doğruyu yanlıştan ayırmak

entry2 galeri0
    1.
  1. Doğru ile yanlış...

    Bu iki kavramın kavgası o kadar işleyecek ki hayatına...

    Belki de bir ömür tüketeceksin bu uğurda...

    Pirinç çuvalının içerisindeki ufak beyaz taşlar gibi olacak hataların...

    Amacın; bu karmaşanın içerisinden bulup çıkartmak olacak doğruları...

    Girdiğin amansız mücadele zaman zaman yanlışları da getirecek beraberinde...

    Fakat kusuru kabullenebilmek o kadar zor ki...

    insan, kendisine özgü kuralların içerisinde aramamalı onu...

    Hadiselere sadece kendi pencerenden bakma alışkanlıkların seni hatalarınla baş başa bırakacak... Bu ufuk darlığı yüzünden olumsuzlukların tahlilini yapmakta oldukça zorlanacaksın...

    Kusur, duygularda, bukalemunla aynileşir... Başka renklere boyar görüntüsünü... Onun için tahlili güç bir mahiyet kazandırır kendisine...

    Bu savaşta, sebep-sonuç ilişkisindeki dengeyi kurabildiğin ölçüde hamlelerin anlam kazanır... Başlangıç ve sonuç serüveninin muhasebesini yapmadan yola çıkışının yüzüne şamar gibi inen mağlubiyetlere dönüşmesi, en iyi şekilde anlatacak bunu sana...

    Çıktığın yolda seni yanlışa yönlendirenler de olacaktır... Belki de, birilerinin çıkarları uğruna feda edilmek isteneceksin... Sahte cennetler koyacaklar önüne...

    Açmazları, çare denizinde, altın tepsilerde sunacaklar...

    Aldatmışlıkların da hayatın bir parçası olduğunu unutmayacaksın... Tadı çok acı olsa da... Bunu, başkalarını aldattığın vakit değil, aldatıldığın zaman anlayacaksın... Böyle durumlarda, yanlışı yanlışla telafi edebileceğine dair hislere kapılışın, hayatını kısır bir döngünün rüzgarına kaptırışın olacaktır...

    Hatalarını, başka hatalarla örtmeye çalışman, bu zincire başka halkalar ekleyerek uzatman demektir...

    Yanlışa düşmemek için, yaşama kaygıların da yanlışa sürükleyebilir seni...

    Değer yargılarını oluşturmaya gayret ederken, seçici olmalısın...

    Kalbinde uçurumlaşan boşlukları, bazı kitap yapraklarında rastladığın ışıltılı dünyaların suni çiçekleriyle doldurabileceğin vehmine asla kapılmamalısın...

    Onlar hiçbir zaman, gerçek kokusunda ve renginde olmazlar...

    Yaşamak, böylesi satırların aralarına sıkıştırılan anlamlardan çok daha derindir ve farklılık arz eder...

    Hayatı iyi özümlemenin sırrı, duygularınnı yaşamadan önce, önünde eğilmeden sorgulamaktır... Aksi halde nefse uygun olan renklere gönlünü kaptırır insan...

    Kitaplarla birlikte, hayatın kendisini de okumayı öğrenmelisin...

    Gönlün, müphem ya da gerçek bir duygunun çalkantısına kapıldığı anda, olabilecek fevri hareketlerin için ayağın daima irade freninin üzerinde olmalı...

    ihtiyat; her an ihtiyaç duyabileceğin, bitip tükenmez bir hazinedir...

    Olayların analizi için kendine yeterli olacak zamanı mutlaka ayırmalısın... Ayrıntıların içerisinden seçtiğin ve senin için en zararsız olduğuna inandığın neyse, tercihin mutlaka o olmalı... Coşmandaki düşüncenin şuursuz akışlarına kapılıp parçalamaktansa, pervaneyi döndüren çarkın kollarından bir ya da birkaçının zarar görmesi daha akılcı olacaktır...

    Sevgi ve merhametini muhafaza etmelisin yürüdüğün yolda. Bu değerlerden huruç eden bir yürek, her an canavara dönüşebilir çünkü...

    Hayatı olumsuzluk karelerinin içine sıkıştırmaya gayret edenler, isyanlarına sarılır kurtarıcı edasıyla... Beynini amansız paradokslar istila eder... Açmazları tüketir insanı peyderpey şekilde... Gerçekleri kabullenememenin verdiği fikir kabızlığının farkında olmadan, ışığı karanlıkla takas eder...

    Pusulası bozuk bir gemiyle çıkarsan bu yolculuğa; aman vermez fırtınalar, uçsuz bucaksız evham okyanusuna sürükler seni...

    Gayya kuyularına benzeyen vehimler üreteceksin beyin çukurunda... Onların içine düşmeme gayretin en büyük zaferlerinden birisi olarak yansıyacaktır hayata...

    Gerçeklerden kaçış, ne sıkıntıların halli, ne de son buluşudur...

    Rüzgarlardan kılavuz olmaz... Sürekli hayallerinin peşinde koşanlar, gerçeklerle yüzleşemezler hiçbir zaman...

    Etrafına örmüş olduğun hayal kozası, inanılmaz renklerde açan has bahçenin çiçeklerinden ve yaydıkları rayihalardan mahrum edecektir seni...

    Benliğini, mutlak gerçekle bağdaştırabildiğin ölçüde, hayatın anlamıyla buluşuyorsun demektir...

    Arzuladığın kişiliğin yoluna, kendini aldatmadan yaşamayı ilke edindiğin andan itibaren gireceksin... Çünkü kendini aldatmadan, başkalarını aldatman mümkün değildir...

    Kendimizi, karşıtımızın yerine koyarak, yani iğneyi önce kendimize batırarak işe başlarsak, ölçüleri sağlam bir hayat diyalektiği kurabiliriz...

    Vicdana dayalı muvazeneni uyandır, günü geçmeden...

    Hataları, sadece af dilemekle, hiç yaşanmamış hale getirebileceğiniz zannı bile, hataların en büyüğüdür...

    ***

    iç dünyana açılan kapılardan korkmadan girmelisin... Kendini sorgulayabildiğin ölçüde doğrularınla buluşabilirsin ancak...

    Özeleştiriden uzak bir yaşam, hayata at gözlüğü takarak bakmak gibidir...

    An gelir sükut, hayatta kurulmuş en güçlü cümle olur...
    0 ...
  2. 2.
  3. dünyanın en meziyet gerektiren eylemidir. 1100 küsur akademisyen biraraya gelse bazen basit bir doğruyu yanlıştan ayırt edemeyebilir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük