Her şey o soğuk sabahı yorgan altı sığınmaları ile protesto etmeye çalışırken başlamıştı. Ayak parmağımdan yukarıya doğru bi ağırlığın pıtı pıtı ilerlediğini anlayınca lanet olsun ki ona baktım. O da bana bakıyordu. Ne yapacağım dercesine şaşkın bakışlardı bunlar. Yorganı kaldırdım içine girdi ve uzandı.
Doğum yapmak için kendisine yer aradığını yatağıma bıraktığı sarı su birikintisi sonrası anladım. Ona hazırladığım kutu yokmuşcasına evin her köşesini ve yatağını pisletti. ilişmedim.
Deri koltukları tırnak izleri ile dağıttığında ya da duvar kağıdını yırtmak en büyük hobisi haline geldiğinde bile sahip çıktığım kedim odanın ortasına sıçtığında bile aa sıçtın mı, ne güzel olmuş aferin diyerek takdirimi kazanıyordu. Kızışıp evden kaçtığında ve günler sonra bir çok erkeğin arasından onu aldığımda seni pezevenklerin elinden almadım mı sorusundan öte kötü bir konuşmamız olmamıştı. Bebek bi halde bulduğumdan olsa gerek kredisi yüksekti bu yüzden doğum yapacağı yeri seçmekte özgürdü, batırabilirdi her yeri.
öyle olmadı. Zemin üzeri sarı su damlaları fazlalaşınca dolabı boşaltıp yumuşak bi zemin hazırladım, onu oraya koydum ve uzaklaştım. Peşimden gelince yalnız kalmak istemediğini anladım ve sonrasında yaşayacağım dehşet verici anlardan habersiz sırıttım.
- korkma buradayım
allah benim belamı vermesin. Neden oradaydım. Amacım neydi ki. O ne kadar korkunç bağırışlardı öyle. Bakıp büyüttüğüm, kıyamadığım kızım sokak kedilerin kurbanı olduğu için acı çekiyordu. Tecavüz sonrası yapıyordu bunları. Yoksa benim yavrum azıp kaçacak biri değildi, namuslu bir ev kızıydı. O kadar erkeğin arasına girip öyle yapmazdı.
Sonra ilk bebek doğum kanalından çıkmaya başladı. Ikınacak hali kalmayınca karnına baskı yapmaya başladım, ben bastırdıkça o bağırdı sonra lan acaba yanlış bi şey mi yapıyorum düşüncesi oluştu ama her bağırışta biraz daha derken bebek göründü. Zarı yırtıp göbek bağını kesip onu temizlemeye başladı.
işte bundan sonrasında değişti hayatım. Nasıl olsa bu mal yardım ediyor düşüncesi ile ikinciyi yarısına kadar çıkarıp bıraktı. Doğum kanalından çıkarıp zarı yırtsın diye bekledim yapmadı, sonra yırtıp bekledim, kıçında sallan yavrunun göbek bağını kesip ağzının önüne bıraktım, çok şükür yalayarak temizledi bu aşırı zor görevi de bana bırakmadı.
Sonraki doğumları da ben yaptım, acı çekmeden, ıkınmadan, bağırmadan toplamda 4 doğum yaptım. Plasentayı yediği zaman
-ki daha iğrenç bi görüntü olamaz- yatıp uyudum. Kardeşim uyandırdı ve uyandığında kedimin kıçında onu koruyan zar yırtılmış bi halde yavrusu ile sallanıyordu. Yeni yavrununda işini halledip yanına bıraktım ve emzirmeye başladı, onlara sarıldı, vik vik kedi sesleri hiç susmadı.
Her kadın bir kez anne olmalı derdim, olmalı, kediler daha çok anne olmalı. Her ne kadar ilk iğrenmişim gibi gelse de renk renk fareye benzeyen yavrulara baktığım zaman ve kedimin onları nasıl koruduğunu, sevdiğini gördüğüm zaman bu düşünce az da olsa siliniyor. Kedi doğumun kolay bir şey olmadığını çok net bir şekilde anladım. Acı çekiyorlar, halsizleşiyorlar ama en önemlisi o an olan olaya anlam veremiyorlar. Ben neredeyim bana yardım et dercesine bakıp duruyor size.
Doğum yapan kedi o aksini istediğini göstermediği sürece yalnız bırakılmamalı, gerekirse yardım edilmeli.