birdenbire gelir içindeki sevinci alır.
birdenbire kendini dünyanın en mutsuz insanı gibi hissedersin .
lan bir bokun da yoktur ne diye böyle oldu.
niye böyle olur lan?
inşallah sabaha geçer bu kaçıncı inşallah sözlük.
Sıcak bir yaz günü, yarıçıplak salondaki koltuğunda uzanıyorsun. Sıcaktan her şey yapış yapış.
Balkon kapısı ve pencereler ardına kadar açık.
Dışarıdan esen meltem, bir kaldırıp bir indirir perdeni. Sallar gelişigüzel.
Dışarıdan gelen düğün sesleri, derin düşüncelerden ne çaldığını bile bilmediğin hatta çoktan unuttuğun bilgisiyardan gelen seslerle karışıp kulağını tırmalar.
Dışarıdan gelen çocuk sesleri, kuş cıvıltılarından farksız..
içinde kupkuru sallanan ruhun; pencerende gelişigüzel, amaçsız sallanan perdeden farksız.
Sallanan perdeye gözünü dikmişken içini derin bir sıkıntı kaplamıştır.
Beynin; o an sadece hayatındaki olumsuzluklara, sorunlara odaklanmıştır. Büyüdükçe büyütler gözünde.
Içinde koca bir boşluk,
bir çaresizlik hissi...
Kapı çalsa da tanıdık bir yüz görsem, telefon çalsa da tanıdık bir ses duysam diye söylenirsin içinden.
Derken bir ara telefon çalar acı acı.
Aslında telefon her zamanki sesiyle çalmıştır. Bilirsin ki telefonlar acı acı çalmaz.
Fakat sen bu sefer çalışından bile acı duymuşsundur.
Sanki az önce bunu dileyen sen değilmişsin gibi sessize atar ters çevirirsin telefonu.
Aklında sıralanan sorunlardan ve her şeyden sonra içinden geçirdiğin tek bir şey olmuştur.
"Ben şimdi ne yapmalıyım?"
içinde koca bir boşluk, umutsuzluk ve korku.
Düşündükçe içinde bir farenin varlığına inanmaya başlarsın: