Sabahın köründe bile arasanız sesini çıkarmayıp aynı şeyleri defalarca dinleyen insandır. ihtiyaç duyduğunuz an yanınızda olur. ihtiyaç duymadığınızda da yanınızdadır. iyi ki varlar. Olmasa hayat çekilmez bir yer olurmuş.
hayatta ailenden sonra varligina en cok sükrettigin seninle herseyi en bi güzel yasayan ayni dilden konustugunuz insan.
benim bi dostum var, ortaokuldan beri birbirimizin bestie siyiz yalniz sıkıntı su ki ayri ulkelerdeyiz. iste zamanimi gereksiz insanlarla harcamak koyuyor bu yüzden.
bir de üniversitede anladim ki üniversite ve ilerki dönemden sonra dost filan cikmaz, anca mutualist iliskiler yasaniyor. pof icim karardi.
Sana sabahlar armağan eden insandır. Yeri gelince de gecenin karanlığını senle yaşayandır. Düştüğün yerden kaldırmaz seni çünkü düşmene izin vermez. Sen nefret ettikçe hayattan o senin nefretini sevgiye çevirmesini bilir. Olmazlarını olur yapar , imkansızlıklarını imkana çevirir. Hayatının aort damarıdır. Sen kirlettikçe o inadına temiz kan pompalar. Dost;iyiki varsın.
zamanı gelince; sırtınıza binip yükselmek için, boktan egolarını tatmin etmek için, nedensizce girdiği aşağılık kompleksini sizi de aşağı çekerek yenmek için bekleyen kişi.
Öyle adım başı-köşe kuşu arkadaş değildir dost dediğin.
-dostun için izmirden kalkar adanaya gider beraber kız kaçırırsın. namus belası diye izmire silâhlı gelen kızın 2 abisiyle muhatap olur, ikna eder hatta düğününe yardım edersin.
-dostun için gecenin üçünde yatağından fırlar kavgaya gider yara alırsın.
-dostun için ''sıkışığım yardım et'' dediğinde borç para bulur gönderirsin ve asla geri almazsın.
-vukuat yapıp bir itin postunu delen dostunu alır sonuna kadar saklar ve korursun.
-ve en önemlisi şudur ki dostunuz 8 aylığına askere giderken kulağınıza ''karımla bacım sana emanet'' diyebiliyorsa bu emanetler için gerekirse ölüme bile gidersiniz.
dostun için ölüme gidersin ve dostların da senin için ölüme gelir sonuna kadar.
hayatta insanın en yakını kimdir denilse, önce kandan dolayı anne-baba, var ise kardeş, sonrasında da eşi dediği kişidir öyle değil mi? ailenle olan bağın seçimsiz olduğu içindir, hep belli sevgi ve saygı içinde. eş durumu dersen o tam bir muammadır, anlaşıp anlaşamamanın yanında, yeryüzünde yarım asrı deviren aşklar da vardır muhakkak ama kaçımız o şansa sahibiz şüpheli. yani onla da paylaşımımız belli noktaya kadardır. sonra ne mi olur, tek başımıza kalırız, anlaşılmazlık ve çaresizlikler içinde.
evet arkadaş da vardır, fakat arkadaş dediklerin genelde önünde hep bir sıfatla anılırlar; lise arkadaşı, üniversite arkadaşı, iş arkadaşı ve daha bir çok tanımlı arkadaşlar. tüm bunlar da geride kalır ve birden bir tanım oluşur nasıl şekillendiği bilinmeden. kendiliğinden çıkar ortaya, birbirinizden habersiz sen ona yakın olmak istersin o da sana. mantığı ortadan kaldırır, yanlış da olsan doğrudur o sana. beraber gülmek, içmek istersin. hayatı onla paylaşmak, sırtını yaslamak istersin ve bir bakmışsın yoluna yoldaş olmuş o kişi. hatta aranızda duygusal bağ öyle gelişir ki, onu kıskanırsın diğer arkadaşlarından, vakit geçiremediğin için bazı zamanlarda, konuşmadan anlaşırsınız bir odada baş başa sustuğunuzda, o sessizliğin de birbirinize anlattığı bir şey vardır.
kan bağı, gönül bağı gibi bir sebep koymadan, sırf her şeyiyle o olduğu için onla olmak, hayatta kişiyi şanslı kılan en önemli düsturdur. nefes alamadığın zamanlarda, işini ,seni aldatan eşini, annenin yasını tuttuğunda, her şeyi ama her şeyi bırakıp yanına gidilebilme ihtimali bile, yüreğini serinletir insanın. kim bu der iseniz bu, dört harf, tek hece, tek elime , dost'tur o. iyi ki vardır. hep yan'ındadır.
son olarak da bir üstaddan alıntı yaparak bitirelim. m. twain : 'bir dostun asıl görevi sen haksız olduğun zaman yanında yer almaktır. haklı olduğun zaman herkes senin yanında yer alır.'
gerçekten 'dost' zor bulunur. en iyisi mi bulunca ona sıkı sıkı sarılmalı.
...
eli sıcaktır, sıcaklığına
tamam, dersin.
buldum, dersin.
değildir, bilemezsin.
Bazen gerçekten dostlarım dediğim insanlar olmasına rağmen yalnız hissediyorum. Yani neden bir anda değişir insanlar anlamıyorum, sanırım da hiç anlayamayacağım.
bazen tam bir tane dost kazanmis gibi oluyorum; sonra bir bakiyorum o da elimden kaymis gitmis. hepsi bir bir gidiyor.
bu dost dedigin sey kyk kredisi gibi bir sey. ne ara geliyor ne ara gidiyor anlamadim. hatta bazen hic gelmiyor bile. reankarnasyon olsa onceki hayatimdan ice girmisim diyecegim.
ibn acibe, abdülkadir geylani'nin ayniyye adlı eserinden naklediyor;
"nefs'in bütün nisbetleri (kazandığı güzel sıfat ve haller) kendisiyle sürekli beraber olduğu kimselerden gelir. kalp'te yerleşen tabiatlar (huy) da yaptıgı dostluklardan oluşur."
ben de derim ki; bu dostluk yalnızca maddi beraberlik manası taşımaz. kişi dostunu her daim manen, aklında ve kalbinde taşır. çünkü gerçek sevgi ve muhabbet bunu gerektirir.
normalde güvenmek gerekir dost dediğine...
ama benim dostum dediğim insan sürekli ikircikli konuşuyor, güvenemez oldum, söylediklerine artık itimat etmez oldum; bu da beni mutsuz ediyor.
keşke daha gerçekçi "dost" biriktirebilseydim..
zor zamanlarında yanında olan, derdini dinleyen, arkanı kollayan ve öz kardeşinden farksız gördüğün bir insana taktığın sıfattır dost.
dostum diyebileceğiniz bir insanı bulduysanız kesinlikle onu kaybetmemek için çabalayın.