ilk olarak aşık mahzuni şerifin 1970'li yıllarda yazıp söylediği ve aradan geçen 40 yıla rağmen 1970lerden buyana iktidara gelen bütün politikacıları ortak paydada haklı bir şekilde eleştiren şu parçaya lütfen biraz kulak verelim:
--spoiler--
AKPnin bir ulaşım politikası var mı? Bir tarzı, bir hedefi var mı? Mesela duble yolların yapımı sırasında Cumhuriyet tarihinin en uzun yollarını yapmakla övünüyordu. Şimdi o duble yollar dökülüyor, her yerinde inşaat var.
Başbakan Erdoğan, Kartal-Kadıköy metro hattının açılında da büyük bir ayıba imza atarak şöyle dedi:
Biliyorsunuz 10. Yıl Marşında geçer; demir ağlarla ördük falan. Neyi ördün? Hiçbir şey örmüş falan değilsin. Ortada duranlar belliydi. Demir ağlarla şimdi Türkiyeyi biz örüyoruz.
Bu kadar övünmesine neden olan hattın toplam uzunluğu da topu topu 22 kilometre! Cumhuriyet dönemi ile boy ölçüşmeye kalkmasının başka bir dayanağı yok.
Cumhuriyetin bir ulaşım politikası vardı. istiyorlar ki, Türkiye dışa bağımlı olmadan kendi sanayisini geliştirecek ulaşım hattını kursun. Perole bağımlılığın en aza indiren demiryolunun bir politika olarak seçilmesinin nedeni budur.
Bunun için 1923-40 arasında toplam 3 bin 714 km demiryolu yapılmıştır. Ayrıca, Osmanlıdan kalan Birinci Dünya Harbi ve istikbal harbi içinde harabe hale gelen 4 bin 637 km demiryolu önce yabancı şirketlerden satın alınarak millileştirilmiş, ardından da adeta yeniden inşa edilmiştir. Toplam 8 bin 400 km.
Ve bütün bunları 1924te 17 bin 900 lira olan Nafir (Bayındırlık Bakanlığı) bütçesi ile yapmaya başlamıştır. 1930da bile bu bütçe 33 milyon 705.000 bin liraya ancak ulaşabilmiştir. Yani yokluklarla, imkansızlıklarla yapılmıştır o demir ağları.
Çünkü genç Cumhuriyet bir yandan kalkınmasını sağlarken, bir yandan da Osmanlının borçlarını ödemek ve halkını doyurmak zorundaydı.
Oysa AKP, o cumhuriyette kalan her şeyi satarak sağladığı kaynaklara rağmen 500 milyon dolara bitireceğini ilan ettiği metroyu 2.5 milyar dolara bitirmiştir. 2 yılda tamamlarım demiş ama 7 yılda ancak tamamlamıştır.
Cumhuriyetin tamamen öz kaynaklarla yaptığı binlerce kilometre yerine borçlanarak 22 kilometre yapıp bir de övünmesini nasıl açıklayalım?
Kaba bir pragmatizm!
Politika yok, hedef yok, kalkınmanın bir karakterisliği yok. Her fırsatta böbürlenme var.
Bu 1950den beri böyle. 1950de adeta bıçak gibi kesildi demiryolu yapımı. Karayolu yapımı, petrol bağımlılığı getirdi. 1950den 2003e kadar yapılan demiryolu 1000 km bile değil (945 km). Hep karayolu yapıldı.
Cumhuriyetin yaptığı demiryolları hala hayatta ve hizmet veriyor. Oysa 1950den itibaren yapılan karayolları nerede? Aynı yol kaç yüz defa yeniden yapıldı?