doğum gününde terk edilmek

entry42 galeri0
    42.
  1. Kibar falan olamayacağım.

    tam ağza ıçmalık.
    1 ...
  2. 41.
  3. kanun maddelerinde suç olarak ilan edilmesi gereken hareket. en az 5-10 yıl uygun bir ceza olur diye düşünüyorum veya dini kurallarca, aynısından yaşamaya dair lanetlensinler.

    fazla ağır olduysa özür diliyorum ama
    2 ...
  4. 40.
  5. 39.
  6. Bu yıl 16 Ekimde acı bir şekilde deneyimlediğim mevzu. Allah düşmanımın bile başına vermesin 23ümüze böyle hüngür hüngür girdik** tüm sene öyle geçmez inşallah.
    0 ...
  7. 38.
  8. Kişiyi depresyonlardan depresyona sürükleyecek hadise.
    Bir gün önce ayrılsın yada bir gün sonra ayrılsın ama neden o gün daha çok acı çekmesini istediği için mi merak ettiriyor doğrusu.
    0 ...
  9. 37.
  10. terk edenin ne kadar karaktersiz olduğunun bir göstergesidir.

    geri dönürü varsa eğer yapılacak planların haddi hesabı olmaz
    1 ...
  11. 36.
  12. 2 gün önceden kalmış çikolatalı sufleye, mum dikip kendi doğum gününü kutlamaya sebep olabilir.
    0 ...
  13. 35.
  14. 34.
  15. her doğum günü sabahında o mesajın hatırlanacağı ve günün zehir gibi geçmesine sebep olacak olandır.
    0 ...
  16. 33.
  17. değişik biraz, çok değişik adamın ağzına sıçıyor resmen ama üzmüyor da o kadar. doğum günün ölüm günün de olmuyor zaten. doğum günü ayrılığın oluyor, hele birde şimdiye kadar en sevdiğinse o. sanırım artık doğum günü kutlamamama sebep olabilir. bilmiyorum bir sene sonra bu geceki halime bakmam gerekecek. ama çok koyuyor şerefsizim, şu an belki şokta olduğum için böyle yazıyorum. üstüne birde o ayrılık konuşması tam da bu saatlerde doğum gününün ilk saatlerinde olunca ve bir de üstüne doğum günün kutlu olsun diyence. acım mı arttı o an nedir anlamadım, yarından da ümidim yok artık. ona diyecek kötü bir sözüm de yok. hayatta şans yok da doğum gününün ilk saatlerinde ayrılık nedir. evet belliydi belki bir yerde olacağı ama neden bugün, bir gün daha dayanıp bugünü atlatsaydık ya.

    nasıl bir duygu ki bu böyle? hiçbir şey hissetmiyorum şu an. bir tebessüm ediyorum, bir yanıyorum.dengesiz oluyormuş insan sanırım. şu an içimden geçen tek şey ise kendimi sokağa geceye vurmak.

    (bkz: doğum günümüm amına koyayım bana bir şey olmasın)
    1 ...
  18. 32.
  19. fazla kafaya takılmaması gereken durumdur. nasıl olsa 2 gün sonra barışılır. sırf hediye almaktan yırtmak için böyle basit oyunlar oynayan yurdum kız ve erkeklerine yazıklar olsun...
    2 ...
  20. 31.
  21. mumları pastanın merkezinde toplayıp üstüne oturmakla sonuçlanır.
    0 ...
  22. 30.
  23. 20 yaşına girince oluyorsa bu durum facia olabilir.
    0 ...
  24. 29.
  25. 28.
  26. 27.
  27. terk edilmek değil de o gün terk edilmek koyar insana. düşünsene her yıl o anı tekrar tekrar yaşacaksın. çekilir dert değil. Allah düşmanımın başına bile vermesin. amin.
    2 ...
  28. 26.
  29. ertesi gün barışılıyorsa sevgilinin maddi sıkıntı içinde olduğunu gösteren durum.
    1 ...
  30. 25.
  31. 24.
  32. 23.
  33. kötü bir doğum günü hediyesi almaktır.sevgiliden size son ve en acı hediyedir.
    1 ...
  34. 22.
  35. ALACAK HEDiYE BULUNMAYINCA YAPILAN EYLEM.
    2 ...
  36. 21.
  37. en kötü doğum günü hediyeniz sorulursa, bu olayı örnek verebilirsiniz.
    2 ...
  38. 20.
  39. ne güzel işte aynı güne denk gelmiş , ne zaman terk edildiğini unutmazsın.
    1 ...
  40. 19.
  41. 18.
  42. herkesin başına gelmeyecek türden değişik bir tecrübedir doğum gününde terk edilmek.

    bir keresinde benim başıma gelmişti, bir yaşıma daha girdim.

    öyle göründüğü kadar zor değil ama anlatılamayacak kadar da zor bir durum. sevdiğiniz ya da sevdiğinize inandığınız adam ya da kadın tarafından, götünüze atılan en büyük parmaktır. hele ki o mutlu gününüzde. günler öncesinden planladığınız o güzellikler, beklentileriniz, hayalleriniz, umutlarınız bir anda içinizde patlayıverir. o andan itibaren her türlü kaza belaya gebe durumuna düşersiniz. bu gebelikten meydana gelen ürünlerin ise 23. kromozomlarında hep sorun vardır.

    ben de geri zekalıca hayaller kurup, manyakça sürprizlerin peşine düşmüştüm. sanki doğumgünü benim değil, onundu amk. biraz daha abartsam kendi pastamın içinden dansöz olarak çıkacaktım. o derece vahimdi hayal levellerindeki durumum.
    yaz aylarındaydı doğum günüm, mükemmel izmir' in cici ambiyansında hem bir yaş daha büyüyecek hem de hayallerime bir adım daha yaklaşacaktım. her boka inanan masum genç kız ruhumu sikeyim, tecavüze uğradı ruhum resmen. delik deşik oldu, delikleri betonla bile kapatamadım.

    neyse hacılar ben kurdum hayalleri en pembesinden, hazırladım yiyecek içecek sıçacak ne varsa. başladım beklemeye. insan marifetli olunca hazırlıklar da ultra vakit almıyor. giz 4 dakika pastası, pastaneden alınan kuru pasta, elle sarılmış sigara böreği (dikkatinizi çekersem elle sarılmış, makineyle değil), birası votkası anası danası ne varsa hazır. hem de saat öğlen 12:00...

    normalde elektro-şok cihazı ile bile uykudan uyandırılamayacak kadar camış olan ben, hazır kıta asker gibi dimdik ayaktaydım sabahın köründe. su uyumuştu ben uyumamıştım adeta. keşke uyusaydım, bu da büyük bbi kaybımdır. neyse...

    ulan normalde şarıl şurul akan zamanü, konu benim doğum günüm olunca akmıyordu. akmaması hoş bir şeydi de, akmayan bu zamanın bomboş bir bekleme ile dolu olması pek keyifli sayılmazdı. yani 5 üzerinden puanlarsak; 5 çok memnunum, 1 hiç memnun değilim derecesinde olacaksa, o zamana 1 verirdim. bugün olsa yine veririm. zaten sözlük kızları veriyormuş, öyle diyen mallar çok. neyse...

    bu benim sevgilim diye koluma takıp gezdirdiğim xy kromozomlu radyasyonlu kore karıncası, tuşlara dokunup listeden adımı bulup, üstünde yeşil ahize şekli olan ''ara'' tuşuna dokunmayı sonunda öğrenmiş olacak kiiii aradı.
    ben seviniyorum tabi, hayallerimin ilk adımını atmak üzereyim diye. çok saftım...

    - efendim canım.
    + nasılsın?
    - iyiyim canım sen?
    + ben de iyiyim. şey sana bişiy söylicem. ben bugün bodrum' a gidiyorum. biliyosun devremülk bu hafta bizde. acilen yola çıkmam lazım. ehliyeti kaptırdığım için, gündüz gitmem gerek. çevirmeye falan yakalanmadan sıyrılıp gideyim..
    doğumgününde seninle olmak isterdim ama maalesef koşullar... doğum günün kutlu olsun tatlım. senden çok hoşlanıyorum.
    - zınnnnnnnn...zııııınnnn...zıııınnnnnn. (kulak uğuldaması + derinlik algısında sıçma + mide asitlerinin yükselmesi sonucu boğaz tahribat etkisi + sevgiliyi mumçaku mudur ne bokumdur, onunla dövme isteği < bazı kesimler mınçıka da diyor, bence e- hiçbiri>)

    madem öyle dedim, başladım rutin alkol tüketimime. bu arada evim beni seven insan evlatları ile dolup taşıyan. şuh kahkahalar, eğleniyormuş gibi görünme çabaları, geyik oyunlar, havada uçuşan sikindirik hediyeler, alkol alkol alkol...

    bir kaç tekila shot ve biranın ardından zaman ve alkol aynı akışkanlık seviyesine ulaşmıştı. kahkahalar artık sahte değildi ve giden sevgili de bodrum marinayı baştan başa götüne soksundu. ben ve arkadaşlarım ameleydik ama mutluyduk. alkol yağmuru hiç dinmedi. sabah saat 04:00 da alkolden ufak çaplı bir trafik kazası bile yapmış bir şahsiyet olarak, kafam da ultra kıyakken telefonuma gelen bir mesaj ile irkildim (hep böyledir ya gece bi bok olunca irkilinir, özenmiştim, sokakta kedi yere sıçsa irkilecektim, yağmur damlası toprağa düşse irkilecektim, kararlıydım)

    mesajda ''sana bir mail attım.'' yazıyordu, mesaj Allah' tandı. oha nasıl olur lan allah bana mail nasıl atar, sıçtık diye düşünürkenee kafamın güzelliği ile kelimelerdeki harfleri seçme sorunu yaşadığımın farkına varıp odaklandım. zamanında çin yemek çubukları ile sinek yakalama üstünde ihtisas yaptığımdan olacak ki, odaklanabilmeyi becerdim kısa zaman zarfında. mesajı gönderen allah değil ayhan' dı. yani koreli haşere...

    o uçuk kafam ile eve gidip maili okudum. tabi öyle bizde cepten nete bağlan muhabbetleri yoktu. en nihayetinde öğrenci kredisini alınca çakı bulmuş şopar gibi sevinen alelade bir öğrenci parçasıydım.

    mail uzundu ve her bir satırı beni övüyordu. bu övme olayı ''sorun sende değil bende'' mantığının mektuplaştırılmış hali idi. vay gözlerimmiş, vay kalbimmiş, vay göğsünde uyutmak istediği yegane insanmışım ama sorunlar varmış. adamın bu yaptığı sineği sikmek ama kanadını incitmemekti. ama o kanatlarım sikiyor, beni incitmiyordu. olayı biraz yanlış anlamıştı, zaten anlayışı da oldukça kıt biri idi.

    sabah 06:00 civarı çıktım evden. aşağıda ayyaş arkadaşlarım beni beklemekteydiler. onlara ''kakam var yaapıp gelicem'' demiştim. ''bir yıllık çıkardın herhalde muhauahuahuh'' gibi iğrenç espirilerine yaklaşık yarım saat boyunca katlanmak durumunda kaldım. işin köütüs de acayip kakamın olmasıydı. hayatta yapamazdım, tutmalıydım.

    içimde bokların verdiği rahatsızlık, terk edilmenin verdiği burukluk, alkolün verdiği baş ağrısı, alsancak kordona doğru yola çıktık. elde bi jack bir malibu, daha içecek ve unutacaktım.

    kordonda sabah güneşi parıl parıl parlarken, spor parkurlarında spor yapan emeklilerle taşak geçen evsizle arkadaş olduk. beraber güldük, anıra anıra. adam resmen bir kapak malibuyla cem yılmaz oluyordu. akabinde asker kaçağı bi tip geldi, onun da kafa trilyon; çıkardıkünyesini bana verdi. sanırım aramızda bi hoşlaşma olur ümidi ile duygusal anlar yaratmaya çalışsa da, ben karıncaların künyelerini bildiğimden bu künye büyüsü tutmadı. o da siktir oldu gitti. öğlene doğru elde avuçta ne varsa bitti alkol baabında.

    lunaparka gidip 7900 defa binip alayında da heyecanlandığım ve bacaklarımın titrediği o sikimsonik aletlere de bindik. denizi üstte,gökyüzünü altta görünce aralıksız sövüp yerdeki minik insanlara baktıkça yusuflasam da, yere indiğimde titrek ama mutluydum.

    doğum gününde terk edilmek, alkol, lunapark ve değerli ayyaş dostlar varken o kadar da zor değildi, yorucu değildi aslında. sonraki doğum günlerimde alışkanlık haline getirmekten korktum, ama allahtan öyle dallamalıklarım yoktur.

    işte hikaye bu kadardır. sizi terk edenin pek de önemi yok. yeter ki siz hayatı ve neşenizi terk etmeyin.

    bence eurovision'a can bonomo' nun katılması da çok önemsiz bir ayrıntı. sanki bi sikim oluyor eurovision' da birinci ya da sonuncu olunca. bana giren çıkan yok. ben raadım.

    p.s: i love you
    22 ...
© 2025 uludağ sözlük