamda yaş ortalamasına paralel abazanlıktan dem vurmak istemiştim. yani öyle niyeti bozuk ciddi anlamda sapık değil. ama sen bunu ciddiye aldın sanıyorum.
yanlışım varsa düzelt!
yoksa o toy çocuklardır yani hemen küfre meyletme. dertleri vardır, sabuna alerjisi olan vardır, hani şu başlıkta yanlış belirtilen; (ortama guzel kadin girince erkeklerin mallasmasi) özgüveni eksik adamdır, yaşı daha ergenliğin başlarında olan sivilceli gençtir ne bileyim hemen sapık yaftası yapıştırmak hoş gelmedi bana.
neyse önemsiz ayrıntıları geçip işimize bakalım. sahi ben sana ne yazacaktım yahu.
bak yeaa koleksiyon felan dedik ne yazacağımızı da unuttuk. neyse daha yolun başındayım bu koleksiyon işinde, hatırlayınca yine yazar, eksi bahçemi biraz daha yeşillendiririm.
martı sever yazar.
akşamları işten çıkıp martılara gün içinde yenmeyen ekmekleri, pastanede kalan simitleri filan götürüp hiç üşenmeden atıyor. yaz kış dinlemiyor, durduramıyoruz yani.
geçen gün yanına gittim baktım sahilde yine martıları besliyor. arkasından gidip korkutayım, şaka olsun dedim. yaklaştım yaklaştım tam 2 metre kala arkasına bir döndü ve hiç ummadığım bir hakarette bulundu bana; yüzüme simit fırlattı.
ayıp lan dedim, şaka yapacaktım kötü bir niyetim yoktu, neden eline geçen ilk şeyi fırlattın ya taş filan olsaydı ne yapardım ben.
olm dedi ben onu sen arkamdan gelip korkutacaksın diye atmadım ki, ya niye attın dedim?
senin kaşlar kalın ve birleşik ya bir anda dönünce kaşlarını martı sandım dedi.
o gün bugündür aramız yok, bir daha kaşlarım yüzünden ölüm tehlikesi de geçirmek istemiyorum, aldırsam da hibinalara benzemekten korkuyorum. valla çok daraldım.
onun dışında; gördüğünü çalan hakemler vardır ya, bizimki de ondan işte. gördüğünü yazıyor ve asla perde arkasındaymış gibi davranmıyor. bir kere dürüst; net.
sonra dert ortağı, dinliyor, ciddiye alıyor, çözüm üretiyor. herkese böyle bir arkadaş lazım, ben bu türe gerçek insan diyorum.
