"Gülerken herkes eşlik eder, ya ağlarken. Başarılara herkes ortak olur, ya yenilgilere. Öyle bir dost edin ki; kötü gün kapını çalınca kapıya seninle beraber baksın."
Dostluk konusunda düşündüğüm zaman, hep şu noktayı gözönünde tutmalı diye düşünürüm: Acaba dostluğu arattıran sebep güçsüzlük veya ihtiyaç mıdır? Acaba karşılıklı yardımlaşmaya girişirken insanların amacı tek başlarına pek başaramayacakları şeyi bir başkasının yardımıyla elde etmek, sırası gelince karşılığını yapmak mıdır? Yoksa bu yardımlaşma dostluğun özelliğidir de, dostluğun daha derin, daha asil, sırf doğanın (tabiatın) yarattığı başka bir neden mi vardır? Dostluğa adını veren sevgi, insanların yakınlık duygularıyla birbirine bağlanmasında başlıca nedendir. Çünkü çıkarlar çok kez kendine dost süsü veren ve durum gerektirdiği için saygı, ilgi gösteren insanlardan bile elde edilebilir, oysaki dostlukta hiçbir şey yalan ve yapmacık değildir, her şey gerçektir ve içten gelir. Bu yüzden, sanırım, dostluğu gereksinme (ihtiyaç) değil, doğa yaratır. Dostluğun doğuşunda, ondan ne çıkarlar elde edileceği düşüncesinden çok, ruhların sevgi ve bağlanması var. (cicero)
Dostları olmalı insanın;
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
Seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
Gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
Yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde üzerindeki tek gömleğini...
ben ağlamaklıyken '.... yeter ki ıslak ıslak bakma öyle' diyen sanmıştım.ama ben de yanılmışım...artık adını koymak istemediğim güzel insanlıktır,yıllara meydan okuyan...
diyelim ki dostluk aynı düşünebilmektir. aynı düşündüğün birisiyle farklı olarak ne paylaşabileceksin peki? bu değil heralde dostluk? diyelim ki dostluk paylaşabilmektir. onda yoksa sen verirsin, sen de yoksa o verir. pek tabi hiç bir menfi amaç yoktur burda. her şey çok güzel. verecek bir şeyi olmayan ne sunacak peki? fikrini mi. aynı fikirlere sahip olan bu insanlar neyi paylaşacaklar? peki öyleyse, zıt fikirlere sahip olan insanlara dost desek... e o zaman da çatışmalar, zıtlıklar, anlaşmazlıklar çıkmaz mı? ortak bir nokta mutlaka bulunur diye avutsak, herkesle en az bir ortak nokta bulunamaz mı? evet pek tabi bulunur. o zaman bu da değil dostluk.
ne peki ne? nedir bu dostluk canım?
koskoca eflatun tam olarak açıklayamamış bu kavramı da ben mi açıklayabileceğim?.
hiç sanmam!
ama bir fikrimi sunmak isteyebilirim haddimi aşarak: ''sadece anlayabilmektir''! iyi de ben herkesi anlarım. o zaman herkes e dost muyum? hayır değilim. ''benim de anlaşılmam gerekir''. iyi de ben ifade edebilirsem herkes beni anlar. o zaman herkes mi benim dostum? ee bu da değil. ''ihtiyacım olduğunda yanımda olandır''. iyi de bu durumda beni kendi sorunumla başbaşa bırakmayan bu insan hayatıma karışmış olmaz mı, beni kurtarırsa eğer çıkmazımdan beni güçsüz kılmaz mı? hem bu durum beni ona bağımlı kılıp özgürlüğümü elimden almak olmaz mı. evet olur. beni güçsüz kılan bu insan benim dostum olabilir mi peki? hayır olamaz çünkü beni güçsüz kılması kötüdür. ''kötü durumumda beni yalnız bırakacak insan benim dostum mudur'' peki? ya ben sadece onunla bu açmazdan kurtulabileceğime inanıyorsam? ee bu durumda da tutmadı dostluk.
kısacası bilmiyorum ama 'her insanın dostu olmalıdır' deyip kapatayım iyisi mi.
Dostluk, küçük bir kayıkla okyanusa açılabilme cesaretini göstermektir.Bu duygu bireyin hayatına güç ve anlam verir..Gideceği yerin rotasını belirleyemeyen kaptan yanlış sevdalarda bir hiç olarak boğulmaya mahkumdur.
Böylesi bir insanı affettim demek ise şimdiye kadar dile getirilmiş ve dile getirilememiş tüm dostluk tanımlarına yapılmış en büyük hakarettir.
Çünkü dostluk gerçek güvendir ve hiçbir çıkara dayalı olmayan bir bağdır.Bunu bulmak zor kaybetmek ise kolaydır.Kaybetmek değil kazanmak asıl olaydır.Dostla yaşanan her an özeldir,paha biçilemez.Gün gelip onu kaybetsen de anılar hep taze kalır.
Can Yücel'in de dediği gibi ;
insanlar vardır; derin bir okyanus...
ilk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız...
Çünkü Kayık, koskoca bir denizin ortasında hiç karaya vurmam sanır,gün gelip karaya oturduğunda o denizden bir damla istese de bulamayacaktır..
Oysa dostla yaşanan her an okyanus kadar derin,zengin,sonsuz bir tat bırakır.Sonuçta ; "kayık gitse de izi kalır"...
Bir kisinin hayatindaki en büyük degerlerdir dostlar. Heleki cocukluktan beri dostlarinizla beraberseniz ve onlari belli bir zaman sonra terketmek mecburiyetindeyseniz onlarin degerini daha iyi anlarsiniz.
Beraber büyüdügüm, her türlü animi paylastigim dostlarimla irtibatimi koparmistim yanlis anlamadan dolayi. Kisa bir süre sonra da Almanya'ya geldim. Onlarla vedalasmadan, beraber büyüdügüm dostlarimla vedalasmadan ayrildim vatanimdan. Insan ilk baslarda anlamiyor onlarin degerini, daha dogrusu ben anlamadim. Sonra gurbette yalniz kalinca, odamda takilip kalinca anladim degerlerini. Cok sevdigim dostlarimla beraber degildim, bunu gec farkedebilmek cok koydu bana. Halbuki cocuklukta ne türlü hayaller kurardik beraber. Ayni üniversiteye gidecektik, bir bekar evi tutacak beraber yasayacaktik. Ömrümüzün sonuna dek hic ayrilmayacaktik, hep beraber kalacaktik. Ama insan büyüyünce hayalleri kücülüyor iste. Gerceklerin farkina vardik, bunu kabullenmek cok zor oldu.
Simdi sadece yazlari görüsebiliyoruz. Kisa bir süre icin hayatimizi dolu dolu yasamaya calisiyoruz. Bu bile ne kadar zor durumda oldugumuzun bir göstergesi. Onlardan ayrilacagim gün sabaha kadar beraber kalip, efkarlaniyoruz. Büyüdügümüzün gecte olsa farkina varmanin hüznü icerisindeyiz. Hayallerimizden uzak kalmanin verdigi aci hala yüregimizde.
denk geldiğimi sandığım, daha sonra yanıldığım oluşum.
16 yaşıma kadar 2 tane çok sevdiğim, 10 yıl kadar süren arkadaşlığım olan arkadaşlarım, bir ay kadar aramadığım için benimle konuşmayı kestiler. Ben o dönem içerisinde hastanedeydim, hiç bilmiyorlardı, ben de anlatmadım. Demek ki dostluğun birinci kuralı hasta olmamakmış.
şeker gibi, pamuk gibi bişey. grçeğini bulduğunuz zaman huzur ve mutluluk verir. kazığını yediğiniz zaman içiniz yüreğiniz erir. sayıları az da olsa yerleri özeldir. paylaştığın çikolatanın diğer sahibidir. içtiğin çorbanın ortağıdır. ekmeğinin yarısıdır. ve yeri gelir kardeşinden yakındır. candır, canandır.isme ve cisme bağlı olmayıp, kalbe sıkıca tutunanlardır.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz
Dibini görürsünüz her şey meydanda
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda
içi dışı birdir çekinme ondan
Her sözü içtendir, her davranışı candan.
"senle konusunca tanrıyla konusmus gibi oluyorum
tüm içimi bilmen oyle büyük huzurki..
dua etmek gibisin.
dua'msın.
kelimeler yetmez tarif etmeye seni bendeki.
ruhum"
budur.. ***
günümüz kıskançlık dünyasında bir enayi olarak hala var olduğuna inandığım hadisedir
dünyanın hala iyi bir yer olduğuna, insanların hala birbirini sevebildiğine ve karşısındaki için en iyisini istediğine inanan benden başka kim var onu bile bilmiyortm ama o insanı bulduğumda bir gün benimde insanları sevdiğim kadar çok sevileceğimi hala inanıyorum
evet dünyanın bütün enayileri birleşin ki kötülük dünyasında her zaman bir ışık olsun
son derece yanıltıcı bir kavramdır. sürekli sorgulamayı kaldırmaz. ne acıdır ki, insanların asla hakkını veremediği şeylerdir. zira zaman örtüşmesi olmayınca dostlar nankör adledilir...
aslen var olmakla birlikte, kendi kendini var edemeyen insanların üzerine yüklediği çok anlamla yücelendir. gereksiz yücelendir. dostluk aksak ritmli deneysel bir einstürzende neubauten şarkısına benzer. belirli bilinen bir tanımı yoktur. en son 20. yüzyılın başında, modernizmden önce görülmüştür. sebep şudur ki bu modernizm, farkında olmadan bireyleri ham insanlıktan kendi istediği "mekanik robot" formuna bütüdüğünden samimi havayı yoketmiş, birbirinin facebook fotoğraflarının altına "choq datluuuu:):p::9)" yazan iki kişinin yine birbirini dost bellemesi kuralını koymuştur.
aynı zamanda istiklal'de kol kola gezen iki üniversiteli insan dişisi ve saçlarını dik yapmış (bkz: saçlarını dik yapmak) aynı araba içerisindeki iki veya daha fazla insan erkeği bu kurala tabidir.