+ sabah vakti uyku enkazı halindeyken bile öpebiliyorsa
+ orgazmdan 44 saniye sonra seni seviyorum diyebiliyorsa
+ en yakışıklı/güzel halinin yanı sıra en çok kendisi gibi hissettiği haliyle karşına çıkabiliyorsa
+ kendini yalanlarla kapatma gereği duymana, kişiliğini tamamen göstermemene sebep olmayacak kadar seni kabullenmişse
+ nerede çekici bir erkek/kadın görürsen aklına ilk onun yüzü geliyorsa
+ huylarını sana karşı değiştiriyor, çekemediği şeyleri sende güzel görüyorsa
+ boşluk doldurmak için değil, içinden parçalar koparca gün içinde defalar seni sevdiğini söylüyorsa
+ seninle birlikte susabiliyorsa
ve en önemlisi bunlar senin için de geçerli şeylerse doğru insandır.
liste uzar. arkadan arkadan sevdiceğe bu satırları görmeyecek olsa bile övgüler dizilmiştir. daha fazlası dizilmek istenir, ama kalanını da başkaları farketsin denilir, nokta koyulur.
yıllar yıllar sonra gelen edit: doğru denen şey aslında o kadar da doğru değil. hep yanlışlanıyor, hep başka doğrular ekleniyor. hangisini seçerseniz seçin, keyfinize bakın.
karşısına geçin belden aşağısına mucckkkkkkkk sesi çıkartarak parmak şıklatın size ana avrat küfretmiyorsa o sizin için doğru insandır ama siz onun için doğru musunuz? bilinmez.
doğru insanın poposunun sol lobunda fındık kadar bir et beni vardır. eğer poposunu açtığınızda o et benini görüyorsanız doğru insanı bulmuşsunuz demektir. hadi bakiim.
aşkı bulduğunu anlama yöntemlerinden farklı olan yöntemlerdir.
eğer onu seviyorsan ki bir de aşıksan süperdir ama onun doğru kişi olduğunu gösteren bu değildir.
öncelikle onun yanında için rahat mı? huzurlu musun? davranışlarında seni üzen şeyler var mı?
onu sevdiğin, değer verdiğin insanlarla gönül rahatlığıyla tanıştırabiliyor, birlikte iyi zamanlar geçirebiliyor musun?
seni sadece dışarıdaki halinle - iyi giyimli, bakımlı, saç baş yerinde- değilde evdeki - eşofmanlarla, dağılmış, temizlik yaparken yıpranmış, belki zamanla hafif kilo almış ama bunu gözü görmeyen- halinle kabul edebilecek nitelikte biri mi?
hayatı seninle paylaşabilir mi? hastalıkları, üzüntüleri, zor günleri, maddi problemleri, en özel anları, en mutlu günleri, bazen çılgınlıkları, muzurlukları, çocuklukları...
stresli mi yoksa sakin mi? peki senin mizacınla ters mi?
onu o haliyle ömür boyu sevebilecek misin? en önemli konu bu bence. bunalımlı kişiliği vardır, az konuşuyordur vs. ama sen onu öyle her zaman sevebiliyorsundur, öyleyse sorun da yoktur.
birbirinizi ne kadar düşündüğünüze bakın; sen onu deli gibi düşünürken o sadece işine odaklanmışsa ve senden hep aynı dozda mutluluk katmanı bekliyorsa ona veya her daim alttan alan kişi sen oluyorsan konuşmalarınızda çözüm bekleyen sorunlar var demektir.
hayattan beklentileriniz de önemlidir, birbirinizden beklentilerinizde.
kadın titiz, bakımlı, simetri hastasıyken, erkek dağınık, isterse bakınlı falan ise çok sevsenizde tartışma başlıkları belli ilişkilerden birine adaydır ilişkiniz.
siz çocuk sahibi olmayı, onu hayırlı bir şekilde yetiştirmeyi, güzel günleri onun geleceği ile taçlandırmayı düşünürken, o çocukları sevmem modundaysa da olmaz. olursa da yine bir taraf mutsuz olur.
farklı siyasi fikirlere sahipseniz, farklı bakış açılarındaysanız, farklı gelenekleriniz varsa...daha mühim olanı bu farkları sindirebilecek yapıda değilseniz de karşınızdakine kıymayın. doğrularınız farklıdır çünkü.
onu tanımaya başladıktan belirli bir süre sonra o sizi kendi gibi görmeye başladıysa; siz acı çektiğinizde acınızı azaltıyor, mutluluğunuzu kat kat artırıyor, beklentilerinize ortak oluyor, koruyor, kolluyorsa ve bunu farketmeden bunu yapmış olmak için yapmıyorsa doğru insanı bulmuşsunuz demektir.
doğru insanı buldum zannedersiniz hemen eğer aşıksanız, bunun için zamanın da onayını bekleyin...
belki onu kaybettirir de bazen zaman ama doğru insanla olan geleceğiniz için buna öncelik verin. **
aynı şeylere gülüp aynı şeylere sinirlenmek, birlikte saatlerce sohbet edebilmek, saatlerce sohbet ettiğin o saatlerin nasıl geçtiğini anlamamak, hepsinden önemlisi "o"na güven duygusu hissetmenin verdiği dayanılmaz huzur ve mutluluk.
öyle bir şey yoktur, denilesi durumdur.zira doğruluk gibi kavramlar izafidir.muhtemelen kişi "doğru insan" olarak tanımlama yaptığında ölçütleri kendi doğrularıdır.bu da objektif bir sonuca götürmez.o yüzdendir ki anlaşabileceğin kişiyi bulduğunda fazla fantezi yapmaya gerek yoktur.
doğru insan kişiden kişiye değiştiği için net bir tanımlama yapmak mümkün değildir. kimi için huzur veren kişidir, kimi için heyecan. lakin ilk şart insan olmasıdır tabiki.
3 kağıtçılığın dibine vuruyorsa o insan seni seviyordur. çok net bi insan ise ev haliyle bile karşına çıkıyorsa olsa da olur olmasada diye bakıyordur o ilişkiye. kaybetme korkusu yotur.
Freud demiş ki; ''Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için.'' bunu neden söylemiş, kime söylemiş bilmiyorum. ama doğru insan dediğimiz kafamızda ölçtüğümüz ve ona göre kıstas aldığımız doğru insandır. senin doğru diye betimlediğin kişi bir başkası için yanlış insandır. insanları doğru, yanlış diye betimleyip bir potada eritmek yerine!.. insanın bu doğruların tam olarak neresinde durduğuna ve ne istediğine bakması lazım. hem davulun sesi uzaktan hoş ve gür gelirmiş. davulcu arkadaş vurdukça tokmağa, iki arada bi derede olan kişide haliyle bir aydınlanma yaşayacaktır. ve hayatı sorgulamaya başlayacaktır. ha giderken şu öğüdü vereyim sana ey deli; sezgilerde ve analizlerde güçlüysen karşıdaki kişiyi çözmek daha kolay olacaktır. yok değilsen bir kalıp sabun alıp . . . . gerisini biliyorsun zaten.