pişmaniyenin hiv virüsünün ortaya çıkma sebebi olduğunu da söylemiştir bu ingiliz bilim adamları. yağ içinde gezen pizzalar, ne eti olduğu hatta et olup olmadığı belli olmayan hamburgerler dururken döner mi? siktir derim başka da bir şey dememe gerek kalmaz.
soya yakıtıyla, suyla çalışan arabaların piyasaya sürülmesine çılgınlar gibi karşı çıkan akaryakıt devleri gibi muhtemelen burgerciler de "anam her hafta gelin ailece yiyin istediğiniz kadar" promosyonuyla araştırmacıların aklını çelmişlerdir, evlere servis filan. dünyanın pek çok yerinde ortalama ömür süresi aşağı yukarı en fazla 20 sene oynamakta. yani durumlar ingilizlerin hesabına pek uymaz.
ayrıca türkiye 'de haftada 2 kere döner yiyebilecek insanları uyarmanın çok manası yoktur ki onuda güç bela yemektedirler.
doğru bir seçimdir. özellikle acılısının faydadan çok zararı vardır. türk hastalığı olarak bilinen hemeroid'in çocukluğuna inin karşınıza bu seçilim çıkacaktır...
on yıl, haftada iki kere et tüketildiğinde ortalama 1400 gramdan on senede 1344000 gram eder. * günümüz insanlarının hayat biçimlerini düşündüğümüzde her insana zarar verecek eylemdir. ***
o kadar da yanlış bir araştırma değildir. yanlış olan olayı türk adıyla birlikte yayılan döner üzerinden yapılmasıdır. sen yapsana hele mcdonald's üzerinden araştırmayı. binlerce kez kullanılmış yağları kullanarak kızarttığınız patatesler üzerinden bir araştırma yapsanıza. günlerce dondurucuda kalmış hamburleri ısıtıp ısıtıp sunmanızla ilgili bir şey araştırsanıza.
gerçi, bizim araştırmamız lazım bu olaya karşılık olarak anlattıklarımı.
aslinda ingiliz bilim adamlari baska bir seye dikkat cekmeye calismislardir, simdiye kadar fast food konusunda gunah kecisi hep mcdonalds olmustur, fakat ingiltere'deki fast food pazarina turkler hakimdir ve yuklenilme sirasi turk donercilere gelmistir. ingiltere'de satilan donerlerin cogunun koyun etinden yapildigi yetmedigi gibi, birde ustune yag sivanmasi nedeniyle yag orani epey yukselir, birde yurt disinda doner salonlarinda bir porsiyonun asagi yukari 200 gr civari oldugu dusunulurse- belki daha fazla, birde et kalitesinin dusuklugu eklenirse, neden sagliksiz oldugu anlasilir. tabii, bu ingilizler donere bok atmak yerine sabah kahvaltisinda yedikleri domuz izgaralari, sosisleri, patates kizartmalarini inceleseler daha iyi ederler. neticede, elin gavuru kendi vatandasinin sagligini dusunup arastirma yapmaktadir, darisi basimiza.
döner zararlı olabilir tamam. ama içine bin tür baharat, ketçap, mayonez, hardal mardal sıkılmaz. zaten hamburgerde köfteden çok bu gibi maddeler zararlıdır.
istediği kadar zararlı kanserojen olsun hatta üzerinde sigara paketlerindeki gibi uyarı yazıları olsun aynen yemeye devam edeceğim milli lezzetimizdir, fakat bir kimyacı olarak yıllardır kafama acaba diye takılan sorular da yok değildir, şöyleki sürekli olarak bir ateşin karşısında saatlerce duran etin ve içeriğindeki yağların kanserojen hale gelebilme ihtimali var mıdır, bir de özellikle pişirmekte kullanılan tüple çalışan tezgahlarda yanma sonucu arta kalan yanmamış hidrokarbonların etin bünyesine geçme ihtimali var mıdır. iki ihtimal de büyük ihtimal ile doğrudur fakat bu ihtimaller benim ona olan aşkımı zerre etkilememektedir.
bilmem ne fast foot restorantları zincirlerinin hamburgerin içinden çıkan fare tırnağı yüzünden milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kaldığını unutan, ön yargılı olduğunu düşündüğüm ingiliz bilim adamlarının kıytırık araştırmalarının sonucu.
tv'deki ana haber bültenlerinde, her gün duyduklarımıza benzer bir haberdir. çocukluğumuzda, zeytinyağı yerden yere vurulurdu, şimdi baş tacı. şu günlerde de tereyağı aklanıyormuş haberlere göre. bu haberleri dinledikçe, nasıl yaşadığımıza şaşırıyoruz.
ingilizler, önce kendi vatandaşlarının otellerde, tabaklarına tepeleme et ve köfte doldurmalarının zararlarını araştırsınlar. çantalarına atıp, odalarda tıkınıyorlar ayrıca. dönere olan rağbet canlarını sıkmış belli ki. gelsinler, sözlükçek para toplayıp, birer buçuk iskender yedirelim de mideleri bayram yapsın. bak, bir daha ağızlarını açıyorlar mı?
halkın önemli bir bölümünün obez olduğu bir ülkenin bilimadamlarının acaip yorumudur. "dönere gelene kadar sizin mutfağınızdan daha neler neler eksilmeli ki yarım dünya bir vücuttan kurtulmalısınız" denilmelidir.
