bugün

frank herbert'in muhteşem bilimkurgu serisi. tabii ömr-ü hayatinda cin ali serisinden başka bir şey okumamiş türk ergnleri bilmez bu şaheseri.
frank herbert efsaneyi yazmadan evvel yıllarca araştırma yaptı. amacı mesih mitini anlatan bir seri yazmaktı. nitekim seri boyunca üç farklı mesihimsi karakter gördük. ilki peygamber paul, ikincisi tanrı leto, üçüncüsü de ebedi duncan.

dune serisi bilimkurgu, siyaset, felsefe kitabı değildir sadece. bir kutsal kitaptır. her iki cümlesinden birisi özdeyiştir, bol bol düşündürür.

ana seri şöyledir:
(bkz: dune)
(bkz: dune messiah)
(bkz: children of dune)
(bkz: god of emperor of dune)
(bkz: dune heretics)
(bkz: chapterhouse of dune)

frank herbert 7. kitapla uğraştığı sırada pankreas kanserinden gider. ama dune efsanesi bitmez. sevgili oğulcuğu, babasının 7. kitapla ilgili notlarını tesadüfen keşfeder ve seriyi tamamlamak için yazarlığa soyunur (gerçi kendisi de yazar olmak ister). kevin anderson denilen başka bir yazar kardeşimizle efsaneyi devam ettirir, şu ana kadar ek 11 kitap yazmışlardır. (henüz okuma fırsatı bulamadım)

uzun lafın kısası, dune serisi şu hayatta okuyabileceğiniz en derin, en muhteşem kurgu romanlardır.
game of thrones ne kadar abartılı bir roman serisiyse bu seri de o kadar değeri az bilinmiş bir seridir.

bilimkurgunun en iyilerinden.
1984 yapımı filmi hayli ilginç ve heyecanlıdır. sting de psikopat bir karakteri başarıyla canlandırmaktadır. 2000 yılında seri olarak yine çekilmiştir ancak ilki kadar etkileyici olmadığı aklımda kalmıştır.

1984:
http://www.imdb.com/title/tt0087182/?ref_=nv_sr_1

2000:
http://www.imdb.com/title/tt0142032/?ref_=nv_sr_3
adam gibi tv serisi ya da filmi çekilse keşke denen seri.
altı çizili her cümlesi iç burkan kitap... şu günün Türkiyesi anlatılan satırlara ne demeli;

"...büyük uygarlıkların temelinde ticari kurumlar ya da emir komuta zincirleri değil, halk vardır. her uygarlığın değeri, ürettiği bireylerin kalitesiyle ölçülür. insanları fazla
düzene sokar, yasalarla fazla kontrol altına alır, yüce olmaya dair taşıdıkları dürtülerini
bastırırsanız - sonunda çalışamaz hale gelirler ve uygarlıkları da çöker."
okunsun, izlensin. yine okunsun.
damn, o kadar geri dönüş yapası gelinen seriler var ki...dune da onlardan birisi.
(bkz: muaddib)
sabah parka kum döküyorlardı, bir anda aklıma dune geldi. saçma sapan yerden gelip yeniden başladım seriye. yazın yaz günü yapıcak daha iyi bişey olamazdı.
keşke bu kitabı philip k dickin yazdığı bir evrende yaşasaydım diyeceğiniz muhteşem kitap.

(bkz: frank herbert)
okumak istediğim, yakın zamanda alacağım, fakat serisini satın alma konusunda biraz cahil kaldığım kitap.
'Dúné' seklinde yazilan Danimarkali bir indie-rock grubu.
Arrival ve Blade Runner 2077'den tanıdığımız yönetmen denis villeneuve tarafından tekrardan sinemaya uyarlanacak olan bir bilim kurgu klasiği. Açıkçası kitaplarını okumayı ne kadar çok istesem de o evrenin aşırı genişliği beni sürekli korkutuyor. denis villeneuve son zamanlardaki favori yönetmenim, onun vesilesiyle evrene el atacağız gibi.

Hoş o filmlerin çıkması bir kaç seneyi bulur. denis villeneuve pek hızlıca iş yapan bir yönetmen değil.
yeterince popüler olmamasının nedenini filminin hâlâ çekilmemesine bağlarım hep. yüzüklerin efendisi ya da harry potter gibi roman serilerini duvardan duvara çarpacak kalitededir oysa.

Askerden geldiğim yıllarda seriyi okuduğumda ''keşke haklarını satın alabilsem ve film şirketi kurup seriyi sinemaya ben aktarsam'' diye düşünürdüm hep, sonra gelsin milyon dolarlar. Hayvan herifin birisi hayâllerimi çalmış, dune serisi bu sene başlayan çekimleriyle sinemaya aktarılacakmış sırayla. Oysa şerefsizim benim aklıma gelmişti.

Bir diğer fikirlerimi çalan hırsız da elon musk denen haşlama. Ulan ben taaa üniversite yıllarımdayken ''geleceğin en süper işi uzay turizmidir'' diyordum, bu lafım nasıl ona kadar gittiyse sâhiplendi ayıoğlu ayı. Halbuse fikir benimdi. Yakalarsam ağzını burnunu kırıcam. Resmen ben tesla'yım, o edison.

Dune serisinin türkçeye çevrilenler dışında tam 7 adet türkçeye çevrilmemiş romanı durmakta ve okuyamıyoruz, halbuse çoktan çevrilmeliydi. Kabalcı yayınevi ya da ithaki yayınları neyi bekliyor anlamış değilim. Bakın şimdiden söylüyorum serinin ilk filmi vizyonda patlama yapınca tüm dune serisi de patlayacak ve hatta türkçeye henüz çevrilmeyen 7 roman da hemen çevrilecek, sonra gelsin milyon dolarlar.

Al işte fikri yine verdik, salatalığın birisi hemen sâhiplenir. Sen şâhitsin sözlük, 2020 yılında buralar entry dolduğunda '"çilekeş yetkili katmerli hedonist dediydi'' dersin.

Elon musk; uzay turizmi fikri benim. Edison gibi fikir hırsızısın oğlum sen.
Aralık 2020 de çok sağlam bir kadro ile filmi vizyona girecektir. Umarız güzelim hikayenin anasını bellemezler...
öncelikle; yüzüklerin efendisi dışında bu kitapla kıyaslanacak başka bir kitap yok.- Arthur C. Clarke.

bir bilimkurgu hikayesi mi? fantastik bir kitap mı? mesih anlatısı mi? yoksa akıcı bir roman mı? bilmiyorum. ama hangi dala koyarsanız koyun, o dalın en iyilerinden olacağı konusunda şüphe yok. yani siz hangi tarafını görmek isterseniz o ihtiyacınızı gideriyor.

ben şahsen bilimkurgu tarafından ziyade, yaratılan mesih karakterini daha çok merkeze koydum. zaten yeterince fanatik olan bir topluluğun başına geçen, bene gesseritlerin yılarca süren faaliyetleri sonucunda oluşan hurafelerle desteklenmiş, kendi intikam arzusuyla, fremenlerin cihat ve nefret tohumlarıyla tamamlanmış bir karakter oluşum hikayesi. karakterin de burada kendi doğrularıyla değil, ortam ve şartlara göre şekillenen duruma göre davrandığını görüyoruz. yani kendisi de bir dini lider olmayı istemiyor ama böyle bir topluma ancak bu şekilde liderlik edebilir. dönemin şartlarını iyi analiz etmiş, yani ümmetini iyi tanıyan bir peygamber gibi diyebiliriz.

genel olarak hikayeye bakarsak; arrakis isimli bir çöl gezegeninde geçiyor hikaye. bu gezegende baharat denen bir ürün yetişiyor. bu baharat, sadece çölden çıkarılmakla beraber dev çöl solucanlarının da bu baharatın oluşmasında kilit bir rol aldığını söylemek gerek. yani solucan yoksa baharat da yok diyebiliriz. simbiyotik bir ilişki. baharat; insan ömrünü uzatıyor, geleceği görebilme yetisi kazandırıyor, gezegenler arası yolculuklar için seyrüseferlerin ihtiyaç duyduğu hesaplama yeteneğini geliştiriyor. yani çok kritik bir öneme sahip. tahmin edeceğiniz gibi de baharata sahip olan, dünyaya sahip oluyor.

arrakis bir çöl gezegeni. bir damla su yok desek yeridir. o yüzden insanlar damıtıcı giysi denen bir kıyafet giyiyorlar. yani vücutlarından çıkan her atığı suya çeviren bir mekanizma. ter, idrar, dışkı, nefes vs. zaten bu teçhizat olmasa çölde hayata kalmak imkansız. o yüzden su da hayati bir öneme sahip. ölen insanların bile suları alınıp değerlendiriliyor. su kıtlığının dışında çölde gezen çöl solucanları, saatte 700 km'ye ulaşan fırtınalar ve gezegenin siyasi gerginlikleri, orayı yaşanmaz hale getiriyor.

zamanında butleryan cihadı denen bir savaş olmuş. insanlar ile yapay zeka arasında ve bu savaşı matrix'in aksine insanlar kazanmış. yaşananlardan ders alan insanlar da yapay zeka kullanımını yasaklamış. hem dini hem de kanunen bu yasaklar geçerli. (yazar bunu 1966 yılında yazmış. bilgisayar yok, yapay zeka yok. bunu düşününce tekrar bir durup saygı duyası geliyor insanın.) o yüzden bilimkurgu evreninde çok da efsane teknolojiler görmüyoruz. bu da hikaye çok uzak bir zaman diliminde geçmesine rağmen, ortamı biraz daha günümüze yakın kılıyor. işte tam da bu yüzden baharatın önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. bilgisayarlar olmadığı için, insan zekasını geliştirmek sadece baharatla mümkün.

bir de hanedan gerginlikleri var. genel olarak ilk kitapta harkonnen ve atreides hanedanlarının çekişmesini görüyoruz. game of thrones'in uzayda geçen hali yorumlarının sebebi bu. evet biraz politika ve komplolar mevcut ama bu ilk kitabın bence baskın olduğu taraf değil.

bunun dışında bene gesserit tarikatı, uzay loncası, imparatorluk güçleri arasında hep bir çekişme ve denge mevcut. bir yandan da ciddiye alınmayan ama gezegenin asıl sahipleri fremenler.

baharat yüzünden bütün galaksinin dikkatinin, normalde kimsenin umurunda olmayacak çöllerle kaplı bir gezegene üşüşmesini hayretler içinde okuyorsunuz. temel ihtiyaçlardan birisi olan suyun yokluğunda, bir toplumun bütün kurallarının nasıl su üzerinden şekillendiğine hayret ediyorsunuz. bütün bu olanlar o kadar tanıdık ve o kadar olası ki. hala daha anlamını ve geçerliliğini yitirmeyen bir kitap kesinlikle.

bilimkurgu eserleri arasında bu kadar sevilmesinin sebebini okuyunca anlıyorsunuz. benim de şu ana kadar okuduklarım arasında en iyisi. kurgu sevmeyenlerin bile hayran olacağı türden.

yakında filmi de çıkıyor. pandemi dolayısıyla ertelenmeseydi bu hafta içerisinde izleyecektik ama olmadı. çok başarılı bir film geleceği kesin. arrivalve bladerunner filmlerinin yönetmeni olan denis villeneuve çekti filmi. david lynch yapımı eski bir filmi de var ama pek tavsiye etmiyorum.
Bilim kurgu kitaplarına önyargımı yıkan roman.

Kendimi bilim kurgu olsa dahi filmi çıkacak kitapları okumaktan alıkoyamıyorum. Beklemedeyiz.
denis villeneuve imzalı 2021 yapımı Frank Herbert'ün aynı isimli kitabından uyarlanan film.

Filmin bence bir aması var, bu filmi tek başına değerlendirirsek başka, gelecek filmler ile birlikte değerlendirirsek başka yorumlamak lazım. denis villeneuve Blade Runner 2049 da bence yeterince kendini zaten kanıtlamıştı, bu filmde de gelecek filmleri de düşünürsek kendisini üst ligin üst sıralarına yazdıracak bir yönetmen olacağı çok açık.

--spoiler--
Filme dair tek eleştirim sanırım öncesinde keşke bir dizi olur, anime olur yan materyal ile hazırlık yaptıırılması olabilirdi sanırım. Sanıyorum da planlanıyordu fakat pandemi yüzünden bu planlar biraz yamuldu.
--spoiler--
https://twitter.com/RealC...tatus/1453059611142000641
süleyman demirel'in bir sözü vardır.

dune dune'dür, bugün bugündür...
ne bilim beni pek açmadı. abartılmış sanki bilemedim .
2021 yapımı filmi için konuşmak gerekirse;

her kitap uyarlaması filmde olduğu gibi bazı gereksiz sahneler içeren ve kitaptaki bazı önemli sekansları eklemeyerek hata yapan ama genele bakıldığında denis villeneuve'un çok başarılı bir iş çıkardığı film.

kitaptaki karakterler ile filmdeki oyuncu seçimleri arasındaki uyum 1-2 istisna hariç inanılmaz iyiydi. frank herbert 2021 yılının oyuncularından eliyle seçse bu kadarını seçerdi herhalde.

daha uzun bir analizle editleyene kadar şimdilik yorumum: bu nefis evrene nefis bir sinematik başlangıç olmuş.
Beğendim gerçekten. Zaten bilim kurgu klubünde yıllardır muhabbetini yaptığımız bir eserin sinamaya geçişi harika olmuş.

Ama.. ilk film 155 dakikalık kocaman bir fragman adeta. Sıkılan çok olmuştu salonda. Spoiler verilecek bir şey yok, hep bir şey olacak modundasınız ama olmuyor. Tamamen seriye temel.

Bana çok güzeldi.
bu filmi yayınlayan şikayet edebileceğim kaçak bir site var mıdır?
o kadar abartıldı ki adını daha önce hiç duymadığım bu filmi merakla izledim ama beklentiyi hiç yükseltmemek lazımmış.. yarım saatlik hikayeyi 3 saatte anlatmışlar ağırlıktan ölecekti film. son yıllarda izlediğim en yavaş tempolu filmdi. birde stars warsla falan karşılaştıracak olmuşlar aman diyeyim bu film force un karşısında diz çöker tövbe ister. neyse ben beğenmedim beğenen beğenir güzel müziklerinin hatırına 5 veririm.