halk arasında cahil cesareti dediğimiz şeyin bilimsel adıdır. dunning ve kruger adlı iki psikologun çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır ve bu iki psikolog nobel ödülüne layık görülmüştür.
Dunning-Kruger Etkisi, belli bir görev veya uzmanlık alanı konusunda az miktarda kabiliyet, uzmanlık veya deneyim sahibi kişilerin, o alandaki kabiliyet, uzmanlık veya deneyimlerini abartmaya olan eğilimleriyle tanımlanan bir bilişsel önyargıdır.
Dunning-Kruger Etkisi iki taraflıdır; yani bir alandaki gerçek uzmanlar da kendi deneyim ve kabiliyetlerini azımsamaya meyillidir. Bir diğer deyişle, bir konu hakkında gerçekten ortalamanın üzerinde bilgiye sahip veya gerçekten uzman olan kişiler, kendi bilgilerini küçümsemeye ve olduğundan az görmeye meyillidirler. Bu kişilerde daha yoğun olarak alçakgönüllülük, spesifik bir konudaki bilgilerinden (aslında doğru olmasına karşın) emin olmama, mütevazı tavırlar ve konu hakkındaki bilgi düzeylerini önemsememe gibi davranışlar görülür.
mesela zeki insanların yakalandığı bir sendrom,
(bkz: imposter sendromu) ben başarmadım lan valla, ben vasıfsızın tekiyim sendromu kısaca..
ayrıca uzun rizelu gürcünün ve yandaşlarının sahip olduğu illet bir sendromdur.
şu sendromu hemen hemen anlatan güzel sözleri anlatayım;
"cahil insanlar kendilerini mükemmel görmeye meyilli iken zeki insanlar kendilerini hafife almaya meyillidir."
"bilgi azaldıkça ego artar; bilgi arttıkça ego azalır." einstein reisin güzel sözleri işte..
"hiçbir şey bilmemek, ah ne mutlu bir yaşam!" -erasmus
cahil insanlarda asla olmayan farkındalığı anlatan diğer bir güzel söz ise,
"ölü olduğunuzda ölü olduğunuzu bilmezsiniz. bu başkaları için zordur. bu aptal olduğunuzda da geçerli." -ronald david laing
erasmus deliliğe övgü kitabını yazmıştır. bertrand russell aylaklığa övgü kitabını yazmıştır. bizim toplum ise cehalete övgü kitabını son 20 yıldır yazıp durmaktadır ve kitabın yazımı da bu gidişle asla bitmeyecektir...
özellikle türk şirketlerinde, aile şirketlerinde sıkça görülen tipte insanlardır. bu sendrom ile ilgili sayılan tüm belirtilere %100 uyan yöneticilerim var benim. kendilerinde problem olduğunun farkında bile değiller. mutlu ve mesut yaşıyorlar. ha bir de bu sendroma sahip kimseler birbirlerine terfiler veriyorlar falan.
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır" der.
Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
-Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
-Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp
anlamaktan da acizdirler.
-Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar..
Çalışmanın testi şöyle yapıldı. Cornell Üniversitesi' nden 45 öğrenciye bir test yapıldı, çeşitli sorular soruldu. Ardından öğrencilerden "Testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini" istediler.
En başarısızların (yani sadece % 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin % 60' ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar % 70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı. En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçak gönüllü denekler olduğu (soruların %70'ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.
işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak"olarak görecektir.
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçak gönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır.
Sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. etrafınıza bir baktığınızda mini bir testte siz yapabilirsiniz.
"Superiorite illüzyonu" da deniyor buna, yani "üstünlük yanılsaması". "Özgüven Zehirlenmesi" başlığı daha iyi duruyor gibi.
Konu hakkında kopyala-yapıştır bilgilerden ziyade bu sendromun dunning ve kruger isimlerine (bkz: ignobel) kazandırma nedeni üzerine de düşünülmesi gerekiyor. zira ben ortada bu kadar absürt bir bilgi göremiyorum. belki de ignobel ödüllerinin daha önceki kazananlarının bazılarının gerçekten tuhaf olmasından dolayı böyle bir algı oluşmuştur. o da ayrı bir şekilde tartışılması gereken bir konu
Justin Kruger ve David Dunning isimli psikologlara atalarımızın binlerce yıl önce yaptıkları saptamayı deneysel olarak ispatladıkları için 2000 yılında psikoloji dalında Ig Nobel Ödülü verilmişti.
Etrafımıza şöyle bir bakalım. Vasatlar hayatın her alanında sığlıklarının getirdiği öz güvenleri ve hırsları sayesinde her zaman daha ön plandalar.
Yüzeysellik özgüveni ve deha çekingenliği arasındaki paradoks...
Tanıdığımız bir çok yazar,düşünür hayattayken yazdıklarının bir satırını bile yayımlatamamışlardır.
işbirliğine ve süregelen bu monogamiye yanaşmayanlar ancak öldükten sonra kıymete binerler. Ölüler zararsızdır çünkü...içi boş aykırılığın ve marjinalliğin adeta günah çıkartır gibi kutsanması boşuna değildir.Vasat, en çok vasat olmayanda aranacaktır.Çirkinde güzel...
1999 yılında ortaya atılan görüş, Justin kruger ve david dunning'e psikoloji alanında nobel kazandırmıştır.
insanlar Bir konu hakkında ne kadar az biliyorlarsa, o konudaki az bilgisi aslında ne kadar az bikgi sahibi olduğunu fark etmesini engrllediği gibi, sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşcasına bir özgüven kazandırmaktadır.
Cahilin, cahilliğinin farkında olmayışı durumudur. Kendini zeki sanar, yeni bilgilere kapalıdır, kulaktan dolma bilgileri doğruymuş gibi savunur bilimsel verilere gerek duymaz.
recep tayyip erdoğan için yakıştırdığım sendromdur. ayrıca türkiye'de ki
spor yorumcuları
futbol hakkında yorum yapanlar
kahvede siyaset konuşanlar
evli olmayıp evlilik hakkında konuşanlar
ve tüm türkiye...
yetersizliğimizin yetersizliğimizi farketme gücümüzü maskelemesi şeklinde özetlenebilir. david dunning bu sendroma "günlük hayat anasognozisi" diyor. anasognozi, daha çok felçli hastalarda görülen, hastanın vücudunun felçli bölgenin felçli olduğunun farkında olmamasına ya da buna inanmamasına sebep olan sinirsel hastalık. anasognozik bir felçli hastanın elinin önüne bir kalem koyup bunu kaldırmasını isterseniz, yorgunum veya kaleme ihtiyacım yok gibi cevaplar alırsınız. kalemi istese de alamayacağının farkında değildir. dunning-kruger sendromu da tıpkı bu rahatsızlığın psikolojik versiyonu gibi. yetersiz kişinin yetersizliği öyledir ki yetersiz olduğunu fark etmesini engeller. yalnız durum sadece bundan ibaret değildir. yeterli kişilerin kendini yetersiz görmesi de dunning-kruger sendromudur. yeterli bir kişi, kendisinin yeterli olduğu bir faaliyette herkesin yeterli olduğu yanılgısına düşer. bunu da toplum içinde mütevazilik olarak niteleriz.
dunning-kruger etkisinin temelinde illusory superiority (üstünlük vehmi) denen durum yatmaktadır. bu durum kişinin kendini ortalamadan üstün zannetmesi durumudur. toplumda yüzyıllardır farkında olunan bu durum, bilimsel olmasa da tanımlanmıştır. "bir tek akla nazar değmez, çünkü herkes aklını çok beğenir, "akıllar pazarda satılığa çıkarılmış, herkes kendi aklını satın almış gibi atasözlerimiz bunun net göstergeleri.
bir başka açıdan,şöyle bir "tasnif" de var. kişiler dörde ayrılır,
1-bilmez bilmediğini de bilmez
2-bilmez bilmediğini bilir
3-bilir bildiğini bilmez
4-bilir bildiğini de bilir
buradaki birinci ve üçüncü kişi sınıfları dunning-kruger sendromu kapsamındadır.
dunning ve kruger adında iki psikiyatr cahil ve niteliksiz insanların kendilerinden daha bilgili, kültürlü ve nitelikli insanlardan daha çok kendilerine güvendiklerini, kendilerini toplumsal yaşamda daha çok öne çıkardıklarını ileri sürerler.
geliştirdikleri teoriyi deneysel olarak doğrulamak amacıyla cornell üniversitesi öğrencileri arasında bir deney yaparlar.
bir imtihan sonrasında bütün deneklere imtihanın nasıl geçtiğini sorarlar ve aldıkları cevaplar ile imtihan sonuçları arasındaki çelişki tam da iki psikiyatri uzmanının tahmin ettikleri gibi çıkar.
imtihan sorularının yüzde 10 una bile cevap veremeyen, başarısız öğrenciler soruların en az yüzde 60 ını doğru cevaplandırdıklarını hatta belki yüzde 70 lere varan oranlarda başarılı olmaları gerektiğini ileri sürerler.
buna karşılık sınıfın en başarılı ve yüzde 90 üzerinde doğru cevap veren öğrencilerde soruların yaklaşık yüzde 70 ini bildiklerini düşünürler.
kısacası en başarılılar sonuç tahmininde oldukça ihtiyatlı davranırken sınıfın en başarısızlarının kendilerine aşırı derecede güvendikleri doğrulanmış olur.
dunning, kruger ikilisi yaptıkları bütün araştırmalara ve deneylere dayanarak kendi isimleri ilen anılan teorilerini yayınlarlar ve üniversite tarafından ödüllendirilen teorilerine göre;
- niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
- niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
- niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamakta da yetersiz kalırlar.
- eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar sonuçlarına varırlar.
aynı teori doğrultusunda da işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz" kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz!
aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
ancak bu "cahillik ve haddini bilmeme" karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. eksiler kariyer açısından artıya dönüşür.
sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler..
bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında "fazla alçak gönüllü" davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler. tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler.