öyle dolmuştur ki sinir hücreleri göz yaşlarıyla. tüm sisteminizce engellemeye çalışırsınız da artık durmaz gözünüzde yaşlar. bir fısıltı, bir koku, bir kısa cümle ya da hatta bir kelime. siz daha farketmeden ağlamaya başlamışsınızdır gene. şalter atmıştır bir anda. durduk yere olmuştur her şey ya da onlar öyle sanar. siz bilirsiniz sadece içinizdeki acıyı. biriktirdiklerinizi. yağmur yağıyorsa işinize gelir, özgür kılar sizi yağmur çünkü. gözyaşlarınızdan özgür kılar. ama o anda tek ihtiyacınız olan yağmur değil sizi anlayacak biridir. ne de olsa her insan sevdiği birinin yanında özgür olmak ister. bazen tanıklara da ihtiyaç duyulur çünkü. gerçek tanıklara..göz yaşları belgelenir ve bir rafa kaldırılır. ta ki bir diğer acı sonbahar günü gelene kadar..
Yolda giderken bir müzik çalar, izlediğimiz bir filmde çok sevdiğimiz bir sahne gelir tekrar ekrana, yazdığı şiirin olduğu kitap gelir gözümün önüne, bir fotoğraf bir an düşer aklıma, çalışırken neye çalıştığımı unutup canımı yakacak yanlış bir şey yaparım da gözümden bir damla yaş gelir.
Benim ağlamam gözümden gelen bir damla yaştır. Sonra dururum. Devam ederim yaşamaya.
birden çok şey içinizi acıtır.
yolların hepsi çıkmaz sokaktır.
acizliğin,çaresizliğin son demini en gizli şekilde yaşar ve bunu açıklamaya korkar,utanır,kızarsınız.
o birden çok şeyden hangisi daha baskındır bilemezken gözlerden yaşlar akıverir.hiç zorlanmadan.inlemeden,sızlamadan.sicim misali...
o an hiçbir şey olmamış olabilir.
o yüzden durduk yere oldugu düşünülür genelde.
ama aslında uzun zamandır içinizde birikenleri artık taşıyamadıgınız andır.
genelde en anlamsız, en ufak nedenlerden birden aglamaya başlarsınız.
herkes durduk yere oldugunu sanır.
ama siz bilirsiniz..