sevmek sevmemek ayrı bişeydir ama tartışmasız insanlık tarihinin en iyi grubudur.New york kökenlidir.Grubun her elemanı enstrümanlarından maksimum hakimiyete ulaşmış ve sürekli üreten yaratıcı ötesi kişilerdir.Eserleri çok fazla beyin aktivitesi sonunda oluşur.Dinlemesi de beyin aktivitesi gerektirir.
Vokal:Kevin James LaBrie, 5 Mayıs 1963'te, Kanada-Ontario'da bir kasaba olan Penetanguishene'de doğdu. Ailesi, James'in 3 yaşındayken radyoda hangi şarkı çalarsa onu söyleyerek evin içinde dolandığını söylüyor. Sözleri doğru söyleyememesine rağmen, melodiyi tutturabiliyordu. Babasından esinlenerek, 5 yaşında şarkı söylemeye ve bateri çalmaya başladı. "Ailem herşeye ritm tutacak şekilde vurduğumu ve eğer bana bir bateri seti almasalardı evi yıkacagımı(!) söylüyor." 10 yaşındayken, babası, amcası ve erkek kardeşinden oluşan bir "berber dükkanı dörtlüsüyle çalıyordu.
James'in asıl aşkı, ilk gençlik yıllarında peşine düştüğü rock müzikti. 14 yaşındayken, birkaç grupta şarkı söylüyor ve bateri çalıyordu. Bununla birlikte, James gerçek tutkusu olan şarkı söylemenin yanında baterinin ikinci planda kaldığını biliyordu. 18 yaşındayken, Toronto'ya taşındı.
21 yaşindayken, ünlü vokal antrenörü Rosemary Patricia Burns gözetiminde vokal egitimine başladi. Birçok Kanadali grupla çaliştiktan sonra, James, Atlantic Records'la anlaşmali olan Winter Rose'un vokalisti oldu. Daha sonra, Voi Vod grubunun menejerligini yapmiş olan Pierre Paradis James'e Aquarius Records ile bir solo proje yapmasi için yanaşti. Ayni zamanda James'e New york'lu Dream Theater ismindeki, vokalist arayan bir gruptan bahsetti. Gerisi, bilindigi üzere: "Tarih"
James'in müzikal zevkleri biraz çeşitli. Favori isimlerini şöyle siraliyor: Metallica, Aerosmith, Van Halen, Journey ve Judas Priest'in yaninda klasik müzik bestecilerinden Mozart, Vivaldi ve Beethoven. Etkilendigi vokalistler ise: Steve Perry (eski Journey elemani), Freddie Mercury, Sting, Paul Rodgers ve Nat King Cole. James, Bayan Burns ile çalişmalarina devam ediyor ve diger vokalistleri düzenli egitimin peşine düşmeye teşvik ediyor.
James turnede olmadığı zamanlarda, kamp yapmaktan, yamaç kayağı yapmaktan ve okumaktan zevk alıyor. En sevdiği yazarlar Anne Rice, Dee Brown, Robert Utley ve Forest Carter. Şu anda Toronto-Kanada'da, eşi Karen, kızı Chloe ve oğlu Chance Abraham ile birlikte yaşıyor.
Gitarlar:John Petrucci, 12 Temmuz 1967'de doğdu ve Long Island-New York'ta, müzikle ilgilenen bir aile ortamında büyüdü. Anne ve babası bir enstrüman çalmamalarına rağmen, büyük kız kardeşi piyano ve org, erkek kardeşi bas ve küçük kız kardeşi klarnet çalmaktaydı. Müziğe olan ilgisinin bir kısmını kız kardeşinden esinlense de, John, gitarı eline almasının asıl nedeninin mahallesindeki bütün çocukların gitar çalması ve bunun ona eğlenceli gözükmesi olduğunu söylüyor.John gitar dersleri almaya 12 yaşinda başladi ve sonunda dünyanin en çok taninan yeni gitaristlerinden biri oldu. Şu anda Guitar World dergisinde düzenli olarak köşe yazarligi yapiyor ve ayni zamanda "Images and Words" ve "Awake" albümlerinin nota kitaplari için nota dökümleri ve düzenlemeleriyle ugraşiyor. Dükkanlarda bulabileceginiz bir gitar egitim video kaseti var. John'u etkileyen diger isimler ise: (rastlantisal olarak bütün isimler ya Steve ya da Al) Steve Vai, Al DiMeola, Alex Lifeson, Steve Howe, Alan Holdsworth ve son zamanlarda Stevie Ray Vaughan.
John yedi telli gitarla deneysel girişimlerine, bu girişimlerin albümü biraz daha sert yaptigina inandigi "Awake" albümünde başladi. Evindeki 4 kanalli stüdyoda birçok çalişma yapiyor ve turneye çıktığı zamanlarda yanına bir "sequencer" alıyor. Müzikten arta kalan zamanlarında, spor egzersizleri yapmaktan, kayıkla gezmekten, bisiklete binmekten ve yemekten zevk alıyor.
John, eşi Rena ve 3 çocugu SamiJo, Reny ve Kiara ile birlikte New York'ta yaşiyor. Gitar çalmadigi zamanlarda, zamaninin çogunu eşi ve çocuklariyla paten kayarak ve bisiklete binerek geçiriyor.
Davul:Mike Portnoy, müziğe olan ilgisinin genç yaşta başladığı yer olan Long Beach-New York'ta 20 Nisan 1967'de doğdu ve orada büyüdü. "Babam bir rock n' roll disk jokeyiydi. Bu yüzden sürekli olarak etrafımı müzik çevreliyordu. Geniş plak koleksiyonuma çok gençken sahip oldum ve önceleri Beatles'a aşıktım, daha sonraları Kiss üzerinde yoğunlaştım. Müzisyen olmam kaçınılmazdı." diyor Mike. Mike bateri çalmayı kendi kendine öğrenmiş ise de, lisede müzik teorisi dersleri almıştı. Bu süre esnasında yerel gruplar olan Intruder, Rising Power ve ve InneSanctum'da -ki sonuncusuyla kendi albümlerini yayınlamışlardı- çalmaya başladı. Boston'daki "Berklee Music College"a katılmak için bursla ödüllendirildikten sonra grubu terketti.
Birçok şey üzerine hirsli bir koleksiyoner olan Mike, Dream Theater'a ait bootlegler, posterler, gazete küpürleri ve yeryüzünde, üzerinde grubun ismi bulunan diger herşeyden oluşan geniş bir koleksiyona sahip. Ayrica grubun yaptigi herşeyi video kasetlere ve DATlara kaydetmekten sorumlu. Geniş video kaset koleksiyonu, "2001", "Otomatik Portakal", "Jacob's Ladder", ve "The Wall (Pink Floyd)" gibi ünlü filmlerin yanisira "The Simpsons" çizgi film dizilerinden ve unutulmaz boks maçlarindan oluşuyor.
Mike en çok etkilendiği isimlerin, Rush bateristi Neil Peart ve son zamanlarda frank Zappa olduğunu söylüyor. Diğer favorilerini de şöyle sıralıyor: bateristlerden, Terry Bozzio, Vinnie Colaiuta, Simon Philips, John Bonham ve Keith Moon; gruplardan, The Beatles, Queen, Yes, Metallica, Jellyfish, Iron Maiden, U2 ve Jane's Addiction. Mike, aynı zamanda bir rap müzik fanı.
Mike ve eşi Marlene, kizlari Melody Ruthandrea, ogullari Max John, köpekleri Bongo ve kedileri E.T. ve Cypress ile birlikte Rockland-New York'ta yaşıyorlar.
Bas:John Myung, 24 Ocak 1967'de Chicago-Illinois'te doğdu ve küçük bir çocukken ailesiyle beraber Long Island-New York'a taşındı. John, annesinin her zaman klasik müzik dinlediğini ve bunun etkisiyle 5 yaşındayken keman dersleri almaya başladığını söylüyor.
John 15 yaşina geldiginde komşusu ona, keman gibi 4 teli oldugu sürece kolaylikla ögrenebilecegini söyleyerek, kendi grubunda bas çalması için teklif götürdü. Tamamen farklı bir enstrüman çıkmasına rağmen, John basa çabucak alıştı ve bir daha asla eline keman almadı.
John'un temel olarak etkilendiği isimler: Chris Squire, Steve Harris ve Geddy Lee ve bu isimlerin bulunduğu gruplar olan Yes, Iron Maiden ve Rush. Klasik müzik ve blues'un yanında, Jane's Addiction, King's X ve The Red Hot Chili Peppers gibi grupları da dinliyor.
John, grup elemanları arasından Long Island'da kalan tek üyedir. Hala eşi Lisa ile orada yaşıyor. Turnede olmadığı zamanlarda, balık avlamaktan, spor egzersizleri yapmaktan ve okumaktan zevk alıyor.
Klavye:Jordan Rudess 9 yaşında klasik piyano eğitimi için prestiji yüksek bir müzik okulu olan Juilliard School of Music'e başladı. 19 yaşında, dünyada hızla gelişmekte olan synthesizer akımını kayıtlarında ve performanslarında kullanmaya başladı. Jordan günümüzde aktif bir besteci, prodüktör ve sanatçıdır.
Yayınladığı solo albümü "Listen" 1994 yılında Keyboard Magazine dergisinin düzenlediği anketin klavyeciler bölümü ödülünü alan Jordan, Dream Theater grubunun en yeni üyesidir. Geçmişte Steve Morse, ve efsanevi Dixie Dregs ile beraber çalmış, Vinnie Moore ile bir albüm kaydetmiş ve turneye çıkmış, Annie Haslam ( Renaissance ) için beste yapmış ve bir albüm kaydetmiş, David Bowie ile de yine aynı şekilde albüm kayıtlarında beraber çalışmıştır. Aynı zamanda meslektaşı olan ünlü klavyeci Jan Hammer, ve efsane davulcu Tony Williams ile büyük bir turneye çıkmış, Grammy ödülü sahibi Paul Winter Consort ile de ortak projelere mza atmıştır. Partisyonları International Magician of the Year ödülü sahibi Jeff McBride'ın eserinde dinlenebilir.
Jordan Dixie Dregs'e katılmasının ardından bu grubun davulcusu olan Rod Morgenstein ile "The Rudess Morgenstein Project" isminde bir projeye imza attı. High powered progressive rock tarzında müzik yapan ikilinin albümleri Domo Records tarafından yayınlanmıştır. Jordan'ın üçüncü solo albümü de piyasaya sürülmüştür, ve ismi "Resonance"dir.
Bunlardan ayrı olarak Jordan, bir Magna Carta ürünü olan, ve klavye virtüözlerinin piyano klasiklerini yorumladıkları "Steinway To Heaven" isimli çalışmada da Keith Emerson, Rick Wakeman ve Patrick Moraz gibi ünlülerle çalışmıştır. Jordan'ın yakın zaman içinde emek verdiği projeler içinde ise, Dream Theater üyeleri davulcu Mike Portnoy ve gitarist John Petrucci ile, King Crimson ve Peter Gabriel gibi isimlerle çalışmış basçı Tony Levin ile beraber yayınladığı Liquid Tension Experiment albümleri, ve "Encores, Legends and Paradox" albümündeki iki parçası sayılabilir. Bu iki parçada davulcu Simon Philips, violonsel ustası Jerry Goodman ve prodüktör Robert Berry ile çalışmıştır. Bu albümler de yine Magna Carta etiketi taşımaktadır. 1999 sonbaharında ise Dream Theater ile "Scenes From A Memory" albümünü piyasaya süren Jordan, albümün tüm dünyada büyük beğeni kazanmasının ardından ise grup ile dünya çapında bir turneye çıktı.
Albümün piyasaya sürülmesinin hemen ardından çıktıkları, ve dünya çapında yüzbinlerce hayranlarıyla buluşma fırsatını yakaladıkları bu turnedeki performansları herkes tarafından çok beğenilen grup elemanları, bunun üzerine 30 Ağustos 2000 tarihinde New York'ta verdikleri konserin kayıtlarını DVD olarak piyasaya sürdü, ve böylece Dream Theater imzasını taşıyan ilk DVD kaydı yayınlanmış oldu.
Turne biter bitmez bir sonraki solo projesi için elinde bulunan materyali kaydetmek üzere stüdyoya giren Jordan,"Feeding the Wheel" isimli solo albümünü piyasaya sürdü.
Jordan son olarak, Dream Theater'in en son stüdyo albümü olan "Six Degrees Of Inner Turbulence" isimli albümü kaydetti.
işe giderken minibüste güne güzel başlamak için finally free isimli süper çalışmalarını dinlerken yanımda, sağımda, solumda duranlara, parçanın ilerleyen bölümlerinde gelen çığlıklardan ve silah seslerinden dolayı;
mekanik yetilerinin asla ruhsuz muzik yapmalarina engel olmadiği aksine teknik becerilerini,normal şekilde muzik üreten insanlardan cok daha duygulu muzik yapmak için kullandiklari ve becerdikleri grup.ayrica bok atanlar için;
Mike Portnoy'a sormuşlardır: "Neden bu zamana kadar hiç Space Dye Vest çalmadınız?" Cevap da şu şekildedir: "Eğer Kevin'in gideceğini bilseydik, bu parçayı albüme bile koymazdık..."
Ayrıca bu parçanın Kevin Moore'un '96 yılında çıkan "music meant to be heard" albümünde farklı bir versiyonu da varmış fakat dinleyemedim... Daha güzel olduğunu söyleyenler var..
Alıntı:
Türkçe:
Meleklerin üstündeki ağaç sansarlarının sayfalarına düşerken
Kalbimin batıya çekilişini hissediyorum
Geleceğin bir yabancı kılığına girdiğini görüyorum
Uzay Rengi Yelek'in içindeki aşk
Aşk "kan"ın bir oyunu ve ben kanıyorum
Kalp şeklindeki bir havuz,
Güzelliğin izdüşümünün aksettirilmesi,
Her zaman en kötü başlangıç
Şimdi sen gittin ve ben bununla uğraşıyorum
Öfkemi yutmayı öğreniyorum
Yeni bir kız buldum, yapabileceğimizi düşünüyorum
Tabii o,sayfada kaldığı sürece.
Bu benim istediğim "son" değil.
Ve hiçbir zaman açık olmayacağım.
Suçumu üstüne alabilecek kimse yok
isteseler bile.
Hiçbir şey akıllı tutmuyor beni
Ve senin için hiçbir şey fark etmiyor
Amacımı yöneltebileceğim bir yer de yok.
Bu yüzden her yerdeyim.
Yanıma yaklaşma bir daha.
Gerçekten sana ihtiyacım olduğunu mu düşünüyorsun?
Ve güleceğim, rol yapmayı öğreneceğim
Ve hiçbir zaman açık olmayacağım
Ve savunacağım hiçbir hayalim olmayacak
Ve hiçbir zaman açık olmayacağım.
Evet... bu parça Dream Theater'ın üçüncü albümü Awake'in kapanış parçası, Kevin Moore'un D.T.'ye bıraktığı son şaheserdir..
Aşk acısını söz ve notalarla en iyi şekilde ifade eder..
Şarkının yazılış amacı ise, aşk acısı çeken Kevin Moore'un bir elbise kataloğunda gördüğü kıza aşık olması.. Elbisenin etiketinde ise şu yazar: "Space Dye Vest.." Hüzünlü anlarda birebirdir..
mike portnoy gibi bir davulcu'nun gitmesinden sonra yapılan adam akıllı ilk albüm. mike mangini ile olmayacağını farklı mecralarda da yazmıştım.
gelelim albüm kritiğine;
albüm dinlendiğinde oturmuş, olmuş bir albüm gibi görüyor. progressive rock etkileri bariz belli bir albüm. john petrucci her zamanki gibi performansından en ufak birşey kaybetmese de, james için aynı şeyleri söylemem imkansız. vokali bazı yerlerde yetersiz kalmış. dünyanın en iyi vokallerinden biri yine işini yapmış ama eksik kalması beni üzdü.
jordan rudess ve john myung albümü sırtlayan iki kişi ve görünmeyen kahramanlar.
şarkılara gelecek olursak;
albümdeki şarkılar genel olarak güzel. farklı birşey yaptıkları kesin. enigma machine özellikle progressive metal olgusunu taşımış, hatta olmuş diyebileceğim bir şarkı. fazlasıyla beğendim.
devamında gelen, the bigger picture özellikle ilgimi çeken diğer şarkı. giriş kısmı ve sonrasında james'in o büyülü sesi şarkıya neredeyse tutkuyla bağlanmama sebep oldu. yavaş yavaş artan temposu, petrucci'nin aksak ritmleri, jordan'ın arka fondaki o güzelim klavye girişi, mike 'ın kendi üzerine düşen görevi ve john mygung'ın bas gitarıyla son noktayı koyduğu, belki de dream theater klasiği arasına girecek şarkı.
3:27'den itibaren giren sakin petrucci solosu duyguyu ikiye katlamakta.
surrender to reason
değişik bir şarkı, ama olmuş. karmaşık ritmleri, dream theater klasiği girişleri, soloları ve atraksiyonları ile olmuş.
dream theater metal camiasında kendini fazlasıyla ispatlamış ve artık hiç bir şeye ihtiyacı olmayan bir grup. şunu belirtmeden edemeyeceğim ki, adamlar bu albümü hakkını vererek yapmışlar.
ilerleyen yaşlarına rağmen, o enerjileriyle helal olsun diyorum.
elbette bir iki şarkı vardır. albümün geneli çok iyi olmuş.
along for the ride...
girişi ile beni alan şarkı. akustik gitar girişi ile başlayıp, hem progressive rock, hem de metal tadında işleyen bir şarkı.
beni hayal kırıklığına uğratmadılar. bu albümden umutluydum ve yanılmadığımı anladım.