bildiğin dost işte, öyle yağmurun altında sırılsıklam olmuşken şemsiye uzatanlardan değil, yağmura yanına gelenlerden. hayatıma kimseyi canım acıtacak kadar yaklaştırmamayı denemiştim bir zamanlar. dost kelimesine en sinir olduğum dönemlerdi. belki canım yanmıştı, daha sonraları öğrendim, farkında olmasan da bazı gıcık tipler vardır, inadına hayatına giren, sokulan, yakana yapışan, defolll diye haykırsan da " kendine gelene kadar ben de çığlık atıcam " diyerek inatçı gözlerini sen yorulana kadar üzerinden çekmeyen. istemesen de içindeki fırtınayı dindirebilen, susması gerektiğini bilen, iten veya teselli eden değil, yanında olan da değil, inadına seninle ağlayan. ruhuna dokunabilen ve düşlerine basmadan hayallerinden geçen. vardır böyle insanlar. öyle yağmurun altında sırıksıklam olmuşken , yanına gelenler.
Dost kilot gibidir seni her an güvende hissettirir,iyi dost prezervatif gibidir seni herşeyden korur,ama en iyi dost viagra gibi olandır çünkü düşeni kaldırır.
her bir şeydir dost..
periyodik olarak aşık olduğunuzu sanıp yanılmış olacak kadar salak olsanız da size katlanan, karnını doyurmak için gecenin 3ü 5i demeden yollara düşüp fırın aranan, birlikte yapılmamış hiç bir fiili bırakmasanız da bıkılmadan dip dibe gezdiğiniz hatta dönem dönem dip dibe uyuduğunuz, esprinin en bombasını, ağlamanın en acılısını birlikte icra ettiğiniz, eli kanasa yüreğinizin kanadığı, burnu aksa burnunuzun aktığı e o kadar göt göte gezerseniz nezle de bulaşır herşey de bulaşır. uğruna sınırlar aşılıp gidilen, yollar kat edilen, bir dönem olup da görüşülemediğinde topluca bunalıma girinilen insanlarcıklardır dostlar.
ağlarken gözyaşlarına gözyaşlarını katan değil, o salya sumuk halindeyken bile seni güldürebilendir dost.
"ehe, burnun düşmüş", aa tekerlek dönüyor", " sor bakalım dedesinin çanakkale'de ne işi varmıs " gibi anı güzelleştirme çareleri mevcut.
gercekten de birlikte ağlamanın hiçbir mantıklı açıklaması yok bana göre. baskasının da göz boslugu bezlerini yormasına bu kadar gerek yok.
fakat güldürmek öyle mi? gülmek ömre ömür katar. gunde 15 dakika gulmek kalbe iyi gelir araştırmalara göre.
Kahkaha atmak, kan damarlarını genişletiyor, kan dolaşımını hızlandırıyor. Ancak uzmanlar bunun nedenini henüz belirleyebilmiş değil.. Gülme sırasında dolaşımın hızlanması ve damarların genişlemesi kalp hastalıklarına neden olan etkenleri azaltıyor. "bilgiyi verip kaçan adam". bence vedat özdemiroğlu'nun köşesindeki en guzel bölüm.
dostluk denince benim aklıma, okul zili çalarken, birinin piyano, birinin flüt, birinin keman ve diğer birinin de davul çalıyor gibi yapması geliyor. etnik bir sanat toplulugu edasıyla gönülden yapılan, böylesine fantastik, böylesine muazzam böylesine organize olmus bir bağ.. takdire şayan.
hala biraraya gelir ve geldikçe de okul müziğimizle etnik kimliğimizi birleştirir, kendimizden geçeriz. bu bizim için adeta bir yaşam felsefesidir, açık nefestir, yogadır, reikidir.
asıl önemlisi aynadır dost. yıllar boyu ona bakıp duzeltirsin yanlısları, bozulmusları. ayna gibi olmalılar işte. dudağının kenarında ketcap kaldıgını söylemiyor, saçın kendinden geçip
formatına yabancılaştıgında dahi guzel oldugunu iddia ediyorsa ondan ne köy olur ne kasaba. o ayrı mevzuu.
lakin aynada kendini görüyorsan kaçırmayacaksın o anı. donduracaksın. sana seni sevdiren insanlara dost diyorsun çünkü bir yerde, kendine baktıgında suretini gördüklerine.
bu yansımalardan sonra en guzeliyse, doğumgününde fiyakalı bir paketin içinden ayna çıkması bak. her halde de en güzeli bu. sembolik bir tavrı var bu hediyenin. maneviyatı güçlü.
içinde gördüğünse tek bir kişi değil, dört-bir kişi;
anneden ve aileden sonra insanın gerçekten iyiliğini isteyen kişi.kendinize bile itiraf edemediğiniz şeyler dışında her bokunuzu paylaştığınız şahıs.bir olay olunca ona anlatmak için sabırsızlıktan çatlamanıza sebep olan kişi. * geyik yaptığınız,çoğunlukla aynı dili konuştuğunuz,dert verip çare aldığınız,bazen kızdığınız ama sonra dayanamayıp barıştığınız ve hayatınız boyunca sayıları çok fazla olmayacak kişilerdir.*
ağlamana dayanmaz ki yüreğim...
üzülme, düşünme demek geçirmez ki acını... anlayamaz ki derdini kimse sen kadar.
söylemesi kolay, uygulaması zor olan kelimeler getirmez seni sana... azaltmaz acını hiçbiri.
ağla! tarifi yok bu acının! ağla dostum! tarifi yok bu sevgisizliğimizin yüreğimizde yaptıgı yaranın...
en yakınım dediklerin acıttı seni hep değil mi? sevginden boğulup terkettiler hep değil mi? kalbin acır, kan akar ruhundan... parça parçasın sen hep dostum...
miden bulandı insanlardan, aynalara bakamadın, her şeyini kaybettin artık...
gözlerinde yine umut... olduğu sürece sevgin, oldugumuz sürece 'biz', yukarıdaki ışık bekleyecek hep.
vazgeçme hiç. gözyaşlarımızı görmesin kimse...
bu hikaye bitecek, güleceğiz yine seninle üzüldüklerimize... başka acı bir hikayeyi beklediğimizi bile bile...
hayat bundan ibaret değil mi? hissettiğimiz kadar değil mi dünya? görmek istediklerimiz değil mi bunlar?
senin için içiyorum son sigaramı... acın sigaramın dumanı olup dolsun ciğerlerime.
parçan olayım...