bir akşamüstü kadıköyün ara sokaklarında derin sohbetler edilir arkadaşlarla.parçalanmış hayatlardan konuşulur;travestiler,eşcinseller,kürtler,aşklar,terkedilişler,kazalar,ölüm...hafiften bir his yayılır içine.sohbet koyulaşır,bardaklar dolar boşalır.biraz kızarsın önceleri.düzene mi, tanrıya mı belli değil. değiştiremeyeceğin şeyler için saatlerini harcadıktan sonra evinin yolunu tutarsın.bir sen bir de yalnızlığın.o hafiften başlayan his iyice yayılır içine.ama tanımlayamazsın.eve gelir bir sigara daha yakarsın "bulvar kahvelerinde arabesk bir duman, sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere..." der ahmet telli o naif sesiyle "gidersen yıkılır bu kent..." der.bir ağırlık içinde.anlam veremezsin.kızgın değilsindir.sadece nedensiz bir kırgınlık kalır içinde...
Etrafınızdakiler tarafından bir türlü anlaşılamayan olaydır. Neden ne oldu neyin var vs soru yağmuru.
Halbuki hiçbir şey yoktur. Canınız kırgın hissetmek istemiştir. O kadar.
bende bunun saatleri bile mevcuttur. o saatler gelince kendimi kırgın hissederim çekilmem.
böyle de bir şey.
durup dururken, anlamsız bir zamanda aklıma sen gelince önce ne alaka lan diye düşünüp daha sonra onu özlediğini hissetmek. ona sarılmak istediğini farketmek, bir sigara daha yakmak.