işkence edildikten ciğerlerine hava basılması sonucu ölmüş ve daha sonra pencereden atılmıştır. bugün ölüm yıl dönümü olan ülkücü.yine kardeşin kardeşi vurduğunun en açık örneğidir.
orospu çocuğu komünistler tarafından büyük bir işkence sonucu öldürülmüş ülkücü şehit. tokat'ın zile ilçesinden çıkmış yiğit. tek suçu vatanını sevmekti. onu da çok gördüler.
üç gün boyunca ciğerlerine bisiklet pompasıyla hava basılıp daha sonra okulun camından aşağı atılarak öldürüldüğü iddia edilen ülkücü öğrenci.
akıl var mantık var.bu adamın ciğerlerine nasıl üç gün bisiklet pompasıyla hava basılıyor.ilk basılışta zaten adam ölür.harbiden desteksiz sallıyorsunuz yani.ama nasıl üç gün hava basılır bisiklet pompasıyla?böyle birşey olabilir mi?
ülkücülerin adına şehir efsaneleri uydurduğu birisidir.allah günahlarını affetsin.fakat bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava basılması gerçekten saçmalığın dik alası,daniskası.
Tokat' ın Zile ilçesinde doğdu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için "Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen" okuluna gitti. Fakat kızıllar bunu ona çok gördüler ve 23 Kasım 1970 yılında 22 yaşındayken onu şehit ettiler. Bu nasıl kindi Allah' ım, bu nasıl kin. "Dursun, kaldığı yurtta komünistlerin rahat vermemeleri üzerine eve çıkmaya karar verir. Bir ev bulur kendine, bir bodrum katı. Memleketine gidip kilim, yatak, sandalye, perde ve bir-kaç kap kacak alır ve Ankara' ya döner. O gün kilimini serer, yatağını koyar, tek odalı evinde tek penceresine perdesini asar ve evinin güzel olduğuna karar verir.
O akşam Dursun pek sıkıntılı uyur, erkenden uyanır, tekrar uyuyamaz. Okula gidip ders çalışmaya karar verir. Ve evden çıkar, bir simit alır, yiye-yiye yürür. Tarih 23 Kasım 1970, saat 07.30. Dursun başı önünde simit yiyerek yürüyor. Bir an bir sesle irkiliyor Dursun, bakıyor ki arkadaşları Selahaddin ve Hasan. Sohbet ederek yürümeye devam ediyorlar. Fakat peşlerine takılan 10 kızıldan haberleri yok. Bir anda çevreleri sarılıyor. Üçünün de kollarına giriliyor ve ayrı yönlere doğru götürülüyorlar.
Dursun' u da okulun 3. katına çıkarıyorlar. Dursun kapıdan içeri girmek istemiyor, fakat 5 kişiden biri Dursun' un sırtına bir tekme indirip odaya itiyor. işte üç gün süren işkence başlıyor. Dursun' un kırılmadık kemiği, patlamadık yeri kalmıyor ve en sonunda ağzından ciğerlerine bisiklet pompasıyla hava verilerek ciğerleri de patlatılıyor ve okulun 3. katının penceresinden aşağıya atılıyor. Ruhun Şad, Mekanın Cennet Olsun Ey Ülkü Yiğidi
bu ülkenin melekleri tarafından yine onlara yakışır bir biçimde öldürülmüştür. onlar yine melek olmaya devam edecekler ama evet. belki polise kurşun sıksa bugün kendisi ve düşündükleri daha çok kişi tarafından bilinirdi, anlaşılırdı da buralarda bazı gereksizler ahkam kesmezdi onun hakkında.
öldürüldüğünde sadece 22 yaşında bir türk genciydi. evin tek erkek çocuğuydu. aynı ülkede birlikte büyüdüğü, kardeşleri tarafından öldürülmüş binlerce türk gencinden sadece biri.
bunu hiçbir ideoloji açıklayamaz. dursun önkuzu'nun, mezara konulduğunda bile akan kanının hesabına hiçbir gerekçe olamaz. olmamalı. sağ-sol davası yüzünden öldürülmüş binlerce gencin hikayesi yılanla, adamın hikayesine benziyor.
vakti zamanında yaşlı bir adam varmış. çok fakirmiş. o kadar fakirmiş ki ekmek alacak parası bile yokmuş.
birgün karşısına alim bir zat çıkmış ve ondan yardım istemiş. alim kişi, ona filanca yerde bir yılan olduğunu ve bu yılanın durduğu yerde hazine olduğunu söylemiş; "yılana benim adımı söylersen sana her gün bir altın verir. bu da sana yeter." demiş.
yaşlı adam, alim zat'a teşekkür ederek yılanın bulunduğu yere gitmiş. yılan, tıpkı alimin dediği gibi yaşlı adama altın vermiş. yaşlı adam, böylece gündelik geçimini, her gün yılandan almış olduğu altınla sağlamış aylarca.
gel zaman git zaman yaşlı adam hastalanmış. yanına, oğlunu çağırmış: "oğlum, filanca yerde bir yılan var. bana hergün altın veriyordu. ben ölürsem sen gidersin, benim adımı ve oğlum olduğunu söylersin. böylece sıkıntı çekmezsin." demiş. oğlu "tamam baba merak etme, tıpkı dediğin gibi yaparım." demiş ve yılanın yanına gitmek için hazırlanmaya başlamış.
adamın oğlu, yılanın bir hazine üzerinde olduğunu öğrendiği için "madem bir hazine üstünde duruyor. ben bu yılanı öldürür ve tüm hazineyi alırım. neden her gün ondan altın dileneceğim?" diye düşünmüş ve yanına bir bıçak alarak yılanın bulunduğu yere gitmiş.
ani bir hareketle yılanın kafasını, bıçakla kesecek iken yılan ondan daha hızlı davranmış ve onu sokarak öldürmüş fakat bu sırada yılanın kuyruğu da gelen bir bıçak darbesiyle kopmuş.
yaşlı adam ise birkaç gün boyunca hasta yatağında ne olup bittiğini anlayamamış. hastalığı geçince de oğlunu ve yılanı merak ederek, yılanın yanına gitmiş. yılanın oraya gittiğinde yaşlı adam, oğlunun ölmüş olduğunu görünce çok üzülmüş ve yılana ne olup bittiğini sormuş. yılan "senin oğlun açgözlülük etti. beni öldürmeye kalkıştı. ben de onu soktum ve öldürdüm." demiş.
bunun üzerine yaşlı adam utanarak ve üzülerek "oğlum yapmış bir hata. seninle kaç yıllık dostluğumuz var yılan. gel biz bu olayı unutalım, sen gene bana her gün bir altın ver yine eskisi gibi. yoksa ben ne yaparım? gel tekrar dost olalım" demiş.
yılan, bir süre durduktan sonra şöyle söylemiş; "sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı olduktan sonra var git yoluna biz seninle tekrar dost olamayız."
uludağ sözlük sınırları içinde kendisi hakkında rahmetli çok iyiydi, bir numaraydı, nur içinde yatsın yazdığınız zaman son 45908697 yılın en beğenilen entry sini yazmış şahış olarak ilan edileceksiniz, aslansınız kaplansınızdır.
eğer faşist itin tekiydi, diğer itler gibi geberip gitti derseniz, vay halinize pkkli sinizdir, kızılderelisinizdir, gaysinizdir, bukalemunsunuzdur ve hatta o.ç sinizdir.
askerle, polisle, vesair bir görevli ile, ya da toplumun sivil ya da resmi kurumlarından herhangi biri ile çatışmamış, karşıt görüşlü kişilerin saldırısı sonucu hayatını kaybetmiş bir üniversiteli gençtir. polise devlete askere kurşun sıkanlara *bile gençti yazıktı bu memleketin çocuklarına deme insanlığını gösteren bizim, bu merhuma saygıyı hak ettiğimizi düşünmek, karşıdakinin insani vasıflarını yitirdiğini farketmeyişimizden olabilir... hele bunu din adına yapıyorsa şeytandan aşağı olmalı ki o bile ölenin üzerinden elini dilini çeker.
bu ülkedeki teröriste bile terörist denmezken bu ne cüret ve kan yoksunluğudur. kızılay; acil beş ünite!
terörist olsa yaşamaya, ülkem demediği bir ülkede her adımını kutlamalarla atmaya hakkı olabilecek merhumdur. ama olmadı işte... dolayısı ile p, q ise terörist değildir.
lisedeyken mantık dersini kırmak eylemindekilere göre terörist olabilir. nihayetinde putlatırılmamıştır. ki şu bulunduğumuz ortamda bile bu çok belli oluyor buradan bakıldığında.
Emine Işınsu hanımefendinin Sancı adlı romanıyla hayat hikayesini anlattığı büyük şehit. dava adamı. ankara üniversitesinde boş bir odada ciğerlerine gözü dönmüş canilerce pompayla hava basmak suretiyle öldürülmüştür.
Bu ülkede Türk olmanın bedellerini ödeyen binlerce gençten biridir Dursun Önkuzu,Suçu sadece Türk olmaktır, Türk'çe (türk gibi demek için kesme işareti kullanılmıştır) düşünmektir Piçce değil!
tek suçu mücadelesini kalemiyle yapmasının yeterli olacağını düşünmesi ve karşıt siyasal görüşteki insanlarında aynı şekilde fikirsel sahada çatışcaklarını sanmasıydı ama öyle olmamış insanlıktan nasibini alamamış bi takım hayvanlar tarafından acımasızca öldürülmüştür ve bu şekilde şehit edilenlerden sadece biridir Dursun Önkuzu..
ülkücülerin sıçtığı yalanlara konu olan genç. ulan bir insanın ciğerlerine bisiklet pompasıyla nasıl hava basılır günlerce. zaten bir kere bunun nasıl başarıldığını aklım almıyor. gırtlaktan aşağıya mı sallamışlar pompayı.
hadi böyle yaptılar diyelim... peki bu olay nasıl oluyorda günlerce sürüyor. havayı ilk basışta ölmesi gerekir insanın. ötesi mümkün değil. var bir bit yeniği ama...ben içinden çıkamadım.
23 kasim 1970 tarihinde leninistler tarafından işkence ile öldürülmüş, suratı parçalanmıştır. gömülürken dahi kanı durmamış,kefenini kırmızıya boyamıştır. deniz gezmiş,mahir çayan,ulaş bardakçı'dan farklı olarak tek bir kişiyi bile öldürmemiş, tek bir kişiyi yaralamamış, devletin polis ve askerine kurşun sıkmamıştır.
"kurtuluş"u biri moskovada aradı diğeri orta asyada bir diğeri amerikada bir başkası mekkede kudüste şimdilerde avrupada sonraları çinde japonyada ararız
kurtuluşu kimse bu topraklarda aramadı.
her insan ölür öldürülür savaşlarca binlerce yiğit ölür öldürülür idealler gider idealler gelir
kurtuluşa giden yollar geçer yeni yollar eklenir..
baki kalan tek şey üstünde yaşadığın vatanın .
sonrada bu vatanda aynı sonuca varmaya çalışan başka idealler çıkartır delikanlılık çağında deniz gezmişi ,dursun önkuzuyu birbirine kırdırır toprağıda vatanıda insanıda alırlar senden.
kurtuluş ne türkçülükte ne komünistlikte ne avrupa birliğinde ne islamda ne amerikada yada başka biryerde.
"muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda zaten mevcut"
inançları için ölmektense,inançla yaşamak yaşatmak makbuldür.
bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava basılarak ciğerlerinin patlatılmasıyla mı öldürülmüştür; yoksa camdan atılarak mı öldürülmüştür karar verilsin artık. zira, hem sağcılar hem de solcular kendi arkadaşlarının ölüm şeklini abartıp efsaneleştirmeye bayılıyorlar gördüğüm kadarı ile! hayır, popma ile hava basılan adam en fazla bu işkenceye 4-5 dakika dayanır ardından ölür, yani günlerce ciğerine hava basılıp sonrada canlı canlı aşağı atılması hiç mantıklı gelmedi. belli ki bu işte de bir abartı var. ya ciğerleri işkencede patladı öldü ya da aşağı atılarak öldü! ama öldü bir şekilde ve en iğrenci de bir insanın ölümünü hikayeler ile abartıp böyle şehir efsanelerine döndürmek olsa gerek! ölmüş işte adam, saygınız olsun bari ölüsüne! nasıl bir zevkitr, nasıl bir övünç kaynağıdır genç insanların ölümü sizin için anlamadım gitti! yazık size (size derken sadece ülkücüler değil, solcular içinde geçerli)
bu iş tıpkı alihan'ın boğaz köprüsü üzerinde bedenine benzin dökerek inthar show yapması gibi. hayır, birader ya kendini yak ya da atla köprüden ama artık bir kara ver!