hadi doğuda kürtçe konuştuğu için, oranın kültürüne, eleneklerine göre yaşamaya çalıştığı için dayak atılmış, kötü davranılmış.
ya batıda, farklı şeylerden biz de aynı dayakları yedik, kötü davranıldık, sırf çocukluğun verdiği heves, saflık yüzünden, ne o okul kurallarına ve öğretmenlerin isteklerine göre davranmadığımız yüzünden, ulan biz daha 7 ile 12 yaşlar arasındaki çocuklarız, siz en az 30 yaşlardaki insanlarsınız tabi hal hareket düşünce farklı olacak, benim dünyayı algılamamla senin ki bir mi ulan?
işte o zamanlardaki eğitim sisteminin anlayışı bugüne vurdu bile, doğu ve güneydoğu koptu kopacak, batı ise kendi aleminde, işte sizin eğitim anlayışınızın sonucu, aferin iyi bok yediniz...
bu hikayedir değildir bilemem lakin Doğuda bahsedilenlerin çok daha beterleri olmuştur zamanında. Sadece kürtler' e farklı dili konuşan tüm azınlıklara uygulanmıştır bu asimilasyon politikası... Gerçeklik payı olmasa, değil taşaklı bir emperyalin desteklemesi/oyunu, o odak bu insanların altına yatsa, binlerce insanı dağa çıkıp o şartlarda, elinde uyduruk keleşle savaşmaya ikna edemez.
o çok ileri görüşlü mustafa kemal paşa' nın bunları görememiş olması çok enteresan.
Bursa dağ köylerindeki yatılı okullardaki fakir,ayakkabısız, üstünüz başsız çocuklardan haberdar mısınız? Bir renkli top gördüklerinde gözlerindeki mutluluğu gördünüz mü? Bunları geçin artık! Bu fakir ve ezilmişlik edebiyatını duymaktan bıktık. Eğer doğudaki çocuklarımıza birkaç sütübozuk bu iğrenç muameleyi yaptıysa bunu bir milletin yaklaşımı olarak görmeyiniz. Bu büyük millete bunu maletmeyiniz. Anadolu'nun her yeri gariban va sefaletle boğuşan çocuklarla dolu. Yukarıda bahsedilen öğretmenimiz şahsen böyle birşey yaptıysa ki bundan pişman, Allah kendisini affetsin. Bu milletin her yerindeki çocuk bizimdir.
doğuda öğretmenlik yapan ve yaşadığı olayları samimi duygularla ifade eden bir kardeşimizin yazısını okuduk. kendisini kutluyorum. yaptığı yanlışı anlamış ve samimiyetle itiraf etmiştir. hiç üzülmesin orada yaşayan yüce gönüllü insanlar onu çoktan affetmişlerdir. o insanlarki bazen terör örgütü bazen şerfsiz devlet görevlileri tarafından köyleri yakılıp yıkılmış, insanlarına hayvan dışkısı yedirilmiş, yaşadıkları köylerden sürgün edilmişlerdir. o insanlar bu yapılanları bile sineye çekip bu gün barış elini bize uzatmışlardır. inşaallah bu iki halk yaşanan bu öfke ve kini bu toprağa gömecek ve bin yıldır nasıl bir arada yaşadıysa yine yaşamaya devam edecektir...terör örgütü bile bu coğrafyada bir kürdistan kurulamayacağını biliyor. fakat finansörler diretiyor. pkk' yı bu ibnelerin elinden kurtarabilsek her şey çok daha kolay olacak. aklıbaşında hiçbir kürt devlet kurup türkiye cumhuriyetinden kopmak istemez istemiyorda zaten.muhtemel kurulacak bir kürdistan devleti asla yaşamaz. siyonistler "vaadedilmiş topraklar" dedikleri bu toprakları asla kürtlere yedirmezler. bunu en iyi kürt kardeşlerimiz biliyor. bir düşünün panpalarım kürtler iranlılarla yani farslarla akrabadır. hatırı sayılır bir kürt vardır iranda. ayrıca suriyedede vardır ıraktada vardır. fakat ne farslarla ne araplarla nede diğer kavimlerle yüzyıllardır karışmamışlardır veya çok sınırlı bir sayıdadır. şimdi sıkı durun panpalarım! kürt halkı akraba bile saymadığı türklerle öyle bir yoğun şekilde karışmıştırki ayırmak mümkün değildir. kürt halkı acaba neden bu kadar yoğun bir şekilde türk halkıyla karışmıştır. kürt akademisyenler son zamanlarda bunun araştırmasını yapıyorlar. iranda, ırakta, suriyede diğer ırklarla karışan kız alıp kız veren kürt nüfusun sayılarını ve türkiyedeki karışmanın sayılarını çıkarmışlardır. görmüşlerdirki türklerle karışım çok büyük bir sayıyla karşılarına çıkmıştır. şimdi bunun sebebini araştırıyorlar. bende merak ediyorum. kürt akademisyen panpalarım umarım bunun cevabını tez zamanda bulurlar. gerçekten çok ilginç. bin yıldır mezopotamyada yaşayan bir millet neden "akraba" dedikleri farslarla karışmamıştır? aralarına neden mesafe koymuştur? araplarla neden karışmamıştır? diğer ırklarla neden karışmamıştır? neden büyük bir çoğunlukla türk ırkına karışmayı seçmişlerdir? bu coğrafyada bozgunculuk ve bölünme olmasın diye bu allahın bir hikmeti olabilirmi acaba? bin yıldır malazgirtten bu yana türklerin yanında olmayı seçmiş bir millet bu saatten sonra geri adım atarmı? avrupanın ve siyonistlerin oyununa gelirmi? hiç sanmıyorum. herşeyden önce şunu düşünün, güney doğuda ve doğuda yaşayan kürt nüfusu beş milyon kadardır. yedi milyonluk sayıyla kürt kardeşlerimiz, çoktan izmirli,bursalı,antepli,istanbullu,mersinli,adanalı,samsunlu olmuşlardır ve herkes işinde gücünde ekmeğinin peşindedir. bu topraklarda kürdistan hayali kuranlar gelip benim taşşaklarımı avuçlasınlar...bu bir varolma savaşıdır panpalarım.kürt ve türk halkı "büyük israil" projesinin önündeki iki büyük engeldir. bu iki halkı tasfiye etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. bu iki halk ayık olmazsa parçalanıp yok edileceklerdir. fakat dediğim gibi "gerçek dinamikler" bu işe el koymuştur hiçkimse ümitsizliğe kapılmasın. bazı sebeplerden dolayı bu dinamikleri açıklayamıyorum. ama toz duman kalktığında sizler onuda göreceksiniz. işte bu "gerçek dinamikler" nevruz bayramında tek bir hadise bile çıkmasına izin vermemiştir. bu dinamikler pkk nın elinde tuttuğu tüm esirleri serbest bıraktırmıştır.bu dinamikler bdp'yi süt dökmüş kediye dönüştürmüştür. bu dinamikler nevrozdaki bayrak tartışmasından sonra diyarbakır belediyesine türk bayrağını astırmıştır.ayık olun panpalarım. kürt kardeşlerimizle satılmış siyonist uşaklarını birbirine karıştırmayın! şu toz duman bir kalksın,iç barışımızı bir sağlayalım. harita nasıl çiziliyormuş bütün dünya bunu görecek...
eğer doğruysa umarım hayatı boyunca o yaptıklarının cezasını çeker ve vicdan azabı içinde ölür dediğim öğretmen.
çocuk arkadaşım o, çocuk. nerede doğacağı, hangi dili konuşacağı onun elinde değil.
he eğer uydurma bir hikayeyse allah yazanın da belasını versin, sorun değil.
Hikayedeki Çocugun dağda olma olasılığı cok yüksek. Bu ve bunun gibi itiraf sahiplerini şahsım kolay kolay affetmeyecek.
Edit: seri eksiler devam ediyor. Noldu öğretmen arkadaşlar zorunuza mi gitti?
herkesin okumasını tavsiye ettiğim itiraf. doğuda bu sorunlar varsa bunda sadece kürtlerin değil türkler olarak bizlerin de suçları var. özeleştiri yapmalıyız.
--spoiler--
Ben 1996 ve 99 yılları arasında Siirtte bir yatılı okulda görev yapan, Giresunlu bir öğretmenim. Şuan 46 yaşımdayım. Aslım Laz. Ve şuan hala aktif meslek hayatıma devam ediyorum.
Aklıma her geldiğinde beni derinden üzen, vicdanımı sızlatan, bazen ağlatan, pişmanlığa boğan o 3 yılda yaşadıklarımı, yaptıklarımı ve bizden yapılmasını istenenleri büyük bir vicdan azabı içinde anlatacağım.
Okulumuzun öğrencileri tamamen Kürt öğrencilerden oluşuyordu. Çevre köylerden geliyorlardı. Henüz yaşları çok küçük olanlar da vardı. Büyük olanlar da. Kimileri de yaşıtlarının çok çok üstündeydi. Onlar da okula geç başlayanlardı
Kendi köyünde ilkokulu bitirip ortaokul için Yatılı okula gelenlerin çoğu Türkçe bilmezdi. Türkçeyi bilmeden nasıl geçtiniz derslerden dediğimizde, buna bile cevap veremiyorlardı. Soruyu belki anlıyorlardı ama telaffuz edemiyorlardı.
Ben üniversitede ülkü ocaklarına gitmiştim, vatanımı milletimi ve bayrağımın bütünlüğünü bozan her şeye karışıydım. Dilimiz Türkçeydi ve bu yüzden Kürtçe konuşan daha doğrusu Türkçe bilmeyen o öğrencilerden nefret ediyordum. Bazen kafamda onları yok etmenin hesaplarını yapıyordum.
Bizden istenmişti ve biz de onları asimile etmek için her şeyi yapıyorduk. Fakat onların bundan haberi yoktu. Kürtçe konuştuğu için yediği tokattan kulak zarı patlayan, yediği dayaktan hafızasını kaybeden, yani dengesi bozulan birçok öğrenci olmuştu.
Hiç aklımdan gitmeyen bir olay var. Ve aklıma geldikçe kahroluyorum. Ve inanın bu satırları yazarken ağlıyorum. Bir öğrencim arkadaşına Kürtçe vara vara( gel gel) dediğini duydum ve merdivenlerin başında yanına yaklaştığım gibi bütün gücümle ona tokat attım. Merdivenlerden düşüp kolu kırıldı. Ona niçin tokat attığımı bile bilmiyordu. Acı içinde feryat figan ağlıyordu. Arabam vardı. Hemen arabayı getirip onu hastaneye götürdük. Yolda merdivenlerden kendim düştüm demesini istedim. Fazla zorlamadım yine de. O da beni çok sevdiği için bunu kabul etti ve doktor ne oldu sana dediğinde yarı Türkçe Yarı Kürtçeyle arkadaşımla şakalaşırken merdivenlerden düştüm dedi.
Büyük bir banyo vardı. Ve öğrenciler sınıflarına göre düş alıyorlardı. Hepsi aynı yerde. Bazen sular buz gibi olurdu bazen sıcak su olur soğuk olmazdı bazen de sular birden kesilir köpüklü kalırdı herkes Öylece duştan çıkıp kurulandıklarını gördüğümde vicdanım sızlardı ama bunun önüne vatana millete olan sevgim geçerdi. Bunlar hakkediyor derdim. Acıma bunlara derdim kendi kendime. Çünkü bana böyle öğretilmişti.
Her gün bir sürü öğrenciyi döverdim. Onları dövdüğüm halde, onları asimile etmeye çalıştığım halde onlar beni sevmeye devam ediyorlardı. Bazen odama gelip öğretmenim seni çok seviyoruz diyorlardı ve eğer siz benim dediklerimin dışına çıkmasanız ben de sizi seveceğim diyordum. Onlar beni, onlara uyguladığım şiddete karşı seviyorlardı ben ise onları, onlardan bir şey bekleyerek sevmeye çalışıyordum.
Şimdi bunu düşündüğümde inan ki insan olduğumdan utanıyorum. Şuan Yaşadığım acıları ve vicdan azabını dilerim Allah kimseye yaşatmasın.
Okulun şartları oldukça kötüydü. Yemekler bazen olmazdı bazen de yemeklerin içinde solucan, böcek vb şeyler çıkardı. Bunları dile getireni döverdik ve bir daha sesini çıkarmazdı. Bazen kaloriferler yanmazdı odalar buz gibi olurdu. inan o soğukta bırakın yatmayı, orada durmak bile imkansızdı. Hala düşünüyorum, onlar nasıl idare ediyordu o soğukta anlamış değilim.
Tayinim çıktığı gün. Vedalaşırken arkamdan bir sürü öğrencim ağıt yakarcasına ağlıyordu. Belki o sahneydi beni insanlığımı bulmaya iten. Hiç unutmadım ama hiç o sahneyi. Yıllarca düşman gözüyle baktığım, dilini yasakladığım, asimile etmeye çalıştığım, varlığını kendi varlığıma adatması için baskı uyguladığım o öğrencilerim, ben onlardan ayrılıyordum diye hıçkıra hıçkıra ağlayıp, ne olur gitmeyin öğretmenim, ne olur gitmeyin öğretmenim diyorlardı Oysa hemen öncesinde onlarla vedalaşırken, içten sarılmamıştım onlara, onlara sarılırken bile aklımda başka hesaplar vardı.
Ve onların arabamın ardından ağlayarak koştuklarını görünce, frene basıp, bütün kinimi, nefretimi içimden çıkardım. Sizin olsun bayrağınız dedim, vatan da sizin olsun her şey de Ve kapıyı açıp, geri koşarak, hepsine onları yüreğime basarcasına sarıldım. Sizi çok seviyorum dedim. Hem de çok. Siz benim evlatlarım ve kardeşlerimsiniz.Sizi çok seviyorum. Ne olur beni affedin. Hakkınızı helal edin. Ve bir çocuk gibi boylarının seviyesine inip onlarla ağladım
O gün anladım. insanlığın her şeyden daha değerli olduğunu. O gün anladım sevginin ne kadar güzel olduğunu. işte o gün anladım kimsenin rengine, diline, ırkına bakmadan insanları sevmenin ne kadar lezzetli bir şey olduğunu.
Keşke şimdi tekrar oralarda görev verseler bana, keşke tekrar bu fırsatı verseler de gidip onlara yürekten hizmet edebilsem. Kürtçeyi öğrenip onlara dersleri Kürtçe anlatsam. Ve onları 2 çocuğumdan ayırmadan hiç karşılık beklemeden sevsem.
Öğrencilerimle vedalaşırken çok ağlamıştım ve bir de şuan bu satırları yazarken.
Bütün o öğrencilerimden ve ailelerinden özür diliyorum. Biliyorum öbür dünyada Allah onlara yaptıklarımın hesabını soracak bana.
Ne olur hakkınızı helal edin
Buna ihtiyacım var.
--spoiler--