kadınlara sevgisi bir başkadır onun. azizesi fahişesi, sevgilisi metresi, delesi, oynak, aşüftesi, yaşlısı genciyle kadınları sever. hatta ekmeğini fahişelikten kazanan kadınlarında bile erdemli bir taraf bulur. katil, cani, geveze kadınları bile sever. dostoyevski, insanı bölünmüş olarak tarif eder. ona göre insan kişiliği bütün değildir. insanlar birçok parçaya bölünmüştür. dolaysıyla insan ruhu da bütün değildir; yani sorunludur. insanın bu özelliği, onun aşk anlayışında kendini daha belirgin bir şekilde gösterir. dolaysıyla dostoyevskide aşk da bölünmüştür. çünkü âşık olan tarafların her biri, insan olmaları hasebiyle, kendi içlerinde zaten bölünmüştür.
ruhuyla kadına bağlı olan dostoyevski, aşkı yalnız kendisi için ister. coşkun ruhunu dindirecek bir varlık olarak aşkı ve kadınları. bu yüzden tek bir kadına takılı kalmaz dostoyevskinin yalnız erkek kahramanları değil, kadın kahramanları da bir anda birçok aşklar yaşarlar. dostoyevski, kadınları anlatırken, onları her türlü halleriyle sizlere sevdirir. onun kadın kahramanlarına nefret duyamazsınız. hatta erkek kahramanlar gibi sizde âşık olup çıkıverirsiniz mesela karamazov kardeşlerde âşıkları için çekişen kadınların hiç birine kızamazsınız. dostoyevskinin kadınlara bu bakışını belki en iyi özetleyen sözcük yine onun söylediği bir tanımda kendini bulur: kadın benim kutsalımdır yine bir başka yerde bir anda iki kadını sevemez miyim? diye sorar dostoyevski.