ne kadar derin biri olduğu bilinmeyen siyasetçi....
açlık grevindeyken tuvallette gizliden büskivi yediği için mahir çayan tarafından ayağından vurulduğu söylenir. ve ayağı topal'dır.
hayatında hiç kot pantolon giymediği ropörtajlarında belirtilir.
(bkz: ertuğrul kürkçü)nün çıkar göster demesine karşı uslubunu bozmayip çıkarıp göstermemiştir.ve sözlediği sözün yanlış olduğunu anlatmak için herhal puşt demiştir.
Konu ne zaman Rusya ve Çin olsa onların lehine beyanda bulunan (Uygurların bölücü, islamcı teröristler olduğu, Batı'nın oyununa geldikleri oysa Perinçekçilere göre Uygurlar gül gibi yaşıyormuş Çin'de), bir dönem Taliban konusunda talihsiz şeyler söyleyen (Taliban ile Atatürk'ü karşılaştırması), Ergenekon davasında hapis yatan, tarikat ve cemaatlerin fişini çekeceğini söyleyen, sözde ermeni soykırımı nedeniyle davalık (isviçre davası) olmuş zat. Geçen de Rusya'nın barış ve huzur getirdiğini söyledi.
Belediye başkanı olmaya yetecek kadar bile oy almamasina rağmen hala nasıl oluyor da haber değeri oluyor dediğim şahsiyet. içinde adı geçen haberleri okumaya değer bulmuyorum.
Çocukluğunda kendisini en çok etkileyen kişinin, öğretmen ve ilköğretim müfettişi dedesi ibrahim Olcaytu olduğunu...
*Çocukluğundan beri iyi bir matematikçi olduğunu... Henüz okula başlamadan halıların üzerindeki motifleri çarpıp bölerek matematik problemleri çözdüğünü... Lisede Kasap Enver lakaplı matematik hocasının yaptığı iki-üç dakikalık sınavlarda geçer not olan üç öğrenciden biri olduğunu...
| Çocukluğunda pazarda su sattığını, gençliğinde Almanya’da ekmek fırınında çalıştığını...
AŞKINDAN AĞACA TIRMANDI
| ilk abone olduğu derginin Doğan Kardeş olduğunu, tüm sayılarını biriktirdiğini ve kuzenleriyle hakimcilik oynarken bunları dava dosyası olarak kullandığını...
| Lise birinci sınıfta de Azeri ingilizce öğretmeni “Neden ‘he’, ‘she’den önce gelir, kim bilirse 10 vereceğim” diye sorduğu zaman, “Çünkü Adem Havva’dan daha önce dünyaya gelmiştir, ilk dünyaya gelen erkektir” diye yanıtladığını. Bu duruma isyan eden sınıfı ikna etmek için öğretmenin “Peki bir soru daha soracağım, onu da bilirse 10’u hak etsin mi?” dediğini, ikinci sorunun “Havva nasıl gelmiştir dünyaya?” olduğunu, “Adem’in kaburga kemiğinden” yanıtının sınıfın şaşkın bakışları karşısında ingilizce’den 10 getirdiğini...
| Lisede tutulduğu kızın evinin önündeki ağaca tırmandığını, kızın ailesinin endişe ve ısrarıyla aşağıya indiğini...
| Eşi Şule Perinçek’ten önceki sevgililerinin baş harfinin ‘S’ olduğunu ve meğerse hayatının aşkının ‘S’nin altındaki noktada gizli olduğuna inandığını...
BULAŞIK YIKAMAYA BAYILIR
| ilk çıkardığı gazetenin okul duvar gazetesi olduğunu...
| Ev işlerinden en çok bulaşık yıkamayı sevdiğini ve bunun sorumluluğunu üstlendiğini, misafir geldiğinin ertesi günü çocuklarının kendisine mutfakta yığılı olan bulaşıkları yıkamada yardım etmeleri için “radyoda maç dinleyerek keyifli keyifli bulaşık yıkayalım” sözleriyle ikna etmeye çalıştığını, en sonunda annesinin oğlunun bu durumuna dayanamayıp bir bulaşık makinası aldığını...
| Bulaşık yıkama alışkanlığının Tekirdağ ve Silivri cezaevlerinde de devam ettiğini, çünkü bulaşık yıkarken suyla uğraşmanın zihinsel bir rahatlama yarattığını ve bu şekilde o sırada üzerinde çalıştığı konu hakkında düşündüğünü...
| Deniz Gezmiş’le bilek güreşi yaptığını ama kimin kazandığını tüm ısrarlara rağmen bir türlü söylemediğini...
| Galatasaray’ın 14 sene sonra şampiyon olduğu 1987 yılında Ali Semi Yen’de yeni açık tribününde oturduğunu...
| En beğendiği futbolcunun, Hakan Şükür’ün önünü kestiği için Lukunku olduğunu...
| Pinponda da bir hayli iddialı olduğunu, Silivri Cezaevi’nde yapılan turnuvada pek çok kişiyi yendiğini...
| Tavla oynamayı da çok sevdiğini ve en çok yenildiği kişinin yazları tatil yaptığı Çökertme Motel’in sahibi Hasan Ayvaz olduğunu...
| Cezaevinde 5 litrelik su bidonlarını kullanarak düzenli spor yaptığını...
| Cemal Süreya’nın “Doğu, sen Aşilsin, bir tek topuğundan vurulabilirsin” diyerek kendisini Yunan mitolojisindeki Aşil’e benzettiğini...
KOPYA ÇEKMEYE iZiN VERiYORDU
| Kalem düşkünü olduğunu ve elinin alıştığı kalemi kaybetmekten hoşlanmadığını...
| Hafızasının çok kuvvetli olduğunu, ilkokul arkadaşlarının okul numaralarını halen ezbere hatırladığını...
| Türk dili konusunda akademik düzeyde araştırma ve çalışmalar yaptığını; dilin doğru kullanımı konusunda çok hassas olduğunu, hatta “ben bu dil yanlışını asla yapmam, bu kelimeyi bu şekilde asla kullanmam, tüm yazı ve konuşmalarıma bakabilirsiniz, bir tane bulamazsınız” diyerek Ergenekon davası duruşmalarında savunma kanıtı olarak sunduğunu... “içi yanmak” ve “canı acımak” deyimlerinin yanlış kullanımı hakkında makale yazdığını...
| Çocukları, yeğenleri ve torunlarıyla sabahlara kadar Gizli Hedef ve Kelime Oyunu başta olmak üzere çeşitli kutu oyunları oynadığını ve iddiasını tüm bu süre boyunca kaybetmediğini...
| En beğendiği Osmanlı padişahının, imparatorluk planını ilk tasarlayan olduğu için Yıldırım Beyazıt olduğunu...
| Hukuk Fakültesi’nde asistanken sınavlara gözetmen olarak girdiğinde, sınıfta alkış tufanı koptuğunu, çünkü kopya çekmeye izin verdiğini...
Apartman görevlilerinin çocukları oy veriyordu
|ilkokuldaki sınıf başkanlığı seçimlerinde kendisine en sık oy verenlerin apartman görevlilerinin çocukları olduğunu...
| Kuzey ve Güney Kore’yi birleştirmek için Paris’te kurulan uluslararası derneğin, 2008’de Ergenekon’dan tutuklanana kadar üç eş başkanından biri olduğunu...
| Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ndeki davada savunmasını Almanca yaptığını...
| 90’lı yılların sonuna doğru Kıbrıs’a Rauf Denktaş’ı ziyarete gittiklerinde ViP ağırlamayı kabul etmediklerini ve mütevazı bir otelde kalmayı tercih ettiğini...
KOT GiYMEDi, SiGARAYA DÜŞMAN VE KAĞIT ATMADI
| Hayatında bir kez bile kot pantalon giymediğini...
| Sigaraya düşman olduğunu bunun için 12 Mart’ta Mamak cezaevinde bile parti kararı ile sigarayı yasakladıklarını. Hatta Ferit ilsever’in aktarımıyla: Mamak’ta Arka Hücrelerde ikişer kişi kalıyorduk. Ben Hasan Yalçın’la kalıyordum. Tabii ben de yasağa uydum, içmiyorum. Bir akşam Atıl Ant’ların kaldığı hücreye misafir oldum. Onlar içiyorlar. Bana da ikram ettiler. Çok hoşuma gitti. idare tutuklulara asker sigarası dağıtıyordu. Atıl’dan bir tane aldım. Gece yarısı, herkesin uykuda olduğu saatte içmeye karar verdim. Fakat kibrit yok. Hücrenin ilerisindeki masanın üzerinde bir kibrit kutusu gördüm. Ama almam mümkün değil. Hücre kapıları kapalı. Nöbet tutan askerden rica ettim: “Şu kibriti verir misin?” iki hücre ötemizden yükselen bir ses: “Ferittt!..” O saatte de denetliyor, Doğu Perinçek...
| iki tarafı da yazılmamış kağıtları asla müsvedde olarak kullanmadığını...
| Müsvedde olması için bir tarafı yazılı kağıtları biriktirdiğini ve özenle keserek sakladığını...
| Mamak cezaevinde, ziyaretçilerin getirdiği paraları harcamadıklarını, paraların Daşar Karadağ’da toplandığını ve 1974 yılında afla tahliye olunca bu paralarla “Halkın Sesi” Dergisini çıkardığını...
| Aynı şekilde Silivri Cezaevi’nde de idarenin verdiği kahvaltılıkların fazla olanlarını biriktirip, ziyarete gelen avukatlarla nöbet çadırına gönderdiğini...
MAViŞ ÇiÇEKLERiN BABASI
| Sokak simidine hep hasret olduğunu...
| Yemekleri ısıtmadan yediğini, buzdolabında kalan yemekleri yediği için kendisine evde “çöpçü balığı” dendiğini...
| Kağıt mendil çağında cebinde hâlâ ve hem de sürekli bez mendil taşıdığını, eşinin bez mendil bulmak için istanbul’un altını üstüne getirdiğini...
| Çocuklarına cezaevinden yazdığı mektupları “gözlerinin maviş çiçeklerinden öperim” diye bitirdiğini...
CENAZESiNDE BiLE TÜRKÜ iSTEDi
| Çok güzel mızıka ve saz çaldığını; sesi çok güzel olmasa da türkü dağarcığının çok geniş olduğunu, Karadenizli’ye hiç bilmediği Karadeniz türküleri öğrettiğini; yetenekteki vasatlığı işte bu dağarcık, coşku ve yanıklıkla dengelediğini...
| Tüm sazlı sözlü eğlencelerde kendisinden mutlaka istenen parçanın, Aşık Veysel’in “Keklik idim vurdular” parçası olduğunu ve bunu Aşık Veysel’den dinlediği gibi aynı edayla söylediğini...
| Cenazesinde çalınmasını istediği parçanın Kemaliye havası olan Dana Yedü Pezüğü, Hamamın Kapısı veya Oy Nana olduğunu...
Ülkedeki en eğitimli, bilgili, görgülü, görmüş geçirmiş ve gerçek manada türkiye'nin çıkış yolu için bir programı olan tek liderdir. Kendisi atatürk'ün bütün eserlerini, pek bilinmeyenleri çok uzun uğraşlar sonucu babasınında yardım ve destekleriyle toplamış, kitaplaştırmış ansiklopedileştirmiş bu manada büyük hizmet yapmış bir insandır.
Ermeni yalanlarını bitirmiş devletin yapamadığını tek başına hemde engellere rağmen yapmış vatansever bir siyasetçidir.
fetullahçı terör örgütü ile 40 yıldır mücadele etmiş, televizyon(ulusal kanal) ve gazetelerinde(aydınlık) bunları cia ajanı diye ifşa etmiş ve örgütün önemli ismi nurettin veren'i daha 2000'li yılların başında çıkartıp bunların iç yüzünü anlattırmış her dediğide doğru çıkan ve fetö kumpaslarına uğrayıp hapse atılmış ileri görüşlü, aydın bir insandır.
Yine Kıbrıs fetö, apo gül, Davidoğlu politikaları(ki Erdoğan'da o dönem bu politikaların uygulayıcısıydı) ve annan planları ile neredeyse satılacakken rahmetli rauf denktaş ile buna karşı büyük mücadeleler vermiştir ve biz bugün bu sayede mavi vatan diyebilmekteyiz ki talat paşa komitesini de koca denktaş ile beraber kurarak ermeni yalanlarıylada beraber mücadele etmişlerdir.
Son olarakta 15 temmuz darbesinde başkaları korkup, saklanıp yarını düşünürken, kimileri süslenirken, kimileri tv karşısında çay içerken o bu bir abd fetullah darbesidir ve bastırılacaktır diye televizyonlardan haykıran yine tek siyasetçidir.
Daha dün 140journos'un doğu Perinçek videosunu izledim. Denizin kulağını çektim, mahiri çağırdım diye masal anlatıp durdu. Bi çay bahçesinde adamın biri çıkıp dedi ki "sizin apoya çiçek verirken fotoğrafınız var"
işte ona yine cevap veremedi. Adamı tersledi. Sonra videoda anlattı. Sözde apoya özerk yönetim vaadetmiş. Apo da amerikayı tercih etmiş. O çiçek onun içinmiş.
gülben ergen'den aşksın seeeen, cansın seeen adlı çalışmayı kendilerine armağan etmek istediğim büyük filozof, siyasetçi, komedyen vesaire...
kendisinin bu memlekete bazı hayırları olmuştur yine de...
mesela atatürk'ün bütün eserlerini bir araya getirmiştir. bu gerçekten büyük hizmettir.
bu konuda bu hizmeti bizlere sunan başka bir yayın evi daha yok..
ermeni soykırımı meselesinde verdiği mücadele için hepimiz müteşekkiriz. bu noktalarda hiçbir sıkıntı yok.. zaten doğu perinçek için yaptığı her şey yanlış diyemeyiz..
doğruları var yanlışları var...
kendisinin kaleme almış olduğu çok güzel eserler de vardır...
pkk, gladyo, amerikancı darbe, fetö nato hakkındaki tavrı ve taviz vermemesi takdire şayandır.
doğrusuyla yanlışıyla masaya yatıralım. bam güm dalmak yanlış arkadaşlar.
Amerika'nın karşısında Çin ve Rusya'nın ise yanında kim olursa olsun sorgusuz sualsiz onu destekliyor ve bundan mütevellit saçma sapan açıklamalarda bulunuyor. Bir de aşırı özgüvene sahip. Her şeyi ben bilirim havası yok mu, beni kanser ediyor. Karşısına emekli general çıkıyor askerlikten gram anlamıyorsunuz diye adamı ezme çabası falan olmuyor yani. Sonki Taliban açıklamalarıyla da beni oldukça güldürmüştür bu arada.
Taliban ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü birbirine benzeten açıklamaları ile tepki çeken Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Habertürk yayınına katıldı.
Taliban'ın kadın-erkek eşitliğini sağlayacağını öne süren Perinçek, ''Afganistan'ın seçeneklerini, Amerika veya Taliban, Taliban'dan modernlik, çağdaşlaşma, kadın-erkek eşitliği, oradan gelecek. Oradaki süreçler, oradaki çelişmeler, Afgan halkı getirecek. Yoksa Amerika oraya çağdaşlık getiremez'' ifadelerini kullandı.
Görüşme ne zaman oldu
Perinçek, 1989 Ekim ayında ve 1991 Nisan ayında Abdullah Öcalan ile iki kez görüştü. Perinçek, o zaman Vatan Partisi Genel Başkanı değil, 2000’e Doğru dergisinin Genel Yayın Yönetmeni idi. Türkiye’nin hemen hemen bütün önde gelen gazetecileri, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri de, Apo ile görüşmeler yaptılar. En son MiT Müsteşarı Emre Taner’in Apo ile görüşmesi basına yansıdı (Hürriyet, ….2005).
Sistemin istihbarat servislerinin ve gazetecilerinin Apo ile görüşmesine ses çıkaran yok. Ama Batı işbirlikçisi sistemin denetimi dışında, Türkiye için, Türkiye halkı için, görüşme yapılınca, yıllardır sistemin bütün güçleri seferber edilerek kapsamlı bir propaganda kampanyası yürütülüyor. Görülüyor ki, bir tek Doğu Perinçek’in görüşmesi, ABD merkezli sistemi rahatsız etmiş. SüperNATO merkezli psikolojik savaşın boyutları, Doğu Perinçek’in mücadelesinin etkisini ve büyüklüğünü gösterir.
Perinçek, Apo ile niçin görüştü?
Perinçek’in amacı, Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. Nitekim görüşme bu eksen üzerinde cereyan etmiştir. Görüşmeden sonra yayınlanan çeşitli yazılarda “Apo Perinçekçi olmuş” yorumları yapıldı. Apo’nun bu görüşmelerdeki vurguları şöyleydi: Bende Kürtlük aşkı yok. Türkiye’nin Aydınlanma hareketinin bir parçasıyız. Başlangıçta TC düşmanlığı yok. Bulgaristan’ın Türklere baskısı. Eski Genelkurmay Başkanı Üruğ’a suikast. Mustafa Kemal’in Kürtlere müracaatı. Avrupa bana tapulansa da... Amerika gitsin okyanusun ötesine. Tıpış tıpış Sevr’e yürüyorlar. Amerika varsa özgürlük olamaz. Sevr’in hortlatılmasında AT, Özal ve diğerler var. Evet Keloğlan’la birleşeceğiz, Özgürlüğe sarılan Türkiye özlem. Birliği devrimle gerçekleştirmek vb.
Özetle Perinçek, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesiyle bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istedikleri koşullarda, Türkiye’nin ve halkın birliğine hizmet eden bir çaba gösterdi. Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle özetledi: Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu (Apo’nun ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart 1999).
Perinçek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki siyasetini uyguladı
Büyük Devrimci Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı başlarında ingiliz emperyalizminin Kürt sorununu kullanmasına karşı hangi siyaseti izlediyse, Perinçek de o siyaseti izledi. Perinçek de Atatürk gibi, Kürtlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti” gibi Batı güdümlü ayrılıkçı örgütlerde değil, Müdafaai Hukuk Cemiyeti gibi milli ve devrimci örgütlerde Türklerle birlikte örgütlenmesini savundu. Mustafa Kemal’in çeşitli Kürt liderleriyle ilişkilerinde ve yazdığı yazılardaki tavrı ne ise, Perinçek’in tavrı da, o’dur. Bu tutum, Amasya Tutanağı’nda, Erzurum ve Sivas Kongresi Nizamname ve Beyannameleri’nin birinci maddelerinde ifade edilen saptama ve politikalara dayanır. Türk ve Kürdü birleştirmek; Türkiye’ye yönelik tehditleri göğüsleme ve Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlama görevinin gereğidir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı aynı zamanda Kürtleri kazandığı için başarmıştır.
Ucuz değil doğru ve cesur politika
Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Perinçek, halk kitlelerini avlamaya yönelik ucuz politikaların adamı değildir. Arkadaşlarıyla birlikte gereğinde tehlikeleri üstlenir ve çözüme yönelik doğru ve cesur politikaları üretir ve izler.
Erdal inönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Çeşitli partilerin başkanları, Apo’nun dört-beş kademe altındaki yöneticilerle görüşmeler yapar. Mehmet Ağar, “Abdullah Öcalan’a çok iş düşüyor” diyerek, Apo’yu federasyonlaşmada muhatap haline getirir. Devlet Bahçeli, iran’daki Azerileri kışkırtıp, ABD’nin Türkiye’yi iran ile karşı karşıya getirme ve Kürdistan’ı büyütme politikasında rol üstlenir. ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP ve AKP, iktidar dönemlerinde Çekiç Güc’e oy verir,Habur kapısını açık tutar ve ABD ile birlikte Kukla Devlet’i kurarlar; Apo ile birlikte AB üyeliğini savunurlar. Bunlar sistem içindeki uygulamalardır ve hücuma uğramaz. Ama sistemin dışındaki girişimler, sistemin psikolojik savaş kampanyasının hedefidir.
Halkımızın her kesimi üzerindeki baskılara ve eşitsizliklere karşı mücadele etmek görevimizdir
Perinçek’in önderlik ettiği Parti’nin Güneydoğu bölgesi halkımıza yapılan baskılara karşı çeşitli düzlemlerde yürüttüğü mücadeleler de eleştiri konusu olmaktadır.
Partimiz, Körfez Savaşı öncesinde veya sonrasında, Kürt halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele etti. Türkiye’nin birliğinin ve bağımsızlığının eşitlik ve özgürlük sağlanarak, sağlam bir temele oturtulacağını savunduk. Türkiye, Kürt kitlelerinin taleplerini karşılamalı ve kendi Kürdünü kazanmalıydı. Bu tavrımız doğrudur. Doğu Perinçek’in önderlik ettiği işçi Partisi, her zaman halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı mücadele etti. Bu mücadeleyi, ABD emperyalizmine karşı bütün milletimizin birliği açısından yürüttü.
Eğer Türkiye Perinçek’in tutumunu benimseseydi
Eğer Türkiye Körfez Savaşı öncesinde Perinçek’in politikasını benimseseydi, Türkiye halkı birleştirilebilir, bölücülük etkisiz hale getirilebilir ve bugünkü bölünme ve parçalanma tehdidi çok daha zayıf olurdu. 1990 öncesinde Kürtlerin hak ve hukukunu tanımayan hükümetler, daha sonra ABD ve AB’nin dayatmalarıyla ikiz ihanet Yasalarını bile çıkardılar. Türkiye’nin vereceği demokratik hakları Batı devletleri sağlamış oldu. Kürt halk kitleleri böylece Türkiye’ye değil, Batı’ya bağlandı.
2. ÜÇ AYRI AKLAMA KARARI
Apo görüşmesinin 2000'e Doğru’da yayınlanması üzerine açılan ceza davalarında, iki ayrı aklama kararı ve bir takipsizlik kararı verilmiştir. (istanbul 2 Nolu DGM’nin, 27. 6. 1990 tarih, E 1989/277, K 1990/148 ve 4.12.1991 tarih, E 1991/216, K 1991/454 tarihli kararları ile istanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık 1997/1777, K 1997/237 sayılı takipsizlik kararı)
3. PERiNÇEK APO’NUN SHP LiSTESiNDEN
DÖRT MiLLETVEKiLLiĞi ÖNERiSiNi REDDETTi
SHP’nin PKK ile seçim ittifakı
1991 genel seçimlerinde Erdal inönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya yürütmedi; yürütmez. Çünkü o ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi. Bu ittifakın içine 1991 seçiminde Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu Sosyalist Parti’yi de katmak istediler. Ancak Doğu Perinçek bunu reddetti.
Öneri nasıl yapıldı
PKK’nin Avrupa temsilcisi, 1991 genel seçimi öncesinde Perinçek’i Ankara’daki evinden telefonla arayarak, Apo’nun Perinçek’in Partisine, SHP’nin bir protokolla HEP’e verdiği 21 milletvekilliğinden dördünü önerdiğini belirtti. Hatta bu öneride, Diyarbakır, Şırnak ve Mardin gibi illerin birinci sıra adaylığı da belirtildi. Perinçek, öneriyi parti organlarında tartışmaya bile gerek görmeden anında reddetti.
Perinçek açısından bu öneriyi kabul etmenin herhangi bir tehlikesi de yoktu. Perinçek ve arkadaşları, SHP listelerinden milletvekili olacaklardı. Ama Perinçek’ler için mesele, milletvekili veya bakan olmak değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, bütünlüğüne ve emekçilere bağlı bir çizgide ısrar etmekti.
Öcalan’ın Milliyet, Sabah’a ve Gündem gazetelerine açıklaması
Bizzat Apo, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine yaptığı açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve parlamentoya girerek, SHP listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini rica ettiğini açıklamıştır (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).
Apo: “Perinçek tenezzül etmedi”
Apo, Perinçek’e dört milletvekili önerisini, 3 Mayıs 1993 tarihli Gündem gazetesinde de anlatmış ve bu öneriyi reddettiğimi birkaç kez vurgulayarak dile getirmiştir:
“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. ilk pratik politika önerim şu oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen, kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)
Öcalan, Hasan Cemal ile söyleşisinde de gerçeği söyledi
Yine Öcalan, Hasan Cemal’e 14 Nisan 1993 günü yapılan söyleşide, Doğu Perinçek’in SHP listesinden milletvekilliği önerisini reddettiğini belirtmektedir (Hasan Cemal, Kürtler, s.39)
Perinçek, SHP-PKK seçim ittifakına niçin katılmadıklarını Anayasa Mahkemesi’nde anlattı
Apo’nun SHP listesinden dört milletvekilliği önerisini niçin reddettiğimizi ve PKK ile SHP arasındaki seçim ittifakına niçin katılmadığımızı, 12 Mayıs 1992 günü Anayasa Mahkemesi’nde yaptığım savunmada anlattım. Anayasa Mahkemesi tutanağından aynen aktarıyorum:
“Bugün koalisyonu paylaşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin listeleri içinde milletvekillikleri bize teklif edilmiştir. Bakın şimdi çok önemli bir şeyi açıklayacağım. PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan, Milliyet ve Sabah gazetelerine açıkladığı için ve gazetelerde yazıldığı için bunu söylüyorum. Orada diyor ki, ‘Sosyalist Parti’ye, bize SHP’den verilen milletvekilliklerinden 4 tanesini vermek istedik. Reddettiler bizi.’ Demek ki, SHP seçimlere girerken PKK’ya 21 tane milletvekilliği vermiştir. PKK da bunun 4 tanesini Sosyalist Parti’ye önermektedir. ‘Gelin 4 tane de size verelim, ayrı parti olarak girmeyin, hepimiz SHP olarak girelim’ demiştir. Sosyalist Parti bunu reddetmiştir. Demiştir ki, ‘ben ayrı, bağımsız bir partiyim, fikirlerim var, hiç kimsenin sırtından da Meclis’e girmem, ayrı kimliğimle ve kişiliğimle toplumun karşısına çıkarım’. Ben bunu niçin söyledim?... Bunu şunun için söyledim: En yasadışı olan PKK bile Türkiye’de yasal politik hayatın içine girmiştir. O kadar içine girmiştir ki, Parlamentoda sandalye pazarlığı yapabilmektedir. iktidar partileriyle anlaşmalar yapabilmektedir. iktidar partisi olacaklardan milletvekillikleri alabilmektedir ve o aldığı milletvekilliklerini sağa sola dağıtabilmektedir. Teklif de edebilmektedir.”
4. REKOR KIRAN FOTOĞRAFLAR
Perinçek’in Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
Bu fotoğrafların gizli saklı bir tarafı yoktur. Perinçek, 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni olarak Apo ile görüşme yaptı ve görüşme dergide yayımlanacağı için fotoğraflarla da görüntülendi. Görüşme sırasında hem 2000’e Doğru muhabiri hem de PKK görevlileri fotoğraf çektiler. 2000’e Doğru, kendi çektiği fotoğrafları yayımladı. Basında kampanya halinde çıkan fotoğraflar ise, ilginçtir PKK’nin çektiği fotoğraflar.
Perinçek, ne zaman Türkiye’yi savunan bir meseleyi kamuoyu önüne getirse, ne zaman ABD emperyalizminin planlarını bozsa, Apo ile görüşme fotoğrafları, basında boy gösterir. Bu görüntüler, son on yılda en çok yayımlanan fotoğraf ünvanını kazanmış bulunuyor.
MiT fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne verdi?
Daha önemlisi, fotoğrafların MiT’e PKK tarafından teslim edilmiş olmasıdır. Perinçek’in Apo ile görüşmesinin fotoğrafları 2000'e Doğru dergisinde çıkmıştı. Hatta Apo’nun Perinçek’e karanfil uzatan bir fotoğrafını derginin kapağında yayınlanmıştı. Bu fotoğraflardan utanılsa, herhalde yayınlanmazdı. Nitekim bütün gazeteciler, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri kendilerinin Apo ile görüşme fotoğraflarını yayımladılar. Ancak Şeriatçı-Ülkücü gazetelerde yayınlanan fotoğraflar, 2000’e Doğru’nun çektikleri değil. Bunlar, PKK’nin MiT'e gönderdiği fotoğraflar. Bu fotoğraflar karşılığında MiT’in PKK’ye ne verdiği araştırılmalıdır.
Fotoğraf bombardımanının arkasında MiT içindeki CIA ekibinin bulunması, yapılan işin karakteri gereğidir. Türkiye düşmanı güçler, Sevr tehdidine karşı en kararlı tavrı alan Vatan Partisi’ni yıpratabilmek için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.
Yüzlerce kez yayınlanan bu fotoğraflar, Vatan Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in hiçbir açığının, hiçbir lekesinin bulunmadığının en güzel kanıtıdır. Bütün MiT dosyaları karıştırılmış, CIA’dan yardım istenmiş, Vatan Partisi’nin bir açığını bulmak için özel araştırma birimleri kurulmuş, telefonlar yıllarca dinlenmiş, ancak bir şey bulunamamış ve bir dergi röportajında çekilip, benzerleri yayımlanmış fotoğraflara muhtaç kalmışlardır.
--spoiler--