dudaklarını okuyorum kimi zaman
kimi zaman tadını bilmediğim dudaklarına meyvelerden tat seçiyorum.
ve özlüyorum fısıltılı halini.
biliyorum öyle buseler kondurursun sen
sanki dokunmamış gibi.
sözlerin ise iz bırakıyor ne kadar kısa konuşursan konuş
saklanma suskunluğunun ardına ...
bir yazarin soyadi.
yok la o dudekdi.
olm dudakmi dudekmi?
bence dudek hatta sema dudek.
bosver olm ha dudak ha dudek hadi bu entryden gidek.
(bkz: entry girmekten siyirmis yazarlar.)
Nasıl evrilmişse zaman içinde ve nasıl kullanmayı öğrenmişsek onu, karşımızdakini kırmak için de, övmek için de, öfkemizi kusmak için de, sevgimizi yansıtmak için de onlardan dökülen kelimelere ihtiyacımız olan organ. iki minik et parçasının, birkaç kas kümesinin ne kadar çok iş yaptığını farkındalığından uzak geçer ömrümüz. Ondan çıkan kelimelerle şekillenir ömrümüz. Ama ses çıkarmadan yaptıkları daha çok anlam ifade eder.
sevgiliden özür dilemek için hafifçe boynuna dokunurken de onu kullanırız. Hangimiz yapmadık ki bu dokunuşu ya da hangimize dokunduğunda içimiz titremedi. Bu temas binlerce kelimenin yaptıklarından daha çok anlam ifade eder. Bu temas hatırlandıkça pek çok anı gelir geçer, kimi zaman gözlerimizi kapatıp hüzünlenerek, kimi zaman da gözümüz açık dalıp giderken uzaklara.