dublajlı filmlerin bir çok kötü yanı olmasına rağmen ( dış seslerin azalması-metnin kötü cevrilmesi-seslendirmenin gerekli duygusal içeriği yakalayamaması vs. ) en kötü yanı dublajı yapan sesin ses hafızanızda olmasıdır. bir filmde çingene olan ses bir diğer filmde prenses olabilmektedir. ya da yahşi cazibede şirket müdürü olan şahsiyetin rocky olması gibi insanı dumura uğratır.
türkiye'de bu hizmeti veren en başarılı iki stüdyo için;
(bkz: imaj) (filmlerin ve animasyonların dublajının yapıldığı stüdyo)
(bkz: vipsaş) (dizilerin dublajının yapıldığı stüdyo).
Sungun Babacan, Yekta kopan, Aydoğan Temel, Kerem Kobanbay, Berna Başer v.s. gibi üstadların ağzından olunca filmleri tekrar tekrar izleme hissi uyandıran, yabancı filmleri türkçe ağızdan dinletme sanatıdır.
eğitimini almak ve anlık bir hevesle değil, sonsuza kadar sürdürmek istediğim iş. ancak diksiyon eğitimim de yok, eğitim alabileceğim bir yer de bilmiyorum, tavsiye istediğim herkes de "o işte para yok" "arkanda tanıdık yoksa işin yaş" "doğuştan yeteneğinin olması lazım" diyerek hevesimi kırdılar açıkçası. üstelik yeteneğim var mı yok mu, onu bile bilmiyorum. okyanusun ortasındayım sanki, yanımdan geçen balıklara yolu tarif etmelerini istiyorum bir nevi.
bir avuç dublajcının sürüm yaptığı sektöre dönüşmüştür maalesef. istediği kadar nitelikli, yetenekli olsun çevreden değilse sektöre kimse sokulmaz. filmlerde hep aynı sesleri duymamız, dayatılmamız bundan.
fransa almanya gibi ülkelerde kazanılan paranın otuzda birini kazanamadıklarını söyleseler de sürüm yapma mantıksızlığına devam ederler. aslında bu çıkmazın esiri olmuşlardır.
artık hiçbir prova hazırlık olmadan 3-4 saatte film dublajı bitirilmektedir. sosyal medyada dublajdan nefret ettiğini söyleyen büyük sayıdaki kitle çok haklıdır. evet her ne kadar niteliksiz dublajcılar kadar nitelikli dublajcılarımız olsa da hep aynı aynı aynı sesler filmlerin tadını bozmuştur.
Bir filmi film yapan en önemli şeydir. Bir sinema ne kadar iyi olursa olsun dublajı iyi yapılmadı ise her açıdan kaybetmiş filmler arasında yer almaya mahkumdur.
Konuyu biraz daha açalım. Dublaj oyuncunun yüz ifadelerine uygun olmalıdır. Oyuncuya göre ses verilmelidir. iri yarı bir adama ince bir ses verilmesi halinde, izleyici filmden kopmaya başlar. Bu nedenle izah ettiğimiz gibi dublaj bir filmde en önemli konudur.
yeşilçam sinemasının, dönemindeki başarısı biraz da dublaja dayanıyordu. Sessiz çekilen filmler, stüdyoda usta oyunculuklarla yeniden oluşturuluyordu. Ne yazık ki Sesli çekimin yaygınlaşması ile bu ustalar yeni kuşaklar yetiştiremeden dönemlerini tamamladılar. Bundan sonra, dublajlar daha seri ve daha piyasacı bir anlayışla yapılmaya başladı. Bu da seyirciyi tatmin etmedi. Bu yüzden seyirci yeşilçam filmleri "dublaj" olmasına rağmen yadırgamıyor fakat yeni filmlerde ise dublaja burun kıvırıyor. Halbuki dublaj düzgün bir şekilde yapılırsa çok yararlı bir teknik:
-Bir kere yüzünü beğenip, sesini beğenmediğiniz oyuncudan yeni bir oyuncu yaratabiliyorsunuz.
-Sesli çekimde olduğu gibi araya başkaca sesler (tren düdüğü, yol gürültüsü, öksürük..vs) karışmadan rahatça çekim yapıyorsunuz.
-Oyuncular suflör kullanabiliyor. Ezberle çok uğraşmadan oyunculuklarına odaklanabiliyor.
- Yönetmen çekim anında sesli direktif verebiliyor.
- Amatör-profesyonel oyuncuların bir arada yer aldığı bir filmde. Amatör oyuncular ile profesyonel oyuncular arasında oluşan uyumsuzluğu en aza indiriyor.
- Çekim sırasında yapılan kimi hataların üzerini ustalıkla örtmeye yardımcı oluyor.
Bir de dublaj özenli yapıldı mı? Her şey dört dörtlük. Fakat yukarıda da bahsettiğim gibi, Türkiye dublajı özenle yapan ustalarını kaybetti. Seri ve piyasacı anlayış, seyircileri dublajdan tamamen soğuttu.* Halbuki soğuyacak bir şey yok. Dublaj bir teknik. iyi bir şekilde icra edileni var, kötü şekilde icra edileni var.
*(Eskiden dublaj daha tiyatraldı, abartılıydı ancak gerçekçiydi; şimdi ise daha sinemasal oldu. inandırıcılığı gitti.)
*Oyuncuların seslendirme yapacağı alan çeşitli malzemelerle ( mesela battaniye...vb ) mümkün olduğunca çevrelenerek dışarıdan sesler gelmesi önlenmeye çalışılır.
*Oyuncular ekrandan görecekleri dudak hareketleri ve kulaklıklarından aldıkları orijinal sesler ile oyunlarını gerçekleştirir.
* Oyuncuların sesleri önlerindeki ses kaydedicisinden (cep telefonu, tablet...vs) ya da ses kaydedicisine bağlı mikrofondan kayda alınır.
*Daha sonra alınan kayıtlar bilgisayarda görüntü ile birleştirilir.
*Bu şekildeki bir stüdyoda gitar/saz gibi çalgılarla görüntünün üzerine basitçe müzik de yapılabilir.
Not. Tabi bu benim yazdıklarım tamamen teori. Ben hiç uygulamadım. Amatörlerin böyle bir stüdyoya ihtiyacı olursa, bu şekilde işlerini halledebilirler. O yüzden yazdım. Uygulayan olursa, youtube'a falan videolarını koysun. O videolara bakanlara da yardımcı olur.
Ucundan kıyısından başladığım iştir.
Netflix'te 1 bölümde görünüp 2sinde görünmeyen yan karakterlerin dublajı ya da rabarbaları yaparak başlarsın.
Sabır işidir.
Oyunculuk gerektirir.