duruşmanın gerçek kesit havasına bürünmesine neden olan durumdur. gerçek kesit'i bilenler hatırlayacaktır. suça konu hayat olaylarının işlendiği ve çayın gırla gittiği amatör bir yapımdır.
az önce girdiğim asliye ceza mahkemesinde görülen bir yargılama esnasında tüm ekip çaya dadandı. çingil çingil çingil kaşık sesleri eşliğinde, yüzlerinde rahatlamanın bıraktığı tatlı bir tebessümle sanığı dinlediler.
+ evet (çingil çingil) seni (çingil çingil) seni dinliyoruz.
- efendim ben olay günü arkadaş...
+ sayın savcım kaçak mı bu çay?
- daha sonr...
% galiba ya, o kadar dedim yerli olsun diye!
- bağırdım ben durun de...
% hüpüüüürrrttt!
tabi çay bu. sigarasız olmaz. nasıl dayanıyorlar acaba diye düşünürken, sayın savcı kalktı yerinden salonu terk etti. yan odaya sigara içmeye gitmiş. duruşma devam ediyor bu esnada...
+ avukat bey herhangi bir talebiniz var mı?
- var hakim bey. bifincancay rica edeyim.
demedim tabi. diyemedim.
orası duruşma salonu. cübbesini içeride giydi diye avukata laf söylenir; sanığın, tanığın, mağdurun en ufak bir falsolu hareketinde uyarılır, maksimum ciddiyet beklenir. peki aynı özeni siz kendi hareketlerinizde arıyor musunuz? ne kadar salladınız şimdi sanığın anlattıklarını? hadi dinlediniz diyelim. bu mudur iş ahlakı peki? yaptığınız işe duyduğunuz saygı bu mudur? vatandaş geçirmez mi içinden "ben orada derdimi anlatıyorum, hakkımı arıyorum, cezalandıracağım belki götüm atıyor, adamlar önümde çay içiyorlar" diye. ayıptır yahu.
başıma bir şey gelmeyecekse türk milleti adına karar veren bir kurumun duruşma esnasında sergilemiş olduğu bu tutumu kınıyorum.