"en beğendiğiniz kürt yazar kimdir?" diye sorsalar cevabınız ne olurdu?
yaşar kemal mi?
kemal burkay mı?
ape musa mı?
hangisi?
benim cevabım çok farklı olurdu.
dostoyevski...
"yok artık ne alaka" diyeniniz çıkabilir...anlatayım hemen...
2008 yılında bir iş seyahati için gittiğim moskova'da devlet opera ve balesi'nin dostoyevski için ayrılan özel bölümünü de gezme fırsatı yakaladım. dostoyevski'nin doğduğu ev, ilk sevişmesinden sonra yaktığı sigaranın izmariti, kitap taslak ve eskizleri falan gezerken birden gözüm bir eskize takıldı...
bir romanın, bir kitabın taslak halinin başlığıydı bu;
"allah allah" dedim, bu kürtçe...dostoyevski ve kürtçe ne alakaydı?
orada bulunan güvenlik görevlisi benim bu düşünceli halimi görmüş olacak ki yanıma yaklaştı ve sordu;
"ma tu kurdi?"
yavaşça arkama baktım ve yanıtladım;
"ne, turki..."
şaşırdı ama tekrar sordu;
"hun bir kurmanci dizanin?"(kürtçe biliyor musun)
yanıtladım;
"bele ez bi kurmanci..."(biliyorum)
herneyse,
bunun ne olduğunu söyledim, sonra usulca koluma girdi ve anlatmaya başladı.
meğer kendisi dostoyevski'nin 5. kuşaktan torunlarındanmış, bu kitap taslağı da aslında bildiğiniz "karamazov kardeşler" adlı başyapıtın orijinal haliymiş...
şoke olmuş bir vaziyette anlatmaya devam etmesini istedim.
dostoyevski'nin ataları ağa baskısı ve osmanlı'nın zulmünden kaçarak 18. yüzyılda rus çarlığına sığınır, önce st petersburg'a, ardından moskova'ya yerleşirler, aile müslümanlıktan hristiyanlığa geçmeyi reddettiğinden fakir ve sefil bir hayat sürerler moskova'da, dostoyevski'nin çocukluğu fakir bir ortamda geçer, derken "ulan bu memlekette bir aptal ben miyim?" diyerek katedrale gider ve istavroz çıkararak hristiyan olur, ama özünde kürt kimliğini yaşamaya devam eder...
işte bu müzede bir anlam veremediğim "kırro birati" isimli eser de dostoyevski'nin kimliğine duyduğu bu özlemin bir dışavurumu, gelecek nesillere bir iz bırakımıdır.
halkların kardeşliğini savunan biri olarak buradan kürt kardeşlerime sesleniyorum;
"kimliğinize ve tarihinize sahip çıkın...tıpkı atanız dostoyevski gibi..."