Şimdi ne durumdadır bilinmez ama vaktinde, olayın, çatışmanın, boykotun, protestonun bitmediği, kapısının önündeki, simitçi, çakmak gazcı, biletçi, sucu her kişinin sivil polis olduğu bir fakülte idi.
Kantinde usul oturup çay içerken, aniden sadalyelerin, masaların havada uçuştuğu bol ekşınlı bir öğrencilik geçirdiğim can okulum, canım okulum..
Çocukluğum, ilk gençlik yıllarım, beni ben yapan...
bugün yine karışmış, bahçesine çevik girmiş canım fakültem. ah mazide kaldı seninle geçirdiğim güzel günler.
müthiş köklü bir fakültedir. biz dil tarihliler okullu değil “fakülteli”yizdir. bünyesinde onlarca bölüm, çok çok başarılı akademisyenler ve binlerce öğrenci barındırır, ha tabii fakültenin içinde sürekli mesai yapan resmi/sivil polisleri de saymazsak olmaz.
canım ankaramın en güzel yerine konuçlanmıştır. ya da dil tarih orada diye en güzel yer olmuştur oralar, bilemiyorum... her yere yakındır, kurtuluş parkından tunalıya, ulustan kızılaya her yere yürüyerek gidip gelinebilir.
kavgası gürültüsü şenliği kutlaması hiç eksik olmaz. dil tarihte her zaman tadilat vardır bir de.
ayrıca taş binadır, soğuktur, dışarsı -20 ise dtcfnin içi -25tir. kırk yıllık ankaralı olduğum halde oradaki ilk yılımda o kadar hasta olmuştum ki akciğer enfeksiyonu geçirmiştim...
fotoğrafçı nebi abisi, her işe “portakal orda kal” diye koşan atom mustafası, tostçu yüksel ablası, çaycı dursun abisiyle muazzam bir yerdir... film gibidir... baharda ayrı kışın ayrı hele güzün en güzeldir... hocaları zordur... ama az önce dersine girdiğin profesörle bahçedeki kaldırımda yan yana oturup sigara içersin... çekinmezsin, fakültede özgürlük vardır...
nebi abi “ben adıyamanlıyım ama soranlara artık dil tarihliyim diyorum, memleketim oldu” demişti... tam olarak insanda böyle bir his bırakıyor işte canım fakültem...
anlatacak çok fazla şey var fakat o kadar da uzatmaya gerek yok... ancak dil tarihliler bu hissi anlayacaktır. fakültenin eviniz, yuvanız olma hissini.
son olarak bulutsuzluk özleminin o güzel şarkısıyla bir video yapmışlardı, izlerken gözlerimin dolduğu o müthiş video, tam olarak fakülteyi yansıtıyordu.
En çılgın, en marjinal bölümleri barındıran, sol görüş öğrencilerin yoğunlukta olduğu, olayı, kavgası bitmez ilim irfan yuvası.
Hungaroloji, prehistorya, protohistorya, ön asya arkeolojisi, latin dili ve edebiyatı gibi bölümlerden, deli dolu birçok arkadaşınız olur, festival havasında okursunuz.
Lakin mezun olmak pek festival kıvamı değil, aşşşırı zordur.
Poposuna güvenen tercih etsin!
Uzun yıllar sonra önümüzdeki günlerde tekrar görüşeceğimiz fakültem.
Yıllar yıllar sonra sana uğrayıp anıları tazelemek şahane olacak.
Artık sende kalan diplomamı alma vakti.
Not: o değil de bizim fotoğrafçı abinin adı neydi? Hatırlayan yeşillendirsin beni.
Onlarca enteresan bölümün yer aldığı, ilim irfan yuvası.
Mesela, sizin hungaroloji okuyan arkadaşınız oldu mu?
Ya da sinoloji?
Hatta sümeroloji?
Antropoloji?
Latin dili ve edebiyatı?
Benim oldu...
ilk gençlik yıllarımda, okumayı, araştırmayı, siyaseti, sanatı sevdiren, duruşumu ilmik ilmik işleyerek şekillendiren, kalitesi tartışılmaz, akademik kadrosuyla ülke standartlarının üstünde olan, vizyonu ve algısı Derya birçok nefis insanla tanışma fırsatı bulduğum bir fakülte idi.
Ankara' ya yolum düşüp, Sıhhiye' den, dtcf' in önünden geçtiğim an, gözlerim dolar, minnet ve sevgiyle bakarım okuluma.
Ülkede, gerileyen, duruşu, tavrı, tarzı, kalitesi değişmiş birçok yer gibi, dtcf de Zaman içinde kan kaybetmiş, profili değişmiştir ne yazık ki...
Acı ama gerçek...
arkeoloji ve kaybolan/yaşayan doğu dilleriyle öncü, diğer (dil, tarih, coğrafya) bölümleriyle türkiye'deki iki ekolden biri (diğeri istanbul Üniversitesi).
puanımın tuttuğu, maalesef daha iyi yerleri alabildiğim için tercihlerimde geride bırakmak zorunda kaldığım şirin fakültedir. Bir şeytanlık yapıp üste mi taşısam diye düşünüyorum.
yirmi yıla yaklaşan iktidarlarında sunabildikleri (o da türk islamcılardan devşirme) tek oyuncu ahmet yenilmez olan bir ideolojinin içini boşalttığı kurumlardan biri.
Sıhhiye' nin en görkemli tarihi binasına sahip fakültedir. Ülkenin en eski fakültelerinden biri olan, ilim irfan yuvasıdır. Sümeroloji, hititoloji, protohistorya, latin dili, hungaroloji gibi nadir ve özel bölümler barındıran bir okuldur.
Okulumdur... ilk gençlik yıllarımdır... Beni ben yapandır... Canımdır... Özlenendir...
Atatürkün ne denli vizyonlu olduğunu gösteren ve bir ülkenin evlatları için bu 3 ilmin elzem ve birbirinin tamamlayacisi olduğunu görmesiyle kurulan Fakültedir. Ne yazık ki sonradan tamirciden farksız hiçbişey üretmeyen mühendisler yetiştirmeyi marifet sandı cahil yöneticiler.
biz dil tarih öğrencileri okula gitmiyoruz abi bu dönem resmen. gitmedik yani. toplasan 15-20 gün gitmişimdir lan.
hep bi' olaylar olaylar. bi' şekilde mezun olucaz işte. bi' arkadaşım yazmış "bu gidişle biz değil çevikler mezun olacak bizim okuldan"
diye. haklı valla ne diyeyim.
ders yok hergün bi' eve kapanmacalar, depresyon tripleri. ulan ders oldu mu iki insan falan görüyoruz.
yok la yok. seneye de tadilat neyin olcakmış, seneye de böyle. hayırlısı ya.
Teror yuvasi gibi olan fakulte.
Fen edebiyatlarin kaderinde mi vardir bilinmez boyle soytari tipler fen edebiyata dolusur ardindan provakasyonlara baslarlar. Bunlarda dolayi fakulteler sık sık egitime ara verir. oraya okumaya gelen ogrencilerinde hakkina girilmis olur bundan dolayi.
Edit : evet dtcf fen-edebiyat fakultesi degildir onun adi degisik versiyonudur.