içinde çok az ağaç bulunan, beton merdivenleri kavgalarda kırılan, içinde her daim hareketlilik bulunan fakültedir. Insanın Tandoğan kampüsüne gidince canı yeşillik, ağaç, çimen çeker. Bunlara rağmen sevdiğim, her yerden ulaşımı kolay eğitim yuvasıdır.
akpnin kapatmayı düşündüğü iki fakülteden biri. diğeri ise istanbul üniversitesi edebiyat fakültesidir. üniversite kapatmayı da görecek miydik, sorusunu akla getirir. bu okulları kapatanlar, kapatılmasına göz yumanlar atatürk'ten, bilimden ve ilerlemeden bahsederlerse inanmayın a dostlar. eğer kapatılmasının yegane sebebi kavga ise, boş beleş adamları azınlığa almak için kontenjanı düşür hem eğitim kalitesi de artar hem de insanlar 8000 kişi tek binaya tıkılıp sığır muamelesi görmezler. di mi ama?
artık daş tuğla cimento fakültesi yakıştırmalarının hedefi olamayacaktır çünkü dil binası yenilendi. pırıl pırıl oldu mübarek.. döküntü olan yerler de yok değil diğer binalarda. ama iyidir yine eskisine göre. en güzel ve temiz binası da ana binasıdır.
orta bahçe denilen hakikaten de ortalama bir bahçe büyüklüğünde bir avlusu vardır. tüm öğrenciler burada vakit geçirmiştir illa ki; zaten başka yer de yok koca fakültede. her zaman da asılı pankartlarıyla, afişleri, bildirileriyle donatılır bu göt içi kadar bahçe. duvarlara yazılar yazıyorlar spreyle vesaire. hademeye iş çıkartıyorlar. proleteryaya saygı kalmadı azizim! *
fakülteye girerken sağ arkasındaki kantini sağ, bahçenin solundakini ise sol almıştır. fakat sağ arka kantin o denli keskin çizgileri olan bir kantin değildir, yurdum öğrencisi de orada takılır, hoşgörü vardır orada, ortaktır. diğeri sadece sola ait.
yök'ün aldığı ulvi(!) kararla lisans eğitimine kapatılması karar verilen fakülte.
istanbul üniversitesi'ne ait beyazıt kampüsü de kapatılacakmış.
neden? çok kavga çıkıyormuş! sanki taşındığı yerde olmayacak!!!
Tarih çalışmaları, Türk tarihinin ana kaynaklarını araştırmak, arkeoloji yoluyla yeni bilgiler sağlamak, tarihte ve bugün ırk karakterlerini antropolojik yöntemlerle belirlemek gibi önemli noktalar üzerinde şekilleniyordu.
Tarih ve Dil kurumlarının varlık nedeni de bu temellere dayanmaktaydı. Atatürk, uzmanların yabancı meslektaşlarına ihtiyaç duymadan arkeolojik kazılardan çıkacak yazıları inceleyebilmesi ve bu yoldan elde edilecek bilgilerle eski uygarlıkların gerçeğine ulaşmak amacıyla eski dillerin öğrenilmesi için de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ni kurdurmuştur.
Bu gün çardak ekibinin bir kaç gün önce polis ve faşiste defol diye açtığı pankart üzerine yine olayların çıktığı, polisin müdahalede gecikmediği* , biber gazına maruz kaldığımız, her nedense olay çıkacağı gün sopalı taşlı adamların geçmemesi için girişe konulan turnikelerin çalışmadığı, öğlen vakitlerinde olaydan hemen önce güvenlik amcanın şahsıma bizzat Aleg okulda durma, birazdan gelecekler diye uyarı çektiği, sınav akabinde medya gruplarının ellerinde mikrafon ve kameralarla bahçeyi işgal ettiği, arkadaşımın saçlarından polislerin sürüklediği, yaralı arkadaşlarımın halen an itibari ile kan aradığı güzel okulumdur.
Geçen çarşamba çıkan çatışma nedeniyle camları kırılan ,henüz yeni cam takılmamış olan buzhaneye benzeyen okuldur. Ders zili mantığı olarak ,öğrencilerin dudaklarının morarması bugün itibari ile baz alınmaya başlamıştır.
"Daş,Tuğla,Çimento,Fakültesi" olarak geçen şantiyenin ülkede ki tanınmış adıdır. Her hangi bir ustanın dersin ortasında sınıfa dalıp,hocaya hocam dur bir saniye diye çivi çakmaya başlaması günlük olaylardan birisidir.Teklifimiz, kayıt esnasında öğrencilere sağlık sigortası yapılmasıdır.
Atatürk' ün kurduğu, "Türk dili, edebiyatı ve tarihinin daha çok aydınlanmasında" aracılık, yardımcılık etmek üzere, içinde pek çok filoloji bölümüne yer veren fakülte. Bugün ise araç, amaç haline gelmiştir o ayrı.
ilk gününden itibaren önünde çevik kuvvet bekleyen ve hergün okul girişinde arama yapılan fakülte, çok kalabalık bir fakülte, değişik ülke ve kültürlerden birçok insanın bulunduğu fakülte, itibarlı bir fakülte, ülke çapında prof. ve hocalar yetiştiren bir fakülte.
DTCF (cumhuriyet gazetesinde "Döv ve Tahrik,Cop'oğrafya Fakültesi" diye girmiş Mustafa Balbay.25.09.2008). DTCF yukarıda anlatılan kadar da yavan bi okul asla değil.
daha içeri girer girmez muhalif havasının sardığı bi okuldur.
Atatürk'ün direktifi ile kurulan fakülte...
cumhuriyetin ilk fakültelerinden, ülkemizde dil-tarih ve coğrafya alanında önemli kazançlar sağlayan bir fakülte.
küçücük ortamda dostlukların pekiştiği bir fakülte.
sıcak çayı soğutmadan sigaranla en güzel eşlik edecek şekilde bir araya getirebilip içebildiğin fakülte.
kızılaya 10 dakika güzel mimarisiyle sıhhiyede andezit yapılı görkemli fakülte.
DTCF adında Türkiye'de ki tek fakülte.
tüm dillerin bölümünün, adını bile duymadığınız ama birilerinin o alanda harıl harıl çalıştığını bildiğiniz fakülte.
dil ve tarih ve coğrafya bölümü öğrenci profili birbirinden çok farklı olduğu halde kantinleri ortaktır. ama ortak kantin bile bu kesimlerin kaynaşmasına olanak vermez. birbirleriyle iyi geçinemezler.