otobüsteyim. yanımda çarşaflı bi kadın oturmakta, ve kulaklığım inceden ses vermekte.
*kadın benden rahatsız olduğunu açık açık belli eder*
şarkıyı değiştirdim.
*kadın besmele çekmeye başlar*
arkadaşın yolladığı "pornooo laylalay pornoooo" yazan mesaj tarafımca görüntülendi.
*kadın kalkar başka bi yere oturur*
bugün yere bağdaş kurdum, oturuyoruz, önümüzde bir araba var arabanın arkasındayız, biri balkondan sigara attı kafama düştü, yanıyordu saçlarım, oha hangi ayı lan bu dedim dönüp bir baktım bir tane kız ''yaaa ayy özür dilerim ben attım dedi'' haa öyle mi ya dedim mühim değil dedim, ama içmemişsin şimdi ben bunu içerim ya dedim, 2 bira kap ta yukarı gel dedi, oha dedim ama içten değil dıştan, ya bira değilde viski alsam dedim, o da olur dedi, neyse gittim sevişemedik tabi. oynadı kız lan benimle.
edit: not: viski almadım, sırt çantamda yarım şişe vardı onunla gittim.
ben: hocam kolay gelsin bunlar beni etkilemiyor, daha serti var mı ?
satıcı: daha serti sek alkol öneririm o da ben de yok.
arkadaş: abi bu ne içse bunu etkilemiyor.
satıcı: bak şu odunu görüyon mu o etkiler mi, vericen buna sopayı, daha serti ne arkadaş dalga mı geçiyor.
arkadaş: yok ya ciddi anlamda dedi. sert bir şey arıyor ama ver sen yine de.
ben: bi dakka sert mi bu ?
arkadaş: abi odunu uzatsana.
(.....)
bugün gündüz sigara almaya gidilen mekanın içindeki kızın, babası, yanında, bana göz kırpmasıdır. hayır sonra namus belasına gardaşşşşş bi dakka bu değil, bi ara şarkıya bağladım, neyse ne diyodum, namus belasına sakata gelicez. ne kızlar var arkadaş ben kız olsam babamın yanında utanırım ben nasıl kızım lan derim. yalnızken yap tamam da baba lan boru mu.
arkadaşımın hoşlandığı kızın bana gelip canım yanındakinin değil de senin numaran var mı demesidir.
+ olum bu kızlar hep bana kayacak lan, olum yan yana yürümeyelim gözünü seveyim, yarın bir gün bunlar bizi birbirimize düşürür. sen de kuku merağı olduğu için bana bok atarsın hemen. bir daha ayrı gezek lan.
- hay zikecem bu ne lan böyle, köşe de bekle dedim sana neden geliyon ki kızın yanına.
+ ne yapayım lan sahapsız sandım, meğer arkadaşımın aşkıymış, kızlardan nefret ediyorum. *
izbe bir mekan da masa da viski içilmektedir. izbe bir mekan, insan sayısı az. dur lan bir wc ye gideyim dedim. erkek bayan diye ayırmamışlar wc yi, fark etmez, neyse, tuvalete gidilmiştir, nasıl işiyorum, oh ahh ohh ahhh neyse kapının kiliti yoktur, sonra dur lan bi sigara yakayım dedim nası mekan lan bu dedim, mekan da sigara içilmiyor izbe kimse yok ne işler dönüyo acaba diye düşündürmüştür beni ora da, o ara da işedim bitti, bu ara da sigara içiyorum, çükü sallıyorum, işedik ya, haddii hurra, içeri bi, hatun dalıyo, yan pozisyondayım, oha noluyo ya dedim, deprem mi oldu,
hatun: ya kusura bakma,
ben: ya bakmadım da kapıyı kapasana, gören de yanlış anlayacak.
hatun: aaa pardon ya ben seni bekliyorum.
ben: beni mi bekliyon nasıl yani.
hatun biz de işicez tatlı arkadaşım.
ben: birlikte işesek ya, bu yaptığın kabahati kapatmak adına olma mı.
hatun: oha sikseydin bari.
ben: oha ya hem suçlu hem güçlü.
neyse sonra sigaramı atıp sifonu çektim. bu ne lan dedim giderken söylendim falan. sonra hatun kişi masaya doğru yaklaşır, yanında bir erkek, ben de wc de yaşadığım olay gelir aklıma, yüksek ses te gel gel hesaplaşalım derim, yani benim alnım açık gibisinden, er kişi ile hatun gelir, meğer kardeşlermiş. neyse tanıştık falan, erik toplarken hatun kişi ile seviştik falan, nasıl fantezi idi arkadaş bu öyle, hayat o kadar garip ki kel bahrinin dediği gibi.
eşyalarımı topladım, yurttan tamamen çıktım, bavulumla birlikte kalacağım eve gittim. ev sahibi geç gelecekti, onun için apartmanın önünde beklemeye koyuldum.
apartmanın girişinde açılabilen bir kapıdan geçiyorsun, ondan sonra başka bir kapı geliyor. ev sahibi de geç geleceği ve iki kapı arasında kalan kapalı alan sıcak olduğu için bavulumu oraya bırakıp kendim dışarıda beklemeye koyuldum.
bilen bilir, garip bir yer sokullu. binaları çok düzenli değil. bu bina da şöyle.. kapısının hemen dışı balkon gibi; biraz geriden aşağıya bir yol iniyor ve en ilerisine gittiğinde de bir balkondan aşağıya bakıyor gibisin. yerle arasındaki yükseklik 3-4 metre civarı. aşağıda, biraz ileride de bir ev ve avlusu var. ama evden önce bir ağaç var.
neyse efendim, tam valizimi koyup dışarı çıkarken en uca geldim ve aşağı tarafa bir bakış attım. tam bakış attığım sırada da gaz bir şarkının nakaratı yankılanıyordu kulaklarımda, ben de ona eşlik ediyordum.
bakışı atmamla bakışımı kaçırmam bir oldu, çünkü ağzımdan kelimeler hafif yüksek sesli dökülürken ve kaşlarım da şarkının etkisiyle hafif çatılmışken aşağı tarafta elinde hortum, ağacı sulayan bir çocuk gördüm. hortumu eliyle ağaca yönlendirmişti ama bana inanılmaz ve anlaşılmaz derecede garip bir yüz ifadesiyle bakıyordu ben ona baktığım yarım saniyelik dilim içinde, utanarak bakışımı kaçırmamın sebebi de buydu.
neyse, yaklaşık bir dakika sonra beni dumur eden, hem anlam veremediğim, hem de içimden kahkahalar attığım bir olay yaşandı.
o utançla gözlerimi çocuktan kaçırdıktan sonra yavaş yavaş diğer tarafa doğru gitmeye, balkon kısımdan uzaklaşmaya başladım. göz kontağını kestikten sonra acele etmedim, adımlarımı yavaş yavaş attım. diğer tarafın en ucuna gittim ve tam arkamı dönüp balkon kısmına baktığımda bir saniye sonra çocuğun hortumu yukarıya doğru yönelttiğini anladım, net bir şekilde beni ıslatmayı amaçlıyordu! bir süre olayları durduğum yerden, yüzümde inanılmaz yayvan bir sırıtışla izledim. daha sonra suyun şiddeti arttı ve benim olduğum yere yaklaşmaya başladı. ama ne tesadüftür ki, yine ıslanmadım! suyun ulaştığı en son nokta benim 30 santim uzağımda kalıyordu ve su kesilene kadar tek bir damla bile ıslanmadan olayı atlattım. *****
daha sonra içimden aşağıya inip çocuğa hesap sormak, kızmak, pataklamak geçti ama olaydan kazasız belasız çıktığım için bundan vazgeçtim, dahası bana neşe dolu bir beş dakika yaşattığını düşünerek çocuğa içimden teşekkür edip saçlarımı delicesine savuran kızgın rüzgara bir gülücük daha atarak ufka doğru yönelttim bakışlarımı. *
tost makinası tost ve ketçap ve hatun diyaloğudur. ve yaklaşık 1 saat evel yaşanmış olaylardan birisidir.
hede o esna da tost yapmak için ekmek keser ve tost makinasını açar, ekmeğin içine sucuk doğramak için bıçağı eline alır, o esna da hatun kişi thurisaz - endless açmıştır taa uzak oda dan, o çalmaya başlar, esasında çalan parçayla başa gelen kazanın alakası yoktur, tamamen yanlışlıkla sakarlık yani. neyse hatun kişi gelir.
+ hişş bana bi sigara ver bak tost yapıyom ikimize.
- neden yemek getir demedin, ben getirirdim yine söylemedin.
+ ya çok aç değilim.
neyse o esna da, ekmeğin içine sucuk doğramak için büyük bıçağı eline alır, doğrarken yanlışlıkla baş başparmağını keser ama çok derin değil ucu değince acıyı duyunca anladım zaten, hemen çektim, o esna da baş parmağımdan akan kanlar ekmeğin içine damlıyordur, tost makinası hala açıktır. o esna da hatun kişi:
- yaaa ne yaptın sen, yaaa ağlayacağım yaa kıyamam ama yaa, yaa sanki şu an o bıçağı bana dürttüler o derece.
+ aaa tepkisine bak yaaa, yerim kız seni. dur tostu değil de seni yiyeyim.
o esnada başparmağımı elleriyle tutan hatun kişinin elleri titriyordur sıcacık o elleri tir tir titriyordur. işte o an öldüm bittim ben. baş parmağımın kan damlaları tost ekmeğinin içine aktığı için elimi oradan çekmiş ellerine kenetlemiş, nasıl bir hatundur bu ya. o tir tir titremesi neydi öyle ya, naif canlılar işte var mı ötesi korkmuş, elimin kesilmesine değilde onun o korku ile tir tir titremesine üzüldüm. o daha acıttı. o nasıl bir duygudur. off offf.
- ya gel gidelim odaya geçelim hemen yara bandı falan var mı.
+ yarabandım sen ol sen oldun zaten.
- seni seviyorum.
+ oha başparmağım acıyor hani yarabandı getirecektin. (bu esna da seni seviyorum diyen hatuna, kaçamak cevaplar verilip konu atlanmıştır. seni seviyorum demenin zorluğunu bu olayımızda da anlamış olduk.
+ hocam kolay gelsin hede önerdi sizi.
- iyice bir şey lazım.
+ mesela örnek ver ?
- onu alınca, yanımda duran siyah poşeti kedi gibi görmek istiyorum o halde.
+ merak etme bu kedi yi deve sanmanı sağlayacak.
- oha, valla mı ver bakim.
+ kız arkadaş: hayır höde alma onu ya bir şey olursa.
- satıcı: olmaz olmaz
+ ben: hocam iyiyse hep gelirim.
- (......)
+ hede bu ne lan her bir yerden ped çıkıyor, bu ne lan nasıl fantezi.
- ya eve gelen her kız regl oluyo ondan yedek aldım.
+ kandırıkçı, yine ne muhabbetler hazırlamışşsındır bunlara demi.
- evet olayım o biliyorsun. sizi düşünüyorum ya valla.
+ kesin bizi düşünüyorsundur.
- kesin.
+ o değilde giderken bir tane al seç beğen.
- ayyy yerim ya.
bir arkadaşımın hoşlandığı çocuk hüseyin nihal atsız ın kitabını okuyormuş. Ancak kitabın üzerinde hüseyin nihal atsız yerine sadece atsız yazıyormuş, o da kitabın adı atsız sanmış. Gitmiş çocuğa birazcık yaranma amacıyla "atsız'ı ben de okudum ya, yazarı çok iyidir." demiş. Çocuk da "o zaten yazarın adı." demiş ve kahkahalarla gülmüş. Bunu duyunca dumura uğradım tabii. Bu da böyle ibretlik bir anıdır.
oğlum bir yaşını yeni bitirmiş, pıtır pıtır yürüyor. arkaları kıvır kıvır sapsarı saçları, yeşil gözleri var. o koşturuyor, ben müdahale etmeden uzaktan izliyorum derken yaşlı bir teyze kollarını açıp "gel bakalım, ne tatlısın sen" diye sesleniyor.
oğlum geri dönüp kaçmaya başlayınca teyzeden dumur eden şu sözler duyuluyor:
-gelmezsen gelme rus piçi!
kadıncağız ben kahkahayı patlatınca öyle utandı ki ne olduğunu anlayamadan uzaklaştı.
Koc fest'te dans eden yari ciplak kizlari ceken yetkiliye "Abi birazda bizi cek" demem uzerine " bu bicirlar varken sizi mi cekiyim" diye hayata dair ic burkan bir cevap almam.
O gun bu gundur otobus firmasi olarak koc'u kullanmam.
yolda yürüyorum, bi kamyoncu dayı yaklaştı, dedi ki izmir yoluna nerden çıkarım, dedim iki yüz metreye kavşak var, ordan sağa döneceksin, o seni direk çıkarır. dayının verdiği cevap: "yılların solcusuym, s.ksen sağa dönmem!" e dedim yol bu, ister al ister alma. kamyoncu kavşağa kadar gitti ve kamyonu sola kırarak tam tur atıp öyle sağa döndü.
olay geçen hafta yaşanmıştır. Kuzenim gece bizde kalmıştı. Tek yatmaktan da korktuğu için annemle yatacaktı yatak odasında. Babamda oturma odasında kanepeyi yatak yapacak diye planladık. Neyse gece bizimkiler maç izliyo bende uykum gelince yattım. Yanımdaki yatakta abimin yatması gerekiyo normalde. Sabah 6 30 olunca ilk ben kalkar abimi işe gitmesi için kaldırırım beraber çıkarız evden hergün. Bizim perdelerde stor perde olduğu için ışık açılmadan oda karanlıktır. Abimi itekledim kalkmadı. "kalk amına koyum saat kaç olmuş, sikecem uykunu" diye bağırdım. Birde ne göreyim. Abim ışığı açtı odaya girdi. Anlık kalp krizi geçirdim. 3 harfli falan sandım. Ettiğim küfürlere babam uyanınca hem rahatladım hem boku yediğimi düşündüm. 3 harfli olmaması rahatlattı ama ne diyecek kim bilir diye bekledim. Güldü, ne bağırıyosun sabah sabah dedi. Neyse ki kızmadı. Meğer abim gece sen rahatsız olma benim yatakta yat demiş. Be amına koyum, bunu insan demez mi önceden. Bu da böyle boktan bi hikaye işte.
an itibariyle, memurlar.netten aldığım mesajdır,
mrb iyi günler nasılsınız öğretmen bir eşim olsun istiyorum sizi tanımam için bana bir fırsat verebilir misiniz acaba ?
hahahahahahaha, geberdim ya gülerken.
hala mesaj geliyor ya, şaka gibi, ben bu sitenin böyle bir oluşum olduğunu
bilmiyordum yeminle gülmekten yoruldum, evli adamla görüşür müsün demiş birisi
allahımmmmm, şaka falan herhalde dimi.
anamur müzesini gezmeye gittiğimizde müzede görevli arkeoloğun müzenin her şeyi olduğunu öğrendiğim andır.adam müdürün görevlerini yapıyor, memurların işini yapıyor bekçilerin işini yapıyor, gezmeye gelenleri gezdirip bilgi veriyor,birde arkeolog olarak kazılara gidiyormuş.devlet o kadar memuru oraya neden atıyor birde takip etsin.
bir gün dersteyim. Tam önemli bir konu anlatmak üzereyim. Konuya giriş yaptım. içeriye küt bir öğrenci girdi.
- Hocam, sınıf fişi yokmuş.Müdür gönderdi.
- Tamam kızım ver bana.
- iyi dersler hocam.
- Sağol kızım.
Konsantrasyonum bozuldu tabi. Öğrencilerin de dikkati dağıldı. Onu toparlamak için dediklerimi, tekrar toparlamak için bir daha anlatmak zorunda kaldım. Tam anlatmanın ortasında.Küt içeriye başka bir öğrenci girdi.
- Hocam, satranç kursu almak isteyenlerin isimlerini almam gerekiyormuş. Serdar hoca yolladı.
- Kimler satranç kursuna katılıyor? (Hafif sinirlenerek)Öğrenciler parmaklarını kaldırır.
- Yaz kızım bunların isimlerini.
- iyi dersler hocam.
- Sağol kızım.
Öğrencilerin yine dikkati dağılır. Benim hafiften sinirlendiğimi anlarlar. Ve kıkırdaşmaya, alaylı alaylı gülmeye başlarlar. Yine tekrar etmek zorunda kalırım. Ama gerçekten sinirlerim gerilmiştir biraz. Tam dersi tekrar anlatmaya başlayacağım. Kapı çalar. Ben bir anlık refleksle, 'Ne var lan? Yine ne var lan?' derken içeriye müdür girer. Müdür dediklerimi duyar, ben mosmor olurum. Sınıf başlar gülmeye. 'Muhahahaha' diye gülerlerken, ben açıklama yapmak zorunda kalırım tabi.
- Hocam kusura bakmayın. Ben sizi öğrenci sandım.
- Hocam bir saniye dışarı gelir misin?
- (Aha şimdi ayıkla pirincin taşını) Evet hocam?
- Şunu doldurman gerekiyor.Bana doldurup getirirsen sevinirim.
- Tamam hocam. (Rahatlayarak.)
- Bir de bir daha öğrencilerin önünde bana 'lan' deme
- %adhdgdkıjnb?/!!
izmir de büyük bir kıyafet mağazasında dolanırken bir çocuk görülür ve dehşet yakışıklı olan bu çocuk takip edilmeye başlanır. Anlatılamayacak kadar yakışıklı olan bu çocuk kız kıyafetlerine bakmaktadır. Merak içinde kuzenle tahminler yürütülür. Sevgilisine mi alıyor acaba diye. Böyle yakışıklı bir çocuğun kız arkadaşı nasıldır acaba diye bile tahmin yürütülür. Ama biraz sonra çocuk sakin bir tavırla: acaba bunun bana göre olanı var mı? Diye sorar. Şok içinde kuzenle birbirimize bakılır ve kuzen çenesini tutamayıp: ib.. bu çocuk diye bağırır ve bütün mağaza kopmuştur. Sonra utanıp apar tpoar mağazadan kaçılmıştır.
Bayram ziyaretinde yanlislikla hamdi amcanin ayakkabilarini giyip cikmisim. Babami arayip durumu belirtince yari yolda kosarak geri goturdum iskarpillerini.
Yanlis olmasin kardesler kundura diye takildi bana ve kapi agzinda sahte sahte gulustuk. Ayakkaplarina Kazasiz belasiz kavusmanin vermis oldugu coskuydu bu esprlsi. Esprileri ve ayakkabilari cok cirkindi, zati kendiside adam degildi.
geçtiğimiz hafta; yeğenimle tanıştım ilk defa. öz bi öz abimin iki buçuk yaşındaki kızıyla.. ayıptır söylemesi hala olmak güzel bir duyguymuş. hani tatmadan bilinmiyormuş. lakin; ilk defa şu vecize o kadar yerine cuk diye oturdu ki, dumur olmaktan alamadım kendime. diyeceksiniz ki ikibuçuk sene nasıl oldu da tanışmadınız. orası zaten çok karışık efenim, onlarca saçma olay sonrası bu hık demiş burnumdan düşmüş ateş parçasını görebildiğimin şaşkınlığını bile atamıyorken üzerimden 'kız halaya çeker' dumurunu ayrı bir sevinçle tattığımı da dile getirmeden geçemeyeceğim..
darısı tüm dargın aile bireylerinin başına... gerçi 'yeğenimde baldan tatlı' şimdi arkadaş..
trabzon da dolmuştayım üzerimde kiss (yüzleri makyajlı olduğu bir baskı var) tişörtü, 1 aydır da sakalları kesmiyorum. dolmuşa binerken kucağında çocuk olan teyze zaten cık cık dedi duydum net olarak. yolculuğun ilerleyen dakikalarında çocuk ağlamaya başladı, bana bakıyor aynı zamanda. çocuğu susturamayan teyzemiz: 'sus bak o öğrenci ona veririm seni susmazsan.' ulan ben bir sinirlendim, çene sakal bırakmış bir kadın olarak bana öcü muamelesi nasıl yaparsın, bu ne özgüven. bi de o öğrenci ne demek hadi tipimi beğenmedin bunu anlayışla karşıladık öğrencilerden ne istiyorsun?
elektronik marketin kapısında durmuş daha geçen günler aklımda olmasına karşın şuan hatırlayamadığım ne alacağım fikrinin gelmesini bekliyorum;
''lan bir şey alacaktım ben neydi??? ne....
****
''eğer babam sese duyarlı bir sensör olsa piyasada ki en pahalı sensörlerden birisi olurdu'' diyerek tarif etmiştim babamın duyarlılığını. babam uyurken yanından parmak ucunda yürüyen balerin geçse uyanan birisiydi dolayısıyla gecenin kör saatlerinde ses yapmamam gerekirdi...
bu sebeple kah belgesel izlerken(mega yapılar tarzı belgeselleri çok severim, harbi)kah müzik dinlerken takmak zorunda kalıyordum kulaklığı. her mezun olan öğrencinin başka bir öğrenciye devretmesiyle 5.-6. öğrencisine ev sahipliği yapan öğrenci yatağı misali tipi kayan kulaklığım bir süre sonra bozudu, yenisini almalıydım...
****
,...ydi neydi. hah kulaklık alacaktım lan ben'' diyerek giriyorum elektronik markete, kulaklıkların olduğu reyona gidip göz atmaya başlıyorum. bilirsiniz böyle yerlerde satılmayan bir şeye ne bileyim raflara, kasaya, kasada ki kıza bile biraz ciddi bakarsanız bir çalışan sizi algılayıp yanınızda biter ve baktığınız şeylerin özelliğiyle ilgili konuşmaya başlar. doğal olarak bu kural beni de es geçmiyor ve hangi reyondan nasıl geldiği anlaşılmayan satıcı bir anda yanımda zuhur edip başlıyor en pahalı kulaklıklardan bahsetmeye... ''bu gördüğümüz ürün bir tasarım harikası olup kablosuzdur...'' sanki bana şato satıyor dürzü. tabi durmuyorum hemen lafa girerek ''dinlediğim müziklerin yüksek ses kalitesi gerektirmediğini'' belirtip ''ses kalitesinden ziyade sesinin yüksek olmasının(eski kulaklığın sesi çok azdı)daha önemli'' olduğunun altını çiziyorum. parlamaya başlayan gözlerini bana çeviren satıcı ''hmm peki müzik dışında ne tarz şeyler için alacaksınız kulaklığı'' diye bir soru yöneltiyor* ''biraz yabancı dizi ve daha çok belgesel'' diyorum. o anda kaşlar düz bir çizgi halini alıyor, satıcı türk filmlerinde ki kötü adamlara has yavşak gülüşü ve parıldayan gözleriyle sanki sadece porno film yönetmenlerinin kullandığı bir materyal varmış da onu istemişim gibi bakıyor bana. artık ne desem boş, inandıramam, kızarmaya başlıyorum...
eline kulaklıklardan birine atıp ''bunun sesi yüksektir'' diyerek bana uzatıyor, bende koftiden inceliyorum, beraber kasaya gidiyoruz, ödemeyi yapıyorum. adam bana inşallah evde kimse yoktur bakışı ile uzatıyor kulaklığı ''iyi günlerde kullanın'' diyor, alıyorum poşeti arkamı dönüp yürümeye başlıyorum. türk filmlerinde gerdek odasına arkasından gelen hayvanlar tarafından tekme tokat girdirilen adam korkusuna kapılıyorum sanki birazdan gelecek ve 'ulan ne çakalsın' diye sırtıma vuracak dürzü, utanıyorum....