merkez kampüsü kapısı hakkında dedikodular çıkarılmıştı zamanında. ''olm bu kapıyı bir milyon dolara yaptırmışlar lan'' tarzında gereksiz konuşmalar vardı.
tüm otobüsler bu kapının önünde durur, içeri girmezlerdi. taa anasının nikahına kadar o soğukta yürünürdü. ancak artık durum farklı, içeri kadar servis var.
hele bir minibüsçüleri var ki akıllara ziyan. siz nefes alamayana kadar yolcu doldururlar, kapısında da bir tane değnekçi ''abi boş araba var'' deyip durur. tıpkı ''abi karı lazım mı? rus var, ukraynalı var'' diyenler gibi.. tövbe tövbe..
dışarıdan bakıldığında 36 parça kütahya porselen yemek takımı gibi duran, yani anla okadar güzel, içeri girdiğinizde anfi salonlarının büyüklüğü, tuvaletlerinin nezihliği ve en önemlisi verdiği eğitimin güzelliğiyle diğer anadolu üniversiteleriyle kıyasıya yarışan, genç bakış programı için gelen abbas güçlüyü ve savaş ayıda şaşırtan yobaz kütahya şehrinin güzel üniversitesi... aynı ateşte yanan çiçekler gibi...
yıllar yılı ilerleme kaydeder diye umut ettiğim bir yerdi burası... mimari anlamda çoğu fakülteye taş çıkarır ancak içinde bilim üretilir mi orası büyük bir muammadır. hocaların kaprisleri, kendi aralarındanki kavgalar çoğu öğrencinin canını yakmaktadır.
kayıt işlerindeki saçma sapan uygulamalar sonucu okulu yok yere uzatabilir, uzattıkça da küfürpuan biriktirirsiniz...
yaz okulu açarlar; hocalar kendi aralarındaki husumetten dolayı kafalarına göre davranırlar ve en baba dersleri açmayabilirler. götünüzü de yırtsanız lafınızı dinlemezler, yeterli öğrenci sayısı vardır, hocaya gidilir onu da kafalarsınız dersi vermesi için ancak muhterem bölüm başkanı ve onun yalamaçları anlaştığınız hocayla daha evvelden yaşamış oldukları mevzulardan dolayı dersi yaz okulunda açmazlar...
bunun üzerine eskişehirden dersi almaya çalışırsınız... bölüm başkanınıza da durumu anlatırsınız dersi içeriğini "takdim" edersiniz saygıyla... ders içerikleri uyuşuyor mu uyuşmuyor mu diye göz ucuyla bakar. o sırada kahvesi soğuyacağı için "tamam tamam git" der yüzünüze bakmadan. arkanızdan da kapıda bekleşen alt sınıf öğrencilerle muhatap olmamak için kapıyı kilitler.
bir telaş gidersiniz eskişehire... kendi okulunuzun aksine bölümdeki hocalara derdinizi anlattığınızda sizinle kendi öğrencileriymişcesine ilgilenirler, öğrenci işlerine, mesai 17:00 de bitmesine rağmen 17:40 da telefon açarlar ve o saatte bir akşam vakti işinizi görürler. siz de iç geçirirsiniz.
gel gelelim, dersi verirsiniz eskişehirde. verdiğinize dair belgeyle fakültenize döndüğünüzde bölüm başkanınız size işte o vurucu cümleyi söyler.
- içerikler uyuşmuyor, bunu kabul edemem ben.
işte o anda elinize geçireceğiniz ilk eşya ile karının kafasını parçapinçik yapma isteğiniz okulu bir hiç uğruna uzatma telaşıyla birleşince bir şekilde eliniz ayağınıza dolaşır.. kolay değil işin ucunda haybeye gitmiş bir yaz, boşa geçecek bir yıl vardır. mazeret ise hazırdır değerli başkanımızın:
- sen beni kandırdın!
+ e hocam siz onay verdiniz, ben de o kadar koşturdum dersi eskişehirden aldım koca yaz bıdı bıdı...
- olmaz bu iş...
velhasıl dekanla konuşulur ve iş yukardan gelen baskıyla hallolur. bürokratik işleri halleder diplomanızı alırsınız ve allah bu ya karşınıza çıkar o vakitte meşum insan..
artık görülecek hiç bir hesap kalmamıştır okulla bölümle..
ve o muhteşem an geldiğinde dolu dolu haykırırsınız:
suan 4. senemi geçirdigim acı tatlı anılarımın oldugu , mezun olduktan sonra özleyecegim, Türkiye'de en büyük araziye sahip üniversitedir. iktisadi ve idari bilimler binasının arka tarafında bedesten denilen bir yapı vardır burada okey,kagıt gibi oyunlar oynanabilmektedir.Binaların mimarisi selcuklu kubbeli mimari şeklindedir. Üniversitenin en uc kısmında ise bir gölet vardır. Burada deniz bisikletiile ordeklerin seslerini dinleme imkanına sahip olabilirsiniz.