bugün

gerçek dostluklar da üzerinde sonsuz yazan son kullanma tarihidir.
dostum dediğin insanın değiştiğini gördüğün gün son kullanma tarihi dolmuştur artık,sakın kullanmayın zehirlenirsiniz.
insanın yüreğine sarmaşık misali kökler salan , göz yaşlarınızdaki doymamış tuz-su çözeltisindeki tuz miktarı ile büyük tebessümlerinizdeki kahkaha oktavlarınızın aynı olduğu insanların dolmayacak tarihleridir, bitmeyecek süreleridir.

miadlı bir evrak değildir, tedavaülden kalkma olasılığı olan eskimiş kağıt paralardan da değildir dostluk, derindir.

insanın dostu oldu mu paylaşmak için acı çekesi gelir kimi vakitlerde. kalbi sisli olası gelir, görüş mesafesi düştüğü zaman hayatta, hayati sis farlarıdır dostlar. ve dediğim gibi acı çekmek bile güzeldir; acıyı tam orta yerinden pay edecek ve dahi muhabbetine katık edecek bir dost sahibi olduktan sonra.

deniz feneridir, yön göstermek için kurulmuş bir karınca yuvasıdır dostluk, sığınılan bir limandır.
acıyı paylaşmanın bile zevk olduğu yegane ilişkide, mutluluklar da paylaşılmaz mı...
dostsuz dünya malının, zenginliğin manası yoktur, "dostların ayrılığından başka, zamanın bütün musibet ve felaketlerini ehemmiyetsiz görmekteyim" derken bir arap şair; "senden ayrılalı gülmedim ulan, gülemedim be şerefsiz" cümlelerime tercüman olduğudur, özlemle kucaklanan, yer yer küfürlerle sarmaş dolaş olunandır. anlamsızlıkların anlam kazandığı nüanstır, sırf adı dost diye bir kitapevini sevdiren nedendir,
gecenin sabaha kavuşmasıdır,
saçmalıklardır kimi zaman,
"yüreğin orta yerinde, taa şurasında" şeklinde açıklanan bölgeye sinmiş güzelliktir,
tanımasan da, alakan olmasa da düşmanını düşman bildiğindir, dostunu da dost bildiğin.
iki farklı vücutta müşterek ruhların olabilme ihtimalinin tezahürüdür.

ve derler ki dost bir nimettir insana; allah iyiliğini murad ettiği kimseye unutuğunu hatırlatmak ve hatırında olanı yapmaya yardım edecek iyi ve salih bir dost nasib edermiş.

ezcümle; bitimsizdir, tarihsizdir, yer yer gidip gelmeler olsada gerçek dostluklar sonu kavranamayacak ummanlardır. hani ilkokulda paralellik kavramını anlatırken, "sonsuza kadar birbirine temas etmeden giden çizgiler bütünüdür" derlerdi, sonsuzluk çok farklı anlamlanırdı o zamanlarda insanın kafasında, işte o miktarda bir sonsuzlukla sürer dostluklar.
zaman gelir geçer ve son kullanma süresi dolan dostlukların, senin dostluk sandığın çıkar ilişkileri olduğunu anlarsın. yıllar geçip saça aklar düştüğünde, belki ömrünün son kullanma tarihinin yaklaştığı günlerde, sana destek olan, yalnız kaldığında senin acını görmemek için allah'a "önce beni al" diye yalvaran, hala son kullanma tarihi geçmemiş bir dostun varsa yanında ölsen bile gam yemezsin bu dünyada.
ilginç bir kavram aslında, inceden paradoks. Çoktan seçmeli bi sorunsal herşeyden evvel. Bir kere bir çıkar çatışmasına girmeden dost olup olunamayacağı kesinlikle anlaşılamaz, kaldı ki girilse dahi sözkonusu ihtilaf hangi taraf için daha çok önem taşıyor bunu anlamak gerekir bu sefer de. Vazgeçen taraf gene dost sayılamaz. Hani bazı dönemeçler vardır temelde ikili aslense çoğul ilişkilerin ortak kullanım alanlarında, şahsi menfaatlerin çakıştığı bir noktada -ki diyelim ki bu ikisi içinde aynı değeri taşısa-velev ki x'lerden biri feragat edebiliyorsa kendi rızasıyla, gene diyemeyiz bir dostluk vardır diye bu iki bünye arasında. Olsa olsa bir taraf diğerine daha çok değer ithaf ediyodur, kaldı ki tek taraflı dostluk da olmaz zaten. Velev ki ikisinin birden haklarından feragat etmesi hani zahiren 'işte budur' dedirtse de insana, bu sefer de batından bir bencillik göz kırpar ikisini de eşit mesafade. Gene hayır maalesef. Yani gerçek dostluk diye bir şey yoktur kanaatimce , pratize edilmesi imkansız bir ütopyadan ibarettir. Olsa olsa sağlam bir arkadaşlık, daha fazlası değil...
dolduğunda acıtan, insana kendini aptalmış gibi hissettiren tarihtir. ve öğretir insana kişinin kendinden başka dostu olmadığını aslında.
garip bir tarihtir. bir gün gelir bir dostunuz ya da dost sandığınız arkadaşınız size : "arkadaşlığımız zirveye geldi bırakmalıyız artık, sen yoluna ben yoluma bir daha görüşmeyelim" der. işte an o andır o arkadaşlık/dostluk için jübile yapılır, insan içinden "ulan sevgilisiyim sanki a.q. bu ne ya" diye geçirir. son sözler "bir hayata girmek kolaydır emin ol çıkması da o kadar kolaydır ama geri alınması imkansızdır" şeklinde olur, vedalaşılır ve de biter.
bazı dostukların son kullanma tarihi varsa da ortak çabalarla ileriki bir tarihe atılabilir aslında, bazılarıysa buzdolabına konmadan dışarda unutulmuş yiyecek gibi erken bozulur, nedenini bilemezsiniz bazen, yıpranır aranızdaki o güçlü bağ. zaman zaman başka insanlar karışır hayatınıza ve sizin dostluğunuz o insanların gelmesiyle rafa kalkar, bazen ise çöpe atılır siz farkında bile olmadan, üzer insanı.
bir zamanlar bir köye gitmiştim.

o köyü dolasirken kendimi oranin mezarliğinda buldum.

mezar taslarina baktiğim vakit,

1945-1952, 1973-1976 gibi

kısa ömürlerin taslara kazindiğini gördüm.

mezarliğini yasli bekcisine sordum,

''nasil oluyor da bu kadar kısa ömürler yasanan bir diyarda sen burda bu yasina ciktin''

mezarlik bekcisi bana dikkatle bakti.

''burda mezar taşlarina ömürler değil, insanlarin dostluklarinin süresi yazilir'' dedi.

dostluga icerim. * *
dostlukların med cezirleri olabilir belki ama son kullanma tarihleri olmaz, olmamalı..
dostu arkadaştan ayıran şey araya yılların, yolların ve başka insanların girmesine izin verilmeme halidir.
dost diye birşey yoktur aslında, dost sensin, senin çoğalma halin, senin başka bir penceren, senin hayata karşı duruşun, senin zor anlarında varlığından destek aldığın güç, senin eğlenceyi doruğa çıkarma biçimin, senin susarak iç sesinle konuşabilmen...

dost buysa eğer, son kullanma tarihi de senin ömrünün nihayetidir.

hiç mi ayrı düşmeyiz, hiç mi kırılmayız, hiç mi savrulmayız; olur hepsi olur. ama dostluk bitmez çünkü yaşananlar yok olmaz, olamaz. yokolduğunu düşünüyorsak hayatımızın sıkı sansür görmüş iyice kırpılmış bir film şeridi olduğunu kabulllenmemiz gerekir ki kalanın da tadı yoktur.
raf ömrü altı aydır artık dostlukların.
şiirlere bilinenden öte anlamlar katan dostluklar zamanın üstündedirler daima...

dostları özlemle kucaklamayı unutma
çiçek koklamayı, cocuk sevmeyi unutma
en zorlu anındayken bile kavganın
gök yüzne bakmayı unutma...
*
ebedileştirmek isteriz hep dostlukları,adı üstünde dostluk bu başka bir şeye benzemez, belki de olmazsa olmaz...
Bittiğinde hep "demek ki sizinkisi gerçek dostluk değilmiş"derler,hep. sorarsınız o zaman "neydi peki?"
cevap veremez kimse.
biz elimizden geldiği kadar son kullanma tarihini geciktirmeye çalışırız, unuturuz bir şeyleri bir şeyler hatrına.ama bazen nafiledir, giden çoktan gitmiştir.bu özel kavrama olan güveniniz ve inancınızda onunla birlikte gitmiştir zaten, bilinmeze.
kalırsınız öyle kafanızda binbir tane soru işaretiyle "şimdi bu neydi" diye.
hani bazen sert, insanı donuklaştıran zamanlar olur.. yolun ortasında yapayalnız kalmış hisseder insan kendini.. her kötü zaman üst üste salınmış üstünüze.. inanıp, güvendiğiniz gerçek kişiler yok olmuş puf diye.. yalpalayıp, düşmüşsünüz.. elini uzatan kimse yok.. aklınız size bu zamanlar da yetmiyorken; tek kişi çıkıp yaşadıklarınızdan ders çıkarıp akıl vermez size.. ve eğer gerçek yalnızlığı o güne kadar tatmamışsanız; evren sunmuştur okkalı bir gerçek huzurunuza.. buyurun.. dostluğun son kullanma tarihi avuçlarınızın ortasında!!
değişik tarihlere tekamül edebilir.
depresyon sonrası, ilkokul sonrası, lise sonrası, öss sonrası, evlilik sonrası...
son olarak ölüm sonrası tarihleri...
(bkz: maddiyat hesabı yapan dostların bıraktığı tortu)
en yakın dostunuzun sırrınızı verdiğiniz yardım istediğiniz insanın siz arkadan vurduğu gündür. dostlukların son kullanma tarihi. öyleki bütün bir inancınızı yitirirsiniz boşluğa düşersiniz. çok büyük zarar görmüşsünüzdür ama zarar veremeyecek kadar da inanmışsınızdır. kendize ne olduğunu anlayana kadar o sırtınıza saplanan hançeri alıp çoktan gitmiştir.
güven duygusunun bittiği zamandır.
tarihin geçtiğini farketmeden kullanılması durumunda mide bulantısı, ateş,kusma, karın ağrısı gibi şikayetlere neden olabilecek devamında ise çöpe atılacak ama hep hatırlanacak bir deneyim. geçmiş olsun zamanıdır.
aslinda dostluklarda kardan adama benzer eriyecegini bile bile insa edilirler demis zakkum dogru demis.
uzunca bir süreden sonra yüz yüze görüşülen günün tÂrihi.
zir msn messenger da olmasa ne yapardı bu sanal dostlar bilinmez.
onun iyiliği için onu uyardığınızda sizi çok bilmişlikle ve küstahlıkla suçladığı an bitmiştir...
nereden geldiği belli olmayan bir yabancı için çekip gittiği tarihle aynı zamana denk gelendir. sessizce çekip gitmeli, değeri bilinmeyen diğerlerine katılmalı o zaman.
yaklaştığını hissettiğinizde ısrarcı olmamanız gereken tarih. bırakın bitsin. yarım yamakak sürememeli hiçbir şey.