sırf insanı bi b*ka benzesin boş olmasın, kişiliğimin oturacağı yer olarak iyi bi fakülte olsun diye 2012 senesinde tercih ettiğim, sonra tercih ettiğime pişman olduğum fakülte. fakülte fakülte değil savaş alanı, terörist anarşist sağcı solcu yuvası. yakında fakültenin logosu kavgalarda havada uçuşan beypazarı soda şişesi olacak, na buraya yazıyorum.
ankara üniversitesi'ne bağlı bir fakültedir. üç binası bulunur. batı dilleri binasının önündeki merdivenleri çay ve sigara içmek için tasarlanmıştır. bahçesinde bir italyan ve bir ispanyol çukuru adını taşıyan 2 ana oturma bölümü bulunur. yaklaşık onbin öğrencisi olmasına rağmen yüzler hep tanıdıktır. orta bahçe adını taşıyan tek küçük bir bahçesi bulunur çünkü. ankaranın o ayazında donma ihtimalini göze alarak sabahtan akşama kesişenler de çokça bulunur.
ankara üniversitesi dil tarih coğrafya fakültesinin kısaltılmış yazılışıdır.
Rivayete göre kantinlerden biri ülkücülere biri de sol görüşe hizmet ediyormuş.
Tomalar bir yere müdahale etmeden önce ankaranın en karışık yeriydi.
Semt olarak cebeci mi yoksa sıhhiye mi geçiyor yerleşkesi hala anlayamadığım kampüs.
Bundan yaklaşık bir sene önce yazdığım ve ancak şimdi buraya eklemeyi akıl edebildiğim bir yazımı paylaşmak istiyorum. Bu okulda okumaya devam etmekle beraber yazıdaki duygularımı hala taşıyorum.
"Bu okul kadar eski hocaların varlığı ayakta tutuyordu burayı. Sanki biri ölse, yapının bir kirişi yıkılmışçasına sarsılacaktı. Okul varlık mücadelesinin en önemli ispatıydı, yüzlere vurulan. Varlığının nedenini kendinden alıyordu. Mesela; Andezit taşları vardı, çıkılmayan kütüphaneleri, fişlenme korkusuyla girilmeyen çardağı ve "aman ha kavga çıkar, arada kalırsın " korkusuyla arka kantini vardı okulun. Sıhhıye köprüsünden bakarken okula Cumhuriyet'in en büyük ve en gerçek şahiti olarak karşımıza çıkıyordu. Anıtkabir'e manzarası, atasına olan saygısının ilahi bir sonucuydu belkide.
Bir çok ayak izi vardı taşlarda, bir çok aşk acısı ve bir çok çay bardağı vardı masalarda.(Masalar ki merdivenden hep 'o' çıkacakmışçasına ona dönük. Ve bükük omuzlarımız; siyasi düşüncelerin soda şişesindeki uçuşlarından kaçarçasına ya da sloganlara tıkanan kulakların verdiği büküklük bu.)
Yürürken koridorlarca, her odanın başucunda isimler vardı. Sahiplenilmiş odalar, sahiplenilmiş rütbeler. Gelip geçici olduğunu unutma pahasına sıkı sıkıya sarılmış yüzlerce kafa vardı, yüzlerce bıyık ve yüzlerce topuklu ayakkabı.
Ve sorular vardı tabi; bu okul kadar eski, çayı kadar acı ve aşkı kadar bilindik sorular.
Sınav haftası yaklaştığında; yüzüne bakılmayan fotokopiciyle göz teması senfonisi, ne oldukları bir türlü bilinmeyen ve açıp okuma isteği de getirmeyen kitapları olan kütüphanesindeki masaların doluluğu vardı. Ders çalışmak yerine telefonla uğraşan, internette gezinen ya da uyuklayan öğrencisi olduğunuda göz ardı etmemek gerek elbet. Bir çok şeyi vardı, varolmasına ama tuhaf bir sevimliliği vardı. Kimsenin tam olarak bilemediği bu sevimliliği herkes hissediyordu. Kavgasıyla hissediyordu, sınıfta kalmasıyla, sevdiği kızı karşıdaki bankta görmesiyle ve ona açılıp konuşamamasıyla hissediyordu. Buna bir ad vermek gerek diye düşünmüştür bir çoğu belki de; ama sonra vazgeçilmiştir tıpkı şu an benim yaptığım gibi, isim verilse her şeyi kapsayamayacaktı çünkü. Dışarıda kalacaktı elbet biri ve onun eksikliği hissedilecekti o isimde. Akşama doğru çıkılan dersten sonra yapılan çay-sigara resitali, kütüphanede bangır bangır telefonla konuşan görevli, yemekhanede çıkan kavgalar, öğrenci işlerinde çalışan koca koca adamların masa tenisini bir türlü bırakamaması sonucu 'oflayıp puflayan' öğrenciler ve Farabi salonunun yanındaki Devrim Tarihi Müzesi'nde çalışan insanlar( oradakilerde biraz benzemiştir müzeye, sıkılgan, asık surat. Ve yalnız onları ancaK biz- arkeoloji okuyanlar anlar)
Neler neler gelir içimden daha da. Ama ne kadar söylesem hep eksik kalır bir yerler."
Öss döneminde Kızılay'a yakın olması ve tabiki fotoğraflarda görünen o harkülade mimarisine aldanılıp tercih listenize eklemenizin olası olduğu fakültedir. Hele ki üniversite profilinizde yemyeşil çimlerin, ağaçların olduğu geniş bir kampüs içinde arkadaşlarızla rahat rahat oturup sohbet edebileceğiniz bir üniversite varsa üzgünüm ki dtcf'de hayallerinize yer yok. Evet Atatürk'ün kurduğu o görkemli fakülte şimdilerde siyasi grupların hegamonyası altında, gerçekten üniversite okumak isteyen gençlerle dolu. Okula ilk girdiğinizde sosyalist grupların afişleri karşılar sizi, ilk güne özel bi karşılama sanarsınız ama hayır her zaman öyledir o görkemli fakülte. orta bahçenin kalabalığından sıyrılıp elinizde çay, yanınızda yeni tanıştığınız arkadaşlarınızla oturacak yer bulup biraz soluklanmanız için epey gayret sarfetmelisiz. Uzun çabalardan sonra orta bahçede ki yerinizi aldıktan sonra sosyalist grupların açtığı standlar ve örgüte eleman kazandırma çabalarına şahit olmanız da pek olasıdır, her gün asılan gıcır gıcır afişler gün sonu görevlilerce imha edilir, ertesi gün yine asılır ve evet akşam yine imha!evet dil ve tarih coğrafya fakültesindesiniz. siyasetin yoğun olarak yaşandığı, usul usul dersinize giderken bibergazı yemenizin pekte imkan dışı olmadığı o fakülte. Şehir dışından geldiyseniz umutlusunuzdur. hayata atılma adına muhteşem bir adım. yeni yeni sorumluluklar, yeni hayat tecrübeleri.. güzeldir aslında zorluklar karşısında mücadele etmek olgunlaştırır insanı. Üniversitedeki ilk sevgilinizle bir ömür boyu beraber olacagınız düşüncesi gelekte hatırlandığında güldürür sizi. yeni yeni hayaller yeni yeni gerçeklikler üniversite yıllarında başlar. Aslında gözünüzde her ne kadar kahrolası bir okul gibi yansıtsamda gitgide seversiniz okulu. sabah dersinden önce aldığınız kahvenin tadı bir başka gelir. kütüphanede yapılan araştırmalar, bahçede arkadaşlarınızla geçirdiğiniz zamnalar hepsi ayrı ayrı güzeldir. sosyalistiyle, ülkücüsüyle, anarşist ve bölücüsüyle ne kadar gürültülü olsa da sizindir o üniversite, yıllarınız heba olmadan farkedin.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin kısaltmasıdır. Hayatımın dönüm noktasını yaşadığım içinde her çeşit insan şekline rastlanabilen siyasi olayların özellikle final haftasında hat safhada olduğu dostlarla çay içerek keyifle muhabbet edilen
meşhur ''orta bahçesi'' ile ünlü, sadece final haftasında ortaya çıkan yakışıklı erkek öğrencilere sahip şuan deli gibi özlediğim canım okulum...