kızların belli bir yaşa gelip hala sevişmemiş olmasını açıklamada kulladıkları bahane aslında belli başlı tabulardan kaynaklanır yani ilki özel olsun diye söylemezler bunu ilk ve son kişidir doğru kişiden kasıtları ama ilki özel olsun gerisi irmik söküğü gibi gelsin gibi söylerler alt metin farklıdır oysaki.
- ne o lan o kadar üniversiteye gittin bi kız bulamadın abazacan seni..*
+ doğru kişiyi arıyorum abi.*
- senin her kız doğru kişi değil mi lan? abazann!*
+ ego tramplenlerinden atlamamı sağlayacak, ruhumdaki coşkun dinginliği ortaya çıkaracak insanı arıyorum...*
-??!...
sonsuza kadar beklenemeyecek olan, sadece bir gün karşımıza çıkacağı rivayet edilen kişidir. yoktur kanımca. sadece aşk vardır, ve bir insanı olduğu gibi kabul edebilmek gerçeği. gerisi kedi gibi kuyruğunu kovalamaktan ibarettir.
karşıdan karşıya geçerken gözgöze bir an takılı kaldığınız önemsemeyip yolunuza devam ettiğinizde geride bıraktığınız o genç adam/kadın da olabilir. size ilan-ı aşk etmiş ama önceliklerinizde aşk olmadığından reddettiğiniz şans vermemeyi seçtiğiniz kişi de güç olanı doğru insanı bulmak değil de onun o olduğunun farkına varmaktır. yada tam aksi bir düşünceyle doğru masal olmadığı gibi, doğru yer, doğru zaman, doğru kişi diye birşey yoktur da denebilir.*
insan bir saat gibidir. o tıklama sesini çıkaran da kalbidir.
doğumundan sonra o saat anneye göre kurulur. yemeğiniz, sevginiz hep onun tarafından karşılanır. saatiniz annenize kurulduysa hiç sıkıntı çekmeden büyürsünüz. koşar, zıplar oynarsınız çevrenizde. sonra okula başlarsınız. saatiniz öğretmeninize ayarlıdır bu sefer de... daha sonra o saat durur. bu yüzden pek çok yanlışlıklara sebebiyet verir. doğru bir referansı olmadığı için rastgele çalışır saatimiz. sonra en sonunda saaatinizi kurup o doğru insana göre ayarlarsınız.
o kişinin tik taklarına karışır sizin tik taklarınız.
çok güzel bir şekilde çalışmaya devam eder saatiniz. ta ki saatinizi ayarladığınız insanın tik taklarını duyamadığınız âna kadar.
sadece kendi kalp atışlarınızı çok yabancı bulursunuz bu sürede. ilk defa duyuyor gibisinizdir.
belki bu yüzdendir hayatındaki en önemli insan eşi olan insanların peşi sıra ölümle tanışmaları. insan sevdiğinin kalp atışını kendininkine uyduramıyorsa dahası o sesi bile duyamıyorsa yapayalnız kalıyor. o saat de kendine çalışarak ya ileri gidiyor ya da geri kalıyor.
doğru kişi aslında kalp atışınızı ona uydurduğunuz kişi değil, kalp atışınızın beraber attığı kişi oluyor bu durumda.
kalbimin sesi hiç bu kadar yabancı gelmemişti bana bugüne kadar...
tanıştığınızda hemen anlayacağınız kişi. düşünmeden duramazsınız. hayatınızın geri kalanını onunla geçirmek istersiniz. çok seversiniz, hatta tekrar tekrar seversiniz. her saniye yanında olmak istersiniz. yanında geçerken bile salıncakta sallanırken ki o aptal neşeyi hissediyorsanız, doğru kişiyle tanışmışsınız demektir.
şimdi seri bir giriş yapmak gerekirse kim lan bu doğru kişi, herkesin aradığı ama kimsenin bulamadığı bi dudağı yerde bi dudağı gökte gulyabani gibi birşey mi yoksa gerçekte olmayan bilinç altimizda yarattığımız suni bir varsayım mi veya veya her zaman karşımıza çıkabilecek alalade bir varlık mi ? hangisi ? bana kalırsa doğru kişi diye bir kavram olmayan ama olduğu varsayılan bir bilinç altı karakteri çünkü atalarimizin dedigi gibi en iyi adam baban onu anana sor en iyi kadın anan onu da babana sor olay bundan ibaret. doğru insan diye birşey yok aramaya devak edenlere duyurulur vazgeçin ancak doğruya yakını hatta 2 3 yakinsak birşeyleri bulabiliriz gerisi sizin ve o doğruya yakın insanın ozverisine kalmıştır. altan erkeklinin dediği gibi burayı seviyorsanız burası sizin için dünyanın en güzel yeridir burayı sevmiyorsanız burası gerçekte dünyanın en güzel yeri dahi olsa sizin için dünyanın en kötü yeridir. iste bu sebepten ağzınızı göğe açıp doğru insanı beklemeyin doğru olabileceğine inandığınız insanlar varsa eğer onları sevin, sevemeye çalışın ve özveri gösterin ben çok seviyorum ama yapamıyorum baglanamiyorum bir kişiye demeyin amina kodumun yerinde adamı çileden çıkarmayın. cümleten iyi günler dilerim.
Bir insanın doğru kişi olup olmadığını anlamak çok zor bence,
daha doğrusu onu sen anlayamazsın, adını getiremediğim bir takım hisler onun o olduğunu söyler,
o andan sonra ona bakışın artık değişir, bunu kendine itiraf edemezsin, sadece ona olan bakışın değişir.
Bir kimsenin arkadaşlığından çok keyif alıyorsundur, o gülmüyorken gülemiyorsundur,
o gülsün de, o içi parlayan gözler açığa çıksın, gözleri gözlerime değsin ve o iç huzuru yakalayayım,
ben de güleyim istiyorsundur, sürekli onunla vakit geçirmek istiyorsundur. onun sesini duyabilmek için aptal aptal bahaneler üretiyorsundur.
Peki, ne oluyor da artık sana bu arkadaşlık yetmez oluyor ?
Peki, ne oluyor da artık onun bir arkadaştan fazla olmasını istiyorsun?
Peki, ne oluyor da artık arkadaşlık sana yetmemeye başlıyor?
Peki, ne oluyor da artık onun yanında sadece arkadaş olarak kalmak, onun diğer samimi arkadaşlarıyla görmek
sana eziyet oluyor?
insanoğlu! Sana diyorum! Sen asla bu değişimleri kendine itiraf edebilecek kadar cesur olamadın!
Ben sana söyleyeyim! Sen o kişiye kendini aşırı kaptırıyor, onunla bir hayat paylaşmak istiyor,
onu hayatına ortak etmek, onun hayatına ortak olmak istiyorsun.
Peki bu neden oluyor? Ayrıca nasıl oluyor? Arkadaşın olan o kişinin gözlerine niye artık eskisi gibi bakamıyorsun?
Ayrıca onun manevi yönüne mi tutuluyorsun? Onun fiziğine mi? Bunu bile bilmiyorsun.
Ben biliyorum, maneviyatına. Eğer fiziğine aşık olsaydın bunu kolayca itiraf ederdin ve o kadar değerli olmazdı senin için
çünkü günümüzde bir insanın dışına aşık olmak, günümüz gençleri arasında utanç verici değildir, çünkü arkadaşlıklar gibi
aşklar da yüzeysel olmaya başlamış, sadece güzel bir kızın onun sevgilisi olduğunu alemlere duyurarak haz duymak isteyen
gençler ortaya çıkmıştır.
Dedim ya, itiraf edebilmen için fiziksel benliğine aşık olman gerek diye, itiraf edememen ise, onun maneviyatına aşık
olman demektir. Bu yüzden itiraf edemezsin çünkü, günümüz insanlığına "Onunla çok iyi vakit geçiriyorum ve fazlasını
istiyorum" dersen seninle dalga geçerler. "bıraksana yaaa" derler. Bu yüzden bu sözleri kendine de diyemezsin,
Ama o kişi senin için doğru kişidir, önüne iki seçenek gelir, ya duygularını belli edip karşı taraftan bir cevap bekler,
ya da arkadaş olarak yanında onu kıskanarak varlığına devam edersin.
Genelde hep ikinciyi seçmek durumunda kalırız.
Sebebiyse açık, Eğer ona olan hislerini açar, ve sonra ondan olumsuz bir geri dönüt alırsan, cidden duygusal açıdan
büyük bir yıkım olur, aylarca kendine gelemezsin onu kaybettiğin için, bu duygusal boşluk fiziksel acıya bile
sebep olur zaman zaman.
Olumlu yanıt alma umudu bir anda uzayda boşlukta uçuşunuza sebep olur.
Olumlu yanıt alma şansınız da vardır ancak doğru zaman çok önemlidir. Karşı taraf da arkadaşlığından yeterince
memnun olmuş ve güzel vakit geçiriyorsa, sanırım doğru an bu olmalı.
bir de iki arada bi derede durum vardır, siz ona belli edersiniz ama ne olumlu ne olumsuz yaklaşmaz size.
Bu daha kötüdür. "Acaba anlamadı mı?" "Anladı ama arkadaş kalalım diye anlamamazlıktan mı geliyor?"
"Anladı, ama benim acınası birisi olduğumu düşünüyor." gibi düşüncelere sürüklenir. işte o yüzden doğru kişinin
anlaşılması çok zordur, size bağlı değildir, insansındır, duyguların vardır, duygularında bir şeyler yaşarsınız,
birisini seversiniz, bu asla sizin elinizde olmaz. Ama bunlar açığa çıktıktan sonra hiçbir şey elinizde olmaz.
Ne kız bunu anlarsa eskisi gibi arkadaş olabilir, ne de erkek kişisi duygularını kendine itiraf ettiği zamandan sonra
kıskançlığıyla boğulduğu için eskisi gibi olamazlar.
işte bütün bu hislerin sebebidir belki de doğru kişi. belki de değil, doğru kişinin doğru kişi olduğu bence nötr bir durum. anlaşılması her daim imkansız olmuştur. sadece akışına bırakılmıştır. zaten o da doğru kişiyse ve seni doğru kişi gördüyse her şey kendiliğinden gelir. tek üzüntüm, doğru kişiyi bulanın hep tek taraflı olması, karşıdakinin senin doğru kişi olduğunu söylememesidir. yine de üstünden gelip arkadaş kalabilmek istersin, bunu zor bela da yaparsın ama kıskançlığın her daim çatışmalara neden olacaktır.