donulmez bir gumburtunun ufkundayiz

entry1 galeri0
    ?.
  1. işte nihayet bu bayram tatili de bitti bitiyor. Bir yerlere gitmiş olanların dönüşleri başlıyor.
    Hava da suratsız mı, suratsız. Yazı odasının penceresinden Adalar’a doğru baktığımda; karmakarışık yerleştirilmiş değişik boylardaki ahenksiz yapı yığınlarının üstünde; sinsi bir öfkeyle vızıltısız uçuşan beyaz kar sinecikleri ve yağdığını gizleyen tuhaf bir yağmur...
    Ne demişler; kış kışlığını, puşt puştluğunu yaparmış.
    ***
    Dün sevgililer günüydü. Hıncal Uluç da, yarım sayfayı aşkın yazısının sonuna, 16. yüzyılın anıtlaşmış ozanı Ronsard'dan, - Orhan Veli'nin çevirisiyle - ünlü "Helen'e Sone"sini koymuştu.
    Zaman geçiyor sultanım, geçiyor zaman.
    Zaman değil geçen, en güzel çağı ömrün;
    O büyük dalga bizi de alacak bir gün.

    Göçüp gittiğimiz gün biz de bu dünyadan
    Unutulur sevdiğimiz, sevildiğimiz.
    Sevmeye bakın geçmeden güzelliğiniz.

    Hıncal Uluç'un o ünlü kahkahaları arkasında; sanırım, göz değmemiş öylesine masmavi bir göl var ki, sadece Hıncal'a malum; şiirsel beyaz yelkenliler yüzüyor orada sürekli...
    ***
    Ne yapılsa, ne edilse hepsi boş. Saddam mutlaka vurulacak...
    Bir yığın da, çaresiz insan ölecek. Ölecek çaresiz...
    Cahit Sıtkı'nın, "Böyle ferman etti Cahit" dediği gibi, böyle ferman etti Başkan Bush...
    Ya sonra ne olacak?
    Bütün öngörüleri aşan, beklenmedik şeyler olacak sonra...
    Yine bir yığın çaresiz insan ölecek; öldüğü duyulan ve duyulmayan...
    ***
    Ya peki daha sonra?
    Murat Belge'nin, her zaman olduğu gibi, imbikten geçmiş bir akıl yansıması olan dünkü yazısı da, şöyle bitiyordu:
    "Acaba, diyorum Bush'un ve yakın çevresinin bu abartılı karakteri, dünyaya ve aynı zamanda Amerika’ya, 'böyle olma'nın ne kadar sakıncalı bir şey olduğunu gösterir mi? Dolayısıyla gerçekten federal bir dünya sisteminin onsuz edilemez önemini burnumuzun dibine sokar mı?"
    Sokar Murat'çığım sokar; burnumuza da sokar, mevcut siyasal düzenlerin de, evrensel değişimin dışında kalamayacağını bir türlü anlamak istemeyenlerin, başka yerine de sokar...
    ***
    Geride kalan 20. yüzyılın özellikle iki "ucube" yanılgısı oldu. Biri, "Leninizm"i "Komünizm" sanmak; öteki de, "ulus - devlet" modeli içindeki siyasal partilerin, programlarına göre "ekonomi"yi değişik biçimlerde uygulanabilecek bir mekanizma olduğunu sanmak...
    Ve kimsenin aklına gelmedi:
    1- Ekonominin de - saydam ve evrensel olmak koşuluyla - fizik, kimya, biyoloji gibi müspet bir bilim olabileceği...
    2- "Ulus - devlet" modeli aşıldığında, ekonomiye kimin iradesinin yön vereceği...
    ***
    21. yüzyıl, "ulus - devlet" modelinin aşılma sürecini hızlandırmada...
    Siyasal düzenlerdeki değişim süreçleri, maalesef çok kanlı oluyor. Fransız ihtilalinden sonra da, az mı kan döküldü Avrupa'da... Napoleon savaşları bir yana; iki de Dünya Savaşı yaşandı... Afrika'daki, Kore'deki, Vietnam'daki bölgesel savaşlar da cabası...
    Yaygınlaşan cumhuriyetler ve "meşruti" monarşilerle birlikte; sanırım ileride tarihin, "demagoglar saltanatı" damgasını vuracağı, savaş volümlerinin iyice arttığı yeni bir dönem başladı...
    Şimdi bu dönem de aşılma sürecine girdi...
    ***
    Ne yapalım ki, bir hayli belalı oluyor değişim süreçleri. Kabak önce Saddam'ın başına patladı. Sonra da, Murat Belge'nin kuşkulu bir temenniyle belirttiği gibi; belki de Başkan Bush'un abartılı tavrı, bardağı taşıran son damla olacak...
    ***
    Ya peki Türkiye ne olacak?
    21. yüzyılın hızlanan değişim süreçleriyle, dinamik bir sentez yapamazsa; bir füzyona doğru kayacak...
    Şayet siz olayların üstesinden gelemiyorsanız, olaylar sizin üstenizden gelir çünkü...

    çetin altan
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük