bugün

bildiğin ya da bilmediğin adıyla doğal seleksiyon..

arkadaşım bunun tıpla ve bilimle ilgili olan boyutunu bir kenara bırakıp daha gerçekçi bir tespile karşınızda olacağım şu saatte!

doğal seleksiyon.. insan hayatının vazgeçilmezi artık..

ne bileyim bak ortaokulda yanında oturan en yakın arkadaşına.. bak.. nerde? yok.. neden.. seleksiyona uğradı.. biz büyüdük, sınıflar değişti, sonra okullar. mahalleler aynı değilse ya da akrabalık yoksa silindi gitti onlar. facebookta gördüğün bir kaç alakasız yeni resimden ibaret belki de.. bilemedin sen onu, onun adı doğal seleksiyon!

eski sevgililerine bak mesela.. kaçıyla hala görüşebiliyorsun arkadaş vasfında? kaçının canı yandığında arayıp geçmiş olsun diyebiliyorsun? ya da haberin oluyor mu? çoktaaan herkes kendi hayatında. belki evli ya da bilmem kaçıncı çocuğunu doğurdu hatta.. bilemedin sen onu.. 'eski sevgiliden dost olmaz' değil onun adı.. onun adı doğal seleksiyon!

bu yüzyıllardır böyledir, böyle olmuştur.. belki de internet daha bir çarptı gerçekleri yüzümüze. önceden unuttuğumuz o doğal seleksiyona uğramış insanların 'varlık'larını feysbuk şeysiyle hatırlar olduk. o insanlar aslında kaybolmadılar. senin benim gibi hayatlarına devam ettiler. tipleri değişti, büyüdüler, nişanlandılar, evlendiler falan. ne bunun adı.. doğal seleksiyon..

birer birer kaybediyoruz herkesi.
hayatın boktan gerçeklerinden sadece biri..
doğal seleksiyon
Kıl dönmesinin bazı insanlarda ve bazı bölgelerde olması durumuyla örtüşen sözcüktür. Bunun yanı sıra kadın erkek ilişkilerinde de sık sık kendine yer bulmaktadır.
bir popülasyondaki bazı organizmalar, diğerlerinden daha çok döl bırakır. zamanla, daha verimli olan tipin yoğunluğunda artış olacaktır. üreme kapasitesindeki farklılığa, doğal seleksiyon denmektedir. doğal seleksiyon, adaptive evrimin tek mekanizmasıdır; gen havuzundaki, önceden varolmuş genetik değişkenleri sınıflarının, farklılık gösteren üreme başarısı olarak tanımlanır.

doğal seleksiyonun en genel faaliyeti, uygun olmayan değişkenleri, mutasyon yoluyla ortaya çıktıkları zaman, ortadan kaldırmaktır. diğer bir ifadeyle, doğal seleksiyon genellikle, yeni alellerin yoğunluğunda artış olmasını engeller. bu konu üzerine, ünlü bir evrimci olan george williams’ın, “evrim doğal seleksiyona rağmen devam etmektedir.” şeklinde bir yorumu vardır.

bireyler seçilir. daha önce verdiğim örnek (bkz: http://www.uludagsozluk.com/e/7453118/), doğal seleksiyon aracılığıyla gerçekleşen evrime dairdi. koyu renk güveler, daha yüksek bir üreme başarısı göstermişti, çünkü açık renkli olanlar, daha yüksek bir oranda saldırıya maruz kalmıştı. açık renk alellerin azalmasının nedeni, gen havuzundaki açık renkli bireylerin ortadan kalkmasıdır. bireysel organizmalar ya ürerler ya da üremede başarısız olurlar ve bu sebepten dolayı seçilimin bir parçasıdır. alellerin yoğunluğunun değişmesinin yollarından biri, farklı üreme oranlarına sahip organizmalarda bulunmalarıdır. genler seçilimin bir parçası değildir (çünkü onların başarısı organizmanın diğer genlerine de bağlıdır); organizma grupları da seçilimin bir parçası değildir. bu “kural” için de bazı istisnalar bulunmaktadır, ama bu yerinde bir genellemedir.

organizmalar, kendi türlerinin yararına göre hareket etmezler. bir organizma, kendi üreme başarısı için, öncelikle kendi türündeki diğer organizmalarla rekabet içerisindedir. doğal seleksiyon bencil davranışı destekler, çünkü özverili olmak, alıcının üreme başarısını arttırırken vericininkini azaltır. popülasyon içerisindeki özverililer gitgide yokolurken, benciller, bedelini ödemeden, fedakar davranışların getirisinden yararlanırlar. bir çok davranış özverili gözükür. bununla birlikte biyologlar, bu davranışların sadece özveriliymiş gibi gözüktüğünü kanıtlayabilirler. diğer organizmalara yardım etmek ya da onlarla işbirliği yapmak, genelde bir hayvan için en bencilce stratejidir. buna, iki taraflı fedakarlık (reciprocal altruism) denir. buna iyi bir örnek, vampir yarasalardaki kan paylaşımıdır. bu yarasalarda, besin bulacak kadar şanslı olanlar, genelde, bu açıdan başarısız olanlarla yiyeceklerinin bir kısmını, diğerinin ağzına kanı kusarak paylaşacaktır. biyologlar, bu yarasaların, bir ortaklık bağı oluşturduğunu ve içlerinden biri ihtiyaç halindeyse, ona yardım ettiklerini keşfetmiştir. eğer yarasalardan birinin “hile” yaptığı (kendi ihtiyacı varken kanı alıp aynı durumda bir başkası olduğu zaman yardımda bulunmaza) ortaya çıkarsa ortağı onu terk edecektir. nitekim yarasalar, özverili bir şekilde birbirlerine yardım etmiyor, karşılıklı çıkar ilişkileri oluşturuyorlar.

yakın ilişki içerisindeki organizmalara yardım etmek özverili bir davranış gibi gözükebilir ama bu da bencilce bir davranıştır. üreme başarısının (uygunluk) iki unsuru vardır; direkt uygunluk ve dolaylı uygunluk. direkt uygunluk, bir genotipin, çoğalarak, ortalama olarak, ne kadar alelle, müteakip nesilin gen havuzuna katkıda bulunduğunun derecesidir. dolaylı uygunluk, gen havuzuna girmesi için yardım ettiği ne kadar alelin benzer olduğunun derecesidir. direkt ve dolaylı uygunluğun toplamı inclusive fitness’dır. j. b. s. haldane, bir keresinde, eğer ki boğularak, iki kardeşinin ya da sekiz kuzeninin hayatını kurtaracaksa, bunu memnuniyetle yapabileceğini belirtmiştir. kardeşlerinden her biri, onun alellerinin yarısını; kuzenleri, sekizde birini paylaşırdı. büyük ihtimalle, haldene’nin alellerini, en az onun kadar fazla, gen havuzuna aktarırlardı.

bencil ve fedakar kelimelerinin, günlük hayatta kullanılan ama biyologların kullanmayı tercih etmedikleri yan anlamları vardır. bencillik, en basit açıklamayla, inclusive fitness’ımızı en üst düzeye çıkartacak şekilde hareket etmektir; fedakarlık ise, kendimizinkinin pahasına bir diğerinin uygunluğunu arttırmaktır. bencil ve fedakar kelimelerinin kullanımı, organizmaların, güdülerini bilinçli olarak anladığını ima etmemektedir.

doğal seleksiyonun oluşması için elverişli olan koşul, genetik varyasyonun görünür kılınmasına sebebiyet vermez – seçilim, sadece mevcut değişkenler arasında bir fark yaratır. değişimin gerçekleşmesi, akla gelebilecek her eksende mümkün değildir, yani mümkün olan tüm uygunluk çözümleri, popülasyonlar için olası değildir. biraz komik bir örnek olsa da, mesela demir kabuklu bir kaplumbağa, diğer normal kaplumbağalara nazaran gelişmiş sayılabilir. günümüzde arabalar yüzünden ölen kaplumbağa sayısı hiç de az değildir, çünkü tehlike anında kabuklarına çekilmek gibi bir huylar vardır ki bu, iki tonluk bir araçla karşı karşıya olduklarında, pek de akıllıca bir strateji sayılmaz. tabii ki kabukların demire dönüştüğü bir değişim bulunmamaktadır ve bu nedenle demir kabuklu kaplumbağaya doğru bir seçilim mümkün değildir.

doğal seleksiyon, popülasyonların, en üst düzeyde karakter yapılarına ulaşması şeklinde sonuçlanmayabilir. her popülasyonda, mevcut alellerin, en uygun karakter özelliklerini üretecek kombinasyonları olacaktır ama popülasyona, en az uyum sağlamış kadar, verim sağlayacak alel takımları da vardır. local optimum’dan global optimum’a geçiş, engellenebilir ya da yasak olabilir çünkü popülasyon, geçişi tamamlamak için daha az adaptive koşullardan geçmek zorunda kalabilir. doğal seleksiyon, popülasyonları, sadece en üst noktanın en yakınına getirecek şekilde işler. bu düşünce, sewall wright’ın adaptive yer yüzüdür. bu, evrimci biyologların, evrime bakış açılarını şekillendirmiş, en ilham verici örneklerden biridir.

doğal seleksiyonda öngörü yoktur. sadece, organizmaların, mevcut durumlarına uyum sağlamalarına olanak verir. yapılar ve davranışlar, gelecekte menfaat sağlasın diye değişmez. bir organizma, çevresine, evriminin her bir safhasında biraz daha uyum sağlar. çevre değiştikçe, yeni karakter yapıları seçilmek zorunda kalınabilir. popülasyonlardaki büyük değişimler, cumulative doğal seleksiyonun bir sonucudur. değişimler, popülasyona mutasyon yoluyla girer; bu, ufak bir azınlık olan, sahiplerinin, daha iyi bir üreme randımanı sağlamasıyla sonuçlanan değişimleri yaşayanlar, seçilim yoluyla, yoğunluk olarak fazlalaşırlar.

“en dayanıklı olan hayatta kalır” ifadesi sık sık, doğal seleksiyonla aynı anlamda kullanılır. bu ifade hem yetersiz hem de aldatıcıdır. öncelikle, hayatta kalma, seçilimin unsurlarından, sadece bir tanesidir – ve belki de bir çok popülasyon için en az önem taşıyanlarından biridir. mesela, çokeşli türlerde eril bireylerin belli bir kısmı üreme yaşına kadar hayatta kalmasına rağmen çok azı çiftleşir. eril bireyler hayatta kalma becerisi konusunda birbirlerinden çok az farklılık gösterirler, onları birbirinden asıl ayıran eşlerinin ilgisini çekme yetenekleridir – üreme başarısındaki fark da, daha çok işte bu ikinci farktan ileri gelir. ayrıca uygunluk kelimesi de çokça fiziksel uygunluk olarak algılanır. evrimsel anlamıyla uygunluk; bir gen havuzundaki, bir genetik varyasyon sınıfının ortalama, üreme randımanıdır. uygun olan, en büyük, en hızlı ya da en güçlü olmak zorunda değildir.*
üreyen bir canlı nüfusunda, canlıya yarar sağlayan genetik özelliklerin nüfusta görülme sıklığının sonraki nesillerde arttığı, canlıya zarar veren genetik özelliklerin nüfusta görülme sıklığının ise sonraki nesillerde giderek azaldığı, dış çevreye uyum konusunda daha başarılı özelliklere sahip ve bu başarılı özelliklere sahip olmayan diğer bireylere göre yaşama ve üreme şanslarının daha yüksek olması ve bunun sonucu olarak genlerin yeni kuşaklara aktarabilmelerini sağlayan evrim mekanizması.
darwin tarafından da kabul edilen "tek başına hiçbir şey yapamaz" dediği olay.
cümleyi iyi okumakta fayda var."tek başına hiçbir şey yapamaz"
doğal seçilim, dış çevreye uyum konusunda daha elverişli özelliklere sahip organizmaların, bu elverişli özelliklere sahip olmayan diğer bireylere göre yaşama ve üreme şanslarının daha yüksek olması ve bunun sonucu olarak genlerini yeni kuşaklara aktarabilmeleri yoluyla işleyen evrimsel mekanizma. böylece dış ortama uyum sağlamakta sorunlar yaşayan bireyler ve genler organizma popülasyonundan tasfiye edilmiş olmaktadır. ayrıca doğal seçme, doğal ayıklanma ya da doğal seleksiyon olarak da adlandırılır.
doğal seçilim birey üstünde tümüyle işler ama sadece kalıtsal özellikler bir sonraki nesile aktarılabilir. sonuç olarak yaşadıkları ortama uyum konusunda daha başarılı olan bireylerin, hayatta kalabilme, ergenlik yaşına ulaşabilme ve üreme olanakları yönünden daha avantajlı olmaları dolayısıyla, elverişli özellikler bir sonraki nesile aktarılır ve daha yaygın hale gelir.
doğal seçilim mekanizması bu şekilde işleyerek uyum sağlamada başarılı olamayan bireylerin kalıtsal özelliklerinin popülasyondan ayıklanarak sonraki kuşaklara aktarılmasını önlemiş olur. öte yandan uyum konusunda daha başarılı olan bireylerin kalıtsal özelliklerinin gelecek kuşaklara daha etkin olarak aktarılmasını sağlar. sonuçta popülasyon, uyum sağlamada başarılı olan bireylerden oluşmuş olacaktır. gerekli zaman verildiğinde bu pasif işlem adaptasyonlar ve türleşme, uyumsal açılım ile sonuçlanabilir.
örnek olarak aslan ve ceylanları verelim.ceylanların güçsüz ve yavaşlarını aslanlar yiyecektir.bu yüzden sadece hızlı ceylanlar çiftleşme mevsimine kadar yaşayabilir.ama aslanlardada durum aynıdır.hızlı koşamayan aslan aç kalır ve ölür böylece hızlılar çiftleşebilir artık yeni nesil daha hızlıdır.ama aslanlar hızlandığı için artık hızlı olan ceylanlardan bazıları yavaş sayılmaya başlar. bu şekilde her iki tür de hızlanır.

kaynak: vikipedi

şimdi, evrim üzerine bu kadar geyik çevrilen bir sözlükte, bu başlığın boş olması, övenlerinde, sövenlerinde çoğunun işkembeden salladığı anlamına gelir. insan bahsi geçen teorinin, en önemli parçalarından birini bilmeden nasıl eleştirebilir yahut övebilir? hadi sövenler için iş kolay "topraktan yaratıldık yok öyle birşey" diyip geçiyorlar. zaten araştırma ruhları, önce anlayıp, sonra tahlil etme huyları olmadığı için bu normal. fakat bir de sadece bu tiplere karşı çıkmak için bu teoriyi savunanlar var ki onlar da çok fena. birader önce bir okuyun, bakın bakalım neymiş, nasılmış, sonra verin tepkinizi. "zürafa yüksekteki dalları yemek için boynunu uzatmış" gibi saçma yorumlar yapıp güldürmeyin. farzı misal "zürafalar arasından yüksek dallara ulaşabilenler yaşamış, ve onlar çiftleşip nesilleri devam ettiği için günümüzdeki zürafalar uzun boyunludur" gibi bir yorum yaparsanız, hem tek gayesi bok atmak olanların kafasını karıştırırsınız, hem savunmanız biraz anlam kazanır.
doğal seleksiyon denilen olay. türkçesi daima en iyilerin hayatta kalmasıdır basitçe.
100 gram ağırlık farkıyla doğan ikiz bebeklerin ağır olanının yaşaması, hafif olanın ölmesi. *
evrim teorisinin en büyük destekçisi.

evrimin saçma olduğu iddiası taşıyan bilim!!! adam!!!ları "o zaman bir maymunu oturtun daktilonun başına.bir tane shakespeare benzeri eser yazsın" gibi enteresan bir önermeyle ortaya çıkarlar.ancak bu bilimsel olmayan yaklaşım, bu kişilerin bilime bakış açısını koyar ortaya.

elbette bir maymun maymun ömründe bir şiir veya sanat eseri ortaya çıkaramaz.işte doğal seçilim burda devreye girer.konuyla bağlaüntılı olarak indirgeme yaparsak, doğal seçilim, o maymunun rastgele dokunduğu daktilo tuşlarından çıkan yazılar içinden anlamlı olanları ayıklar.bu sürec, maymunun ölmesi ve yerine genç maymunun geçmesiyle devam eder.ve hiçbir şekilde sonlanmaz.

sonuç olarak belki bir sanat eseri ortaya çıkmayacaktır, ancak anlamlı bir paragraf elde etmeniz çok yüksek bir ihtimaldir.ki dünya da bir sanat eseri değildir.
canlıların bulundukları coğrafi konumun doğal şartlarına uygun yapıda olanlarının hayatlarını ve nesillerini sürdürmeye imkan bulunması, uygun yapıda olmayanların ise bu imkanı bulamayıp zamanla yok olmalarıdır.
denilerekten açıklanır.
değişen doğa koşullarında hücrelerin ve tüm canlıların doğa koşullarına uyum sağlama süreci.
http://www.youtube.com/watch?v=fwItNhDVj6E aha budur

--spoiler--
-sen!
-ben.
-sen!
-ben.
-sen!
-e ben?
-sen.
-e ulaan been?
-sen gelme ulan ayı.
-ayı babaydır itoğlu it.
--spoiler--
--spoiler--
insanoğlu için geçerliliğini kaybetmiş, onları doğadaki diğer hayvanlardan ayıran çok önemli bir doğa kanunudur.
--spoiler--

yukardaki gibi birçok önerme vardır. ancak insan içinde aynı seleksiyon doğada ki kadar etkilidir. insanın aklının bu kuralı saptırdığı söylenir. çevrenize bakınız. akıllı insanlar çoğalacağına git gide azalıyor. herhangi bir ülkeye baktığınızda toplumun en geri ama fiziksel gücüyle karnını doyuran kısmında nüfus patlaması görünürken, okumuş yazmış ve geçmişte geri kalmış kesimden gelse bile aklıyla ilerlemeyi becermiş kişilerin çocuk yapmaya vakti ve çabası olmuyor. bir çok profesörün 'araştırmalarıma vakit kalmıyor' diyerek çalışmalarına yeterli zaman bulmak için evlenmediğini veya eşinden ayrıldığını görüyoruz. çocuk yapsa bile belirli bir sayının üzerine çıkmıyor. toplum için konuşursak; gelişmiş toplumlar ortak akıllarıyla ilerlerken fiziksel özellikleri giderek hantallaşıyor ve çocuk yapmak istemiyorlar. şunu kabul edelim ki doğal seleksiyon nedeniyle medeni toplumlar veya kişiler azalırken dünyada her zaman fiziksel gücü olanlar çoğalıyor. doğal seçilim kuvvetli olandan yanadır, akıllı olandan yana değildir.
darwinist paradigmanın en belirleyici merhalelerindendir. seleksiyon deyimi ile, beşerin gelişene kadar ki süreçte, doğaya karşı verdiği mücadele bu mücadelenin evrimsel helezonilere etkisi, etkinin insanlık bilincini temellendirmesidir.

"güçlü olan kazanır" demektedir darwin, böyledir. daha doğum evvelinde milyonlarca erkek sperminden, kadın yumurtasına en yakın ve onu bulmada mahir olanların "baba" hüviyetini ortaya çıkarması bile, bu seçilim için verilecek yarışın şiddet eşiğine örnektir.

sağlıklı bireylerin, jenerasyonların devinimi sağlanmalıdır. eksik, aksak, yeteneksizler değil; güçlü, bilgili, erdemli nesillerin hayatlarını idame ettirmeleri elzemdir. zaten, kendileri gayretli olsalar da, fizyolojilerinin onlara ihaneti nihayetinde, doğa kendilerine acımaz.

ilkçağda doğrudan köle, orta çağda serf köle, sonraları işçi ve modern köle deyişleri, seleksiyon seçilimlerinin sosyolojik paradigmadaki yansımalarıdır.

seçilim nihayeti ile, "çift başlı bebekler", "siyam ikizleri", "yılan bebekler", "maymun doğan bebekler", bir süre zarfında yitirebilirler hayatlarını. zira onlar, yaşama mücadelesi için pasif ve amip görevi görürler. doğa temizler, jenerasyonlar aksayan topallardan arınır..
paranın çıkardığı sesin doğaya uyarlanmış bir varyantıdır sonuçta hep para kazanır para da doğal yollarla zor kazanılır.
doğal seçilim bir süreçtir ancak evrimi açıklamaya yetmez. her zaman güçlünün kazanmadığı durumlar vardır. mesela bazı genetik hastalıklar başa bela durumlarken bu genetik hastalıklar insanları bir enfeksiyon salgınından koruyabiliyor. en iyi durumda olanlar ölürken normalde güçsüz ve zayıf olan bireyler salgının yayılmamasını ve hayatın sürmesini sağlıyor. doğa bazen güçlüleri yok edip zayıfları ayakta tutuyor ve bir canlı türünün devamı sağlanıyor.
atalarımız bulmuştur: ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin.
en basit anlatımı ile adam gibi oynamazsan forma bulamaz zamanla yedek kulübesinde çürüyüp gidersin demektir.
görsel
--spoiler--

her türün doğmuş bireyleri sağ kalabileceklerden kat kat çok olduğu için ve bundan dolayı, yaşamak için sık sık yinelenen bir savaş verildiği için; karmaşık ve bazen değişen yaşama koşullarının etkisindeki herhangi bir canlı, kendisine yararlı bir tarzda ne denli hafif bir değişikliğe uğrarsa uğrasın, daha iyi bir sağ kalma şansı bulacak ve böylece doğal olarak seçilmiş olacaktır. Soya çekim ilkesinin etkinliğinden ötürü, seçilmiş çeşit kendi yeni ve değişiklik geçirmiş biçimlerini çoğaltma eğilimi gösterecektir.

--spoiler--

Charles darwin, türlerin kökeni.
tanrı bir hipotezdir. yokluğuna işaret edilerek rahatlıkla çürütülebilir. teistler varlığına işaret eder ama asla gösteremezler. hepsi de kendi zihninde tasarladığı tanrı tanımını ispatlamaya çalışır çeşitli öznel yorumlarla.

doğal seçilim, tanrının doğaya müdahilliğine gerek kalmadan canlıların nasıl var olduklarını açıklayan bir hipotezdir. burada tanrı denen tanımlar kümesine hiçbir şekilde ihtiyacımız yok artık, bu tartışmalar çoktan bitti. bu bitmiş tartışmalarla ancak gönlünü rahatlatmaya çalışan teistler ilgileniyor.

çünkü hipotezi, felsefeyi, biyolojiyi, bilimi kavrayacak bir bir birikimleri yok genelde. olanları da bilimsel, biyolojik, felsefik kavramların içini hristiyan teistlerin yorumsal, öznel argümanları üzerinden boşaltarak ve anlamsızlaştırarak septisizme, eleştirel düşünceye v. s. zarar veriyor.

canlılık nasıl var oldu? canlılar neden böyle?

evren nasıl var oldu? evren neden bu şekilde?

bunların cevapları elimizde var. big bang, kuantum, hücre, genel görelilik, evrim vb. teoriler gibi genel açıklamalarla. bunlarda tanrı denen anlamsız hipoteze olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırıyor.

benim ihtiyacım yok. ihtiyacım olan açıklamaları bilim bana veriyor.

tanrıya duygusal olarak ihtiyaç duyanlar da adnan oktar, taslaman gibi kişileri izliyor ya da kendisi buna benzer bir görüşe sahip oluyor, kendisi inkar etse de bunu belli ediyor. ve o sahip olunan görüşte kişisel tatminden ibaret. yoksa hiçbir şeyi bilimsel olarak ispatladığı yok. eksik deist argümanlar üzerinden, istatistik ve olasılık üzerinden bilimsel delil ürettiklerini sanıyorlar, yetmiyor islam'ı, yetmiyor allah'ı ispatladıklarını sanıyorlar. bu bilimsel ve felsefik şarlatanlıktır. zihinlerinde tasarladıkları tanrı tanımları ile de allah'a inanan felsefeci, bilim adamı dedikleri kişilerin tanrı inançlarının zerre kadar alakası yok.

yazık, teistler kendilerini tatmin ede dursun öznel inançlarıyla.
Evrim teorisi kapsamında bulunan temel kavramlardan birisidir. Doğada güçlü olan ayakta kalır zayıf olan ise yok olur böylece en dayanıklı tür oluşmuş olur. (bkz: natural selection)
Doğal seçilim ya da seleksiyon bir türün en iyi uyum sağlayanının hayatta kaldığı ve ürediği evrimsel süreç.
aslında bunun mantığını anlayan biri tesadüften kastın ne olduğunu çok iyi anlar.

kısaca yapay seçilim belli bir akılla önceden karar verilerek olur.

doğal seçimde beyin doğadır( akılsız bir doğanın nasıl seçim yaptığını anlamak için birebir düşüncedir) ve bu seçim yapar. işte bu seçimin nasıl olacağı evrim mekanizmasıdır aslında.
bombalamalar sayesinde süreci aksayan eleme.