şimdiye kadar ismi hiç duyulmamıştı bile, kendisi merkez bankası başkanı durmuş yılmaz'ın karısı.
ne yazıktır ki kemalizmin yılmaz savunucusu, amiral gemisinin kaptanı ertuğrul özkök yıllar önce onun üstünden bir yerlere giydirmeyi düşünüyordu. ne yazık ki 5 yıl sonra tükürdüğünü yalamış ve bu kadından özür dilemiştir.
--spoiler--
NEHRE bakarken fark ediyorsunuz ki, önünüzden geçen sadece başkaları değil.
Bir bakıyorsunuz, o sulara yansıyan gölgeler arasında kendiniz de varsınız.
Bazen yaralı bereli.
Bazen kömürcüden çıkmış gibisiniz, üstünüz kapkara.
Bazen ise alenen zift ve katrana bulanmışsınız.
O zaman geriye bakıyor ve konuşmaya başlıyorsunuz.
* * *
Mesela, gözünüzün önüne, açık bir ev kapısı ve önüne dizilmiş ayakkabılar geliyor.
Sırf o ayakkabılara bakıp, o evin sakinleri hakkında ne saçma sapan şeyler düşündüğünüzü, ne ağır önyargılara vardığınızı hatırlıyorsunuz.
Tabii ki utanıyorsunuz.
Hem kendinizden, hem de temsil ettiğinizi sandığınız o zihniyetten...
Eğer zerre kadar vicdanız varsa, hâlâ kalmışsa.
Eğer bir hakkı teslim etmek sizin için hiç de zül değilse.
Öyle yetişmemiş, yetiştirilmemişseniz.
Yapacak tek şey kalıyor.
Çıkıp açık açık söylemek, o hakkı teslim etmek.
Helalleşmek.
* * *
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, sadece bizim değil, bütün dünyanın kabul ettiği çok başarılı bir başkanlık döneminden sonra görevinden ayrılıyor.
Duyuyoruz ki emeklilik maaşı 4 bin lira olacakmış.
Geriye gidip evinin önüne dizilmiş ayakkabılara, eşinin başındaki örtüye bakıp neler düşünmüş, neler yazmışız diye bakıyorum.
Sansürsüz yazılardı. Samimiydi de.
Bugün de içimden geleni aynı samimiyetle ve sansürsüz cümlelerle yazmak istiyorum.
Sayın Başkan;
Başta size çok hoyratça davrandık.
Siz, hiçbir zaman mukabele-i bilmisil yapmadınız.
--spoiler--