doğuda kadının adı yoktur, kaşık düşmanıdır.
batıda ekmeğini kazanıp kendi ayaklarının üzerinde durabilecek güce sahiptir.
tabii ki de tamamında değil. zira devlet bize de bahmiiir, kendi yağımızla kavrulmasını biliyoruz şükür...sorun doğu ya da batı kesiminde olmak değil tamamiyle ortak mesele olan eğitim sorunudur.
doguda sizi kadınlara nasıl baktıgını dürüst ve kabaca belirten erkekler haklarıymış gibi yargılar, batıda ise dogudakiler gibi düşünen ama saklayan erkekler haksız yere yargılar. dogudaki kadınların kumaları vardır, batıdaki kadınların metresleri vardır. batıda da doguda da kadınların seks yapma hakları yoktur, yaparsa orospu olurlar. her türlü kadın erkegin soyunu devam ettirmek için vardır. ama aslında yok öyle birşey. doguda da batıda da kadın var ve yine doguda da batıda da kendilerine eşit kadınların oldugunu kabul etmek istemeyen erkekler var.
güneşin doğuş ve batış saatleri farklı olacağı için ramazan aylarında iftar sofralarını farklı saatlerde kurmak demektir. doğulu kadın orucunu açıp batılı kadına hava atabilir demektir.
bir diyalogla örneklendirmek gerekirse:
doğulu kadın: "alo. kız batılı bir güzel sofra hazırladım, sucuklu yumurtalar mı dersin, pastırmalı paçanga börekleri mi dersin neler vardı neler. mis gibi de orucumuzu açtık çayımızı içiyoruz sen ne yaptın bakalım?"
batılı kadın: "ay abla deme öyle zaten açlıktan karnım sırtıma yapıştı bize daha 45 dakika var sofraya kurmaya bile başlamadım daha."
heryerde farklılık göstereceği gibi doğu ve batıda da kadın olmak bambaşkadır. kadının konumu gelişmişlik düzeyine göre farklılık gösterir.
(bkz: türkiye de kadın olmak)
(bkz: avrupa da kadın olmak)
doğudaki kadın hayatın her izini yüzündeki çizgilerde yaşatır. her çizginin ayrı bir hikayesi vardır.
batıdaki kadının yüzünde doğudakilere nazaran daha az çizgi vardır. hayatın izlerini yüzünde yaşatmaz, çünkü botoks denen bir şey vardır. ekonomik özgürlük vardır. hayat daha kolaydır.
batıda biraz daha kolay olsa da kadın her yerde kadındır. her zaman ikinci plana itilmeye çalışılır. kadın ancak eğitimli olursa kendini gerçekleştirebilir.
öncelikle hiç biri nerede doğacaklarsa kendileri karar vermedi. birisi doğduğunda mis kokan şaraplarda yıkandı, diğeri sırf cinsiyeti sebebiyle toprağa gömüldü diri diri.
birisi kim olduğunu öğrenip keşfetsin diye eğitimlerden geçti, diğeri kim olduğunu unutsun diye eğitildi.
birisi için refah içinde yaşıyor olduğu halde hayatı katlanabilirim kılan antidepresanlar, birisi için açlığa katlanmanın en katlanabilirim yanı birilerinin ekmek göndereceği günü beklemek. yani biri tabağındakini bitirmeden sofradan kalkıyor zayıf kalmak adına, diğeri onun artığına dahi muhtaç.
birisi uyurken kocasına yaslar sırtını, öteki işlemesin kurşun diye bulduğu ilk duvara.
bir kadın ekvatora biraz daha yakın olmak için neler vermez ki?
pek de farkı yoktur esasında, en azından canım ülkem türkiye'de.. memleketimin doğusundan batısına, her bir köşesinden kadın cinayeti haberleri çalınmıyor mu kulaklarımıza? ya da namusun iki bacak arasında arandığını üzülerek üçüncü sayfa haberlerinde okumuyor muyuz? velhasıl aralarına bu kadar uçurum giren doğu ile batının tek ortak yanı kadını aşağılamak, hor görmek, ezmek, kendi cinsel sapkınlıklarının oyuncağı haline getirmek..
sözün özü kadın her yerde kadın.. canım memleketimde henüz çocukken koca denen sapkının gerdek yatağında can veren de, elinde oyuncak bebek yerine gerçek bebek tutan çocuk da, namus uğruna töre denen katliam uğruna katledilen de, kısa etek giydiğinde, karşı cinsle iletişime geçtiğinde "yollu" olan da, "üvey" lerin elinden kurtulurken randevu evlerinin kucağına itilen de, "ikinci" olup karanlıklarda silineni de.. hepsi bizim..
kadın her yerde kadındır tabii.
ama "doğuda kadın olmak" deyince içimize bir titreme girer.
doğuda yaşam mücadelesi verebilmek daha bir başkadır.
herkes şehirli olabilir.
ama herkes doğuda kadın olabilir mi.