boş insanların yapacağı iştir. ve dua ederek işlerin yolunda gideceğini düşünen insanlar vardır.
dua sadece insanı rahatlatır.
şimdi dua eden insanları kategorize edelim;
hiçbir şey yapmayıp sadece dua eden insanlar vardır. zaten bu durumun saçmalığını aklı başında her insan onaylar. fazla durmuyorum bu konunun üstünde.
bir de bir şey elde etmek, amaca ulaşmak için dua etmek vardır. bu da yanlıştır. basit bir örnek vereyim:
sizin o kutsal(!) dininize göre hangi üniversiteyi okuyacağınız ve hangi mesleği yapacağınız siz doğmadan allah denilen büyük enerjinin bilgisinde.. sen her gün dua etsen allah ım ne olur boğaziçi genetik i kazansam diye dua etsen, ne farkedecek?.. zaten ne olup olacağın biliniyor(!)..
kısacası dua etmek hiçbir şeyi değiştirmez. dua sadece psikolojik bir telkinden öte olmayan bir şeydir.
inanmayan insan söylemi. ayrıca psikolojik olarak (!) rahatlamanın gereksiz olduğunu düşünen insan söylemi. *. biz zaten allah ın peygamber duasıyla kavimleri helak ettiğine inandık biz zaten allah ın dualarımızı kabul edeceğine etmese bile bizim için bir şeyler düşündüğüne inandık. **
insanların değerlerine karşı saygısızca yapılan bir yorumdur. sen inanmıyor olabilirsin ama buradaki yazarların % 95 **i bu duruma inanıyorsa ona göre entry girmek sözlük için daha hoş bir ortam yaratacaktır. yoksa bu tarz entryler provokasyondan başka bir şey değildir. ilgi çekme yöntemidir ki yazıktır.
1 - önce dua kelimesini sözlükten aratıp ne olduğunu öğrenmeyen cahil kişi söylemidir.
2 - gece gece acıkmıştır, evde yiyecek bişe yoktur, bi başlık açıp ayar yiyim diyen yazar söylemidir.
3 - hayatında keşkelere yer olmayan kişi söylemidir. (keşke demek de dua kategorisine girer.)
4 - ateistliğin prim yaptığına inanan kişi söylemidir.
5 - dikkat çekmek isteyen kişi iddiasıdır. **
ilginç bir tezdir. tezi sunan, dua eden milyarlarca insana boş insan diyebilen, süper akıllı provokatörün şu hareketi tezi daha da ilginç kılıyor;
başlık: dua etmenin gereksizliği
tanım: boş insanların yapacağı iştir.
dua etmenin gereksizliği eylemi boş insanlar tarafından yapılmaktadır. tanımı anlamayan için yardımcı olayım dedim. sadece tanım kısmını anlatabiliyorum zira geri kalanını anlayamadım. uykusu gelmiş herhalde.
subjektif bir olgu olan "dua etmenin" bir açıdan ele alınmasıdır burada söz konusu olan.
dua etmek bana göre de mantıklı bir olay değildir, ama bana mantıklı gelmediği için etraftaki dua eden insanlara "boş insan" muamelesi yapmak inançlara saygısızlıktır, ki ben inançsız bir insan olarak böyle bir hatayı asla yapmadım, yapmam da.
dua etmek olgusunu ancak eleştirebilirim, onu da bir bütün olarak değil, tüm dünyadaki ülkeler kendi dillerinde dua ederken tüm müslümanların arapça dua etmesi kısmını ancak. eğer ki insan tanrıya inanıyorsa, onunla iletişimini bana göre kendi diliyle, kendi ruh sesiyle kurmalıdır, bilmediği başka bir dil aracılığıyla değil.
"dua etmek" eylemini bütünüyle "gereksiz" ve "boş insanın işi" olarak saymak ve bunu sözlük gibi bir platformda öne sürmek, zamanında hristiyan misyonerlerin tüm amerika kıtasına döve döve hristiyanlık yaymaya çalışmasıyla aynı sınıfta yer alır.
"kabul etmediğin şeye bok atmak" bu kadar kolay işte.
Ailesinden hiç kimseyi hastane kapısında beklemeyen, trafik kazası, deprem, yangın, kayıp yaşamayan insanın kendini bilmez tavırla savurduğu yetersiz kapasite ürünü söz öbeği.
bak arkadaşım dünya kendi etrafında 1670 km/ saat hızla dönmekte. güneş etrafında 108000 km / saat hızıyla. güneş galaksi merkezi etrafında 720000 km/ saat hızında dönerken; galaksimiz 950000km/ saat hızla uzayda hareket ediyor ve sen bu muazzam hızlarda her şey tesadüf diyorsun öyle mi? arabada 160 km saat hız yaparken kalbin hızlı hızlı atarken bunlara kendiliğinden olabilir diyenleri seveyim.
dua konusuna gelirsek. samimi edilen her türlü dua kabul edilir. ama bu yerine getirileceği anlamına gelmez. bir kısmı dünyada yerine getirilir. bir kısmı ahirete sevap olarak yazılır. ama bazı duaların dünyada yerine gelme olasılığı çoktur.
anne babanın çocuğuna duası.
mazlumun duası.
onun için arkadaşım anne babanızın bol bol hayır duasını alın.
konuya ek olarak başınıza gelecek musibetleri önlemenin bir yolu dua iken diğer yolu sadakadır. iyi cumalar hepinize.
Dua her şeyin sahibi olan Allah'a yakarmak ve Allah'tan istemektir.
Duaların bir kısmı kabul edilir ve bu dünyada gerçekleşir.Bir kısmı ise amel defterine Allah'ı anma sevabı olarak yazılır.
Yani edilen duaların hiçbiri boşa değildir.Her edilen dua insanın yararınadır.
Dua tapınma iç güdüsünün en büyük dışa vurum şeklidir, ilkel insanlar güneşe el açıp dua ederlermiş günümüz insanıda göremediği duyamadığı kafasından kalıplar uydurarak inanmak istediği kendi kafalarında kurdukları senaryoya dua ediyorlar. Öyle yok şu hızda dünya dönüyormuş tesadüfmüş falanmış biz ona bilim diyoruz güzel kardeşim bide hani söyleyeyim nerden Kopy paste yaptıysan o bilgi öyle yorumlanmaz uzayda sabit nokta yoktur yani belirli bir hızda bahsedemezsin referansı dünya alıyorsan yanlış içindesin, evren dünya etrafında dönmüyor.
Edit ; dua bir çeşit meditasyondur.
burada dua ve ibadet etmenin iyileşmeyi sağlaması araştırılmış. bunun placebo etkisi olduğu belirtilmiş. ancak etki placebo olsa da sonuçlar gerçek olduğu için bilim bunnunla ilgileniyor. sonuçta amaç tedavi etmek bunun nasıl olduğu önemli değil, ister ilaçla tedavi et ister vucudun içindeki mekanizmalarla.
Dua, her insan için bir sığınaktır. Dua, ihtiyacın anahtarıdır. Allah-u Zülcelal, kullarının kendisine dua etmelerini, ihtiyaçlarını arzetmelerini çok sevmektedir. Onun için bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Bana dua edin, kabul edeyim." (Mü'min; 60)
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Dua, ibadetin iliğidir." (Tirmizi)
Ebu Hazım şöyle demiştir:"Dua etmekten mahrum kalmam, duamın kabul edilmesinden mahrum kalmamdan daha kötüdür."
Onun için insan samimi olarak, daima Allah-u Zülcelal'e dua etmeli, ihtiyaçlarını O'na arzetmelidir. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Allah-u Zülcelal, her gecenin üçte biri kalınca rahmeti ile dünya semasına iner ve şöyle buyurur: "Mülkün sahibi benim. Dua eden kim ise, onun duasını kabul edeyim. Kim benden bir şey isterse, ona vereyim. Kim benden bağışlanmayı isterse, onu bağışlayayım." (Buhari, Müslim)
Numan bin Beşir (Radıyallahu Anh) der ki: Resul-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem): "Dua bizzat ibadettir." buyurdu. Sonra yukardaki ayeti okudu. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, ibn Mace, ibn Hıbban, Hakim)
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sıkıntılı anlarında, Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse, genişlik anında çok dua etsin." (Tirmizi, Hakim)
Selman (Radıyallahu Anh)'dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah haya edicidir, kerimdir. Kul elini ona kaldırdığında boş olarak geri çevirmekten haya eder." (Ebu Davud, Tirmizi, ibn Mace, ibn Hıbban, Hakim)
Hz. Aişe (Radıyallahu Anha)'den rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Tedbirin kadere bir faydası olmaz; Allah'ın takdir ettiği şey olur, duanın ise gelmiş ve gelmemiş olan felaketlere faydası vardır. Şüphesiz ki bela iner, dua ise onu karşılar ve kıyamet gününe kadar çarpışırlar." (Bezzar, Taberani, Hakim)
Yezid-i Rekkaşi'ye göre; "Ulu Allah kıyamet günü, kulun yaptığı ve fakat karşılığını dünyadayken göremediği duaları önüne getirerek şöyle buyurur: "Kulum falan gün, bana şöyle bir dua yapmıştın da ben o duanın karşılığını bu güne saklamıştım. işte şu sevap o duanın karşılığıdır." Kula bu yoldan o kadar çok sevap verilir ki, "Keşke dünyadayken hiçbir duamın karşılığı verilmemiş olsaydı, der."
Kur'an-ı Azim'de bir ayeti kerime de: "(Onlara) De ki; sizin dua (ve iltica)nız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan; 77)
Tirmizi, ibn Hıbban ve ibn Mace senedleri sahihtir kaydıyla şu hadisi naklederler: "Allah nezdinde duadan daha kıymetli bir şey yoktur." (Tirmizi, ibn Hıbban, ibn Mace)
Tirmizi ve Hakim şu hadisi naklederler: "Dünya üzerinde Allah'a dua eden bir müslüman yoktur ki, Allah ona yetişmesin ve onun üzerindeki sıkıntı veya kötülüğü bir fazlasıyla kaldırmış olmasın. Yeter ki, Allah'ın o müslüman kulu bir günah dileğinde yahut sıla-ı rahmi koparmak için duada bulunmasın. Topluluktan biri:
"Öyle ise, duamızı çoğaltırız." der. Resulullah’da, "Hak Teala, (lütufca) daha çoktur." buyurur. (Tirmizi, Hakim)
Allah-u Zülcelal kullarının kendisine dua etmesini istemiş ve bunu emretmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'in hadis-i şeriflerinde de duanın ne kadar menfaatli olduğu geçmekteydi. Onun için mü'min olan kişi duayı hem dünyası hem de ahireti için bir kalkan gibi kullanmalıdır. Dua, huzur ve tazarru ile yapılmalıdır. Huzur ve tazarru ile dua yapmakla insan acizliğini, zelilliğini ve fakirliğini ortaya koyup, Rabbinin zenginliğine teslim olarak kulluk vazifesini yerine getirir. Allah-u Zülcelal'e dua eden kul, O'nun emrini yerine getirmiş olur.
Dua sahibinden belayı defeder. Dua eden kişi bunun menfaatını ya dünyada ya da ahirette mutlaka alır. Allah-u Zülcelal merttir. Hadis-i şerifte de geçtiği gibi Allah-u Zülcelal haya ve kerem sahibidir. Ellerini açıp kendisinden isteyeni boş çevirmekten haya eder.
Said bin Kettan bir gece rüyasında, Allah-u Zülcelal'i görmüş ve: "Ya Rabbi! Nice zamandır sana dua ediyorum, ama icabet buyurmuyorsun!" demiş. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal buyurmuştur ki:"Ey Said! Sesini duymak hoşuma gittiği için icabet etmiyorum."
işte Allah-u Zülcelal dua eden kuluna böyle lütuf ve kerem ile muamele etmektedir. Bundan kendimizi mahrum etmememiz lazımdır. Yine rivayet edilmiştir ki: Ebu Osman Nehdi (Kuddise Sirruh) hastalanmıştı. Hasan-ı Basri (Kuddise Sirruh), onun ziyaretine gitti. Bir ara: "Ya Eba Osman! Bize dua et. Hastanın duası makbuldür." dedi. Eba Osman, Allah-u Zülcelal'e hamdetti, bir ayet-i kerime okudu, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'e salavat getirdi. Daha sonra elini açtı, biz de açtık. Dua etti. Ellerimizi indirdiğimiz zaman, şöyle dedi:
"Size müjdeler olsun! Vallahi, Allah duamızı kabul etti." Hasan-ı Basri:
"Bunun için Allah'a yemin mi ediyorsun?" diye sorunca, Eba Osman dedi ki:
"Evet yemin ediyorum. Nasıl etmeyeyim ki? Sen bana bir söz söylediğin zaman kabul edip, onun doğruluğunu tasdik ediyorum da; Allah-u Zülcelal'in;
"Bana dua edin, duanızı kabul edeyim" emrinin doğruluğunu niye tasdik etmeyeyim."
çocukken her akşam yatmadan önce tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.