in this proud land we grew up strong
we were wanted all along
i was taught to fight, taught to win
i never thought i could fail
(bu gururlu topraklarda güçlü büyüdük.
her zaman istenendik.
mücadele etmek, kazanmak öğretildi bana.
başarısız olacağımı hiçbir zaman düşünmemiştim.)
no fight left or so it seems
i am a man whose dreams have all deserted
i've changed my face, i've changed my name
but no one wants you when you lose
(mücadele edecek bir şey kalmadı ya da öyle görünüyor.
bütün hayalleri terk edilmiş bir adamım.
yüzümü değiştirdim, ismimi değiştirdim.
fakat kaybedince hiç kimse istemiyor seni.)
though i saw it all around
never thought i could be affected
thought that we'd be the last to go
it is so strange the way things turn
(onu iyice görmeme rağmen
böylesine etkilenebileceğim hiç aklıma gelmemişti.
en son bizim gideceğimizi düşünmüştüm.
işlerin bu hale gelmesi ne kadar da tuhaf.)
drove the night toward my home
the place that i was born, on the lakeside
as daylight broke, i saw the earth
the trees had burned down to the ground
(geceyi evime doğru sürdüm.
göl kenarında, doğduğum yere.
gün aydınlanmaya başlarken toprağı gördüm.
ağaçlar köklerine kadar yanmıştı.)
'got to walk out of here
i can't take anymore
going to stand on that bridge
keep my eyes down below
whatever may come
and whatever may go
that river's flowing
that river's flowing
(buradan gitmeliyim.
daha fazla dayanamıyorum.
o köprünün üzerinde durup
gözlerimi aşağıya dikeceğim.
ne gelirse gelsin,
ne giderse gitsin.
o nehir akıyor,
o nehir akıyor.)
moved on to another town
tried hard to settle down
for every job, so many men
so many men no-one needs
(başka bir kasabaya taşındım.
yerleşmek için çok uğraştım.
her iş için, birçok adam.
kimsenin ihtiyaç duymadığı birçok adam...)
don't give up
'cause you have friends
don't give up
you're not the only one
don't give up
no reason to be ashamed
don't give up
you still have us
don't give up now
we're proud of who you are
don't give up
you know it's never been easy
don't give up
'cause i believe
there's a place where we belong
(vazgeçme;
çünkü arkadaşların var.
pes etme;
sen tek değilsin.
vazgeçme;
utanmak için hiçbir neden yok.
pes etme;
biz hala yanındayız.
vazgeçme şimdi;
olduğun kişiyle gurur duyuyoruz.
pes etme;
hiçbir zaman kolay olmadığını biliyorsun.
vazgeçme;
çünkü ait olduğumuz bir yer olduğuna inanıyorum.)
don't give up
it's just the weight of the world
when your heart's heavy
i, i will lift it for you
don't give up
because you want to be heard
if silence keeps you
i, i will break it for you
(pes etme.
bu sadece dünyanın yükü.
kalbin ağırlaştığında
onu senin için kaldıracağım.
vazgeçme;
çünkü duyulmak istiyorsun.
sessizlik seni esir alırsa
onu senin için kıracağım.)
everybody wants to be understood
well i can hear you
everybody wants to be loved
don't give up
because you are loved
(herkes anlaşılmak ister.
seni duyabiliyorum.
herkes sevilmek ister.
pes etme;
çünkü seviliyorsun.)
don't give up
it's just the hurt that you hide
when you're lost inside
i, i'll be there to find you
(vazgeçme.
o sadece içinde sakladığın acı.
içerde bir yerde kaybolduğunda
seni bulmak için orada olacağım.)
don't give up
because you want to burn bright
if darkness blinds you
i, i will shine to guide you
(pes etme;
çünkü aydınlanmak istiyorsun.
karanlık seni kör ederse
sana yolu göstermek için parlayacağım.)
everybody wants to be understood
well i can hear you
everybody needs to be loved
don't give up
because you are loved
(herkes anlaşılmak ister.
evet, seni duyabiliyorum.
herkes sevilmek ister.
vazgeçme;
çünkü seviliyorsun.)
don't give up
it's just the weight of the world
don't give up
everyone needs to be loved
you are loved.
(pes etme.
bu sadece dünyanın yükü.
vazgeçme.
herkes sevilmek ister.
sen seviliyorsun.)
peter gabriel imzalı so albümünden bir düet. bu şarkı, umudunu kaybetmiş ve artık tükenme noktasına gelmiş bir adamı anlatır. dibe vurmuş adamımız yalnız değildir. yanında onu ayağa kaldırmaya çalışan bir kadın vardır. kate bush tarafından seslendirilen kadın şefkat dolu sözlerle adamımıza asla pes etmemesini söyler. sözleri;
güçlü büyüdük bu görkemli topraklarda,
ta en başından beri aranandık.
bense mücadele etmeyi öğretildim,
ve kazanmayı.
ama çuvallayabileceğimi düşünmedim hiç.
hiçbir kavga kalmadı ya da öyle görünüyor.
bütün hayalleri ıssız kalmış bir adamım şimdi.
yüzümü değiştirdim, adımı değiştirdim.
ama kaybettiğinde kimse seni istemiyor ki.
pes etme, çünkü dostların var.
pes etme, henüz yenilmedin.
pes etme, üstesinden gelebileceğini biliyorum.
yine de gördüm onu etraflıca,
müteessir olabileceğimi hiç akıl etmeden,
gitmek için son kalanların biz olacağını düşünerek.
herşeyin böylesine tepetaklak olması ne kadar da tuhaf.
geceyi yuvama doğru sürükledim,
göl kenarında, doğduğum o yere.
şafak sökerken toprağı gördüm,
ağaçların köklerine kadar yandıklarını.
pes etme, biz hala yanındayız.
pes etme, çok fazla bir şeye istemiyoruz senden.
pes etme, çünkü bir yerlerde ait olduğumuz bir yer var.
başını yasla, çok endişeleniyorsun
bu da geçecek.
hayat zaman zaman hoyratlaştığında,
bizden yardım isteyebilirsin.
ama pes etme.
lütfen pes etme.
buradan çıkıp gitmeliyim.
daha fazla dayanamıyorum.
o köprünün üzerinde dikilip,
gözlerimi aşağı dikeceğim.
ne gelirse gelsin,
ne giderse gitsin,
nehir akıp gidiyor.
nehir akıyor.
başka bir şehre taşındım.
ayak uydurmak için çok zorladım.
her iş için, birçok adam
kimsenin muhtaç olmadığı birçok adam..
pes etme; çünkü dostların var.
pes etme; tek başına değilsin.
pes etme; utanmak için bir neden yok.
pes etme; biz hala yanındayız.
pes etme; seninle gurur duyuyoruz.
pes etme; asla kolay olmadığını biliyorsun.
pes etme; çünkü, inanıyorum ki bir yer var,
ait olduğumuz bir yer.