dostoyevski'nin üslubunun, karakter betimlemelerinin, güçlü kaleminin bünyede bırakmış olduğu hissiyattır. sanki yüreğinize bir şey çökmüş gibi hissedersiniz. evet, üstadın her kitabına başladığımda aynı şeyi yaşıyorum.
karakterleri ve romandaki genel çevreyi en ufak detayına kadar, o kadar muhteşem tasvir etmemizi sağlıyor ki düşüncelerinizi o niteleme sıfatlarına yönelterek; kendi prens mişkin'inizi, karamazov kardeşler'inizi, raskolnikov'unuzu yaratmanızı sağlıyor.
o kadar büyük bir yazar ki, eserleri hala aynı tatla okunuyor ve yıllar sonra da okunacak. tüm zamanların ölümsüz insanlarından biri. büyük insan. eserlerinin ağırlığına kurban olduğum.
suç ve ceza'daki karakter tasvirleriyle insanın ruhunu bir kenara itip, karakterlerin kendisine bürümesinin sonucunda oluşan ağırlıktır. o kadar etkileyicidir anlatımı. *
karakter analizleri öyle canlı, öyle gerçekçi, öyle detaylıdır ki kahramanlardan en az birinin özelliklerini kendinizde bulur, o karakterin ruhuna bürünürsünüz. artık sadece bir roman okumuyor, tıpkı rüya görüyor gibi sonuna kadar yaşıyorsunuzdur macerayı.
suç ve ceza kitabını ilk okumaya başladığımda, henüz yarıya bile gelmemişken elimdeki kitabın çok daha iyi bir çevirisini okumam gerektiğine karar vermiştim. yazar; sözde çok okunsun diye(!) en basite indirgenerek neredeyse özete dönüştürülmüş, üstelik çevirmenin orjinaliyle ilişiksiz şaka gibi eklentilerini sokuşturacağı bir kitap yazmayacak kadar mükemmeldi çünkü... bu durumda araştırarak aslına en uygun çevirilerini yaptıran ve hemen hemen tüm kitaplarını yayınlayan iletişim yayınevine ulaştım, gerisi malum...
o dönem verdiğim bu çabadan ve okuduklarımdan anlıyorum ki; dostoyevski tarafından yazılmış her satır o kadar değerli o kadar özeldir ki, ruhunuzun derinliklerinde hissetmek ve yaşamak için ihtiyaç duyduğunuz ortamı kendinize yaratıp, orada kitabınızla başbaşa kalmak istersiniz. hiçbirşey kaçırmamak içindir tüm yaşanan ağırlık.
bu bağlamda, dostoyevski okumanın verdiği ağırlığın anlama kapasitesi, zeka seviyesi ile ilgisi olduğunu sanmamakla birlikte; bilakis, okumanın söküldüğü yaşlarda okunduğu doğruysa ya da hangi yaşta okunursa okunsun magazin dergisi okumuşçasına hafifseniyorsa, o zaman anlama kapasitesi ve zeka seviyesinden şüphe edilmelidir. özetle; anlayanlar ağır, anlamayanlarsa üst düzey zekaya sahip olduklarını zannederek hafif derler dostoyevski kitaplarına...
not: belki de zerre kadar anlamayıp kendini dahi sanmaktır hayatta mutlu olmanın sırrı... belki de bu formüle hala -belki de- diyecek kadar hem aptal hem mutsuz olmaktadır keramet. (hep dostoyevski deyince oluyor bunlar)